Balım küçük kıza telefonda ki sağlık personelinin talimatlarına uyarak ıslak kıyafetlerinden kurtarıp kendi kıyafetlerinden daha kuru olanları giydirdi. Şöminenin önüne koltuk minderlerinden küçük bir yatak yapıp çocuğu oraya yatırdılar. Üzerine ince bir battaniye örtüp ortamın mümkün olabildiği kadar ılık tutmaya çalıştılar.
112 çalışanı ilçede sadece bir paletli ambulans olduğunu onunda uzak bir köye Doğuma gittiğini ve henüz dönmediğini döner dönmez hemen yönlendireceğini söylemişti.
Kar yağışı tüm şiddetiyle devam ederken Gürkan bir ara dışarıya çıkıp arabayı garajdan çıkarmayı denedi. Ancak bu çok da mümkün görünmüyordu. Kar neredeyse dizine ulaşıyordu ve bu karda ilerlemek mümkün değildi.
Küçük kız şöminenin önünde uyurken derin derin nefesler alıyordu. Balım kaygılı bir şekilde ayak ucuna diz çöktü ve battaniyeyi kaldırıp bacağındaki yaraya baktı. İster istemez yüzünü buruşturdu.
Semra'nın getirdiği ılık su ve bezle yarayı temizlerken elleri titriyordu. Bezin her dokunuşunda kızın yüzü kasılıyor ifadesi değişiyordu. Funda güven verebilmek adına kızın elini tuttu.
"Yara çok enfeksiyon almış."
Herkesin bildiği gerçeği Tolga dile getirmişti. Yaradan sarı bir sıvı sızıyordu. Balım elindeki bezi suyun içine koyup Onur'un getirdiği ilaçlara bir göz attı. Hiç biri antibiyotik özelliğe sahip değildi. Hafif yaralanmalar için bir kaç yara kremi vardı sadece. Bu yara için çok da uygun değillerdi.
"Bunlar işe yaramaz."
Balım söylenirken kutuları tek tek inceledi. İşine yarayacak birşeyler aradı ancak bu nafile bir çabaydı. Umutsuzca yaraya baktı ve sonra aklında bir anda bir fikir belirdi.
"Sarımsak var mı evde?"
Onur ayağa kalkıp mutfağa koştu. Balımda arkasından gitmeden önce yaranın üzerini temiz bir bezle kapattı.
Mutfağa girdiğinde Onur kilerden bir poşet sarımsakla çıktı.
"Ne durumdalar bilmiyorum."
Balım poşeti alıp sarımsakları çıkardı. Çoğunun içi boşalmıştı ama bir avuç kadar temizleyebildi. Temizlediği sarımsakları havanda ezdi. Bir tabağa koyup hemen kızın yanına koştu.
Ezilen sarımsakları yaranın üzerine serdi. Küçük kız acıyla inlerken Balım canının yandığını çok iyi biliyordu. Kendisini seyredenlere açıklama yapma gereği hissetti.
"Babaannem yaranın üstüne sarımsak sürerdi. Enfeksiyonu alır derdi hep. İnşallah işe yarar. Elimden başka bir şey gelmiyor."
Zaman ilerlerken herkes sessizdi. Adeta Balım'dan sihir yapmasını bekliyor gibiydiler.
***
Yaklaşık bir saat sonra küçük kız kıpırdanmaya başladığında Balım hemen baş ucuna koştu. Kızın çatlamış dudaklarından anlamsız kelimeler dökülüyordu. Balım anlamaya çalışarak iyice yaklaştı."Anne...."
Duyabildiği tek anlamlı kelime buydu ve küçük kız tekrar derin bir uykunun kollarına kendini bıraktı.
Balım arada yarayı açıp kontrol ediyordu. Telefon tekrar çaldığında umutla açtı. Ne yazık ki 112 çalışanı hiç iyi haberler vermiyordu. Ambulans hala Doğum hastasına ulaşamamıştı. Bu da gelmesinin daha çok uzun zaman alacağının göstergesiydi.
112 çalışanı Balım'dan çocuğun ateşini kontrol altında tutmasını rica etti. Onur kızın ateşini ölçtüğünde 40 dereceye yaklaştığını gördü ve endişeli gözlerle Balım'a baktı. Sonra bir anda aklına gelmişçesine koşarak yeğeninin odasına çıktı ve çekmecelerini karıştırmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR DİLİM AŞK
Teen FictionGeceyi dinliyordu Onur. Cırcır böceklerinin sesi her yerden geliyor, hafif bir esinti yüzünü yalıyordu. Deniz'in kokusu burnuna geldi ve derin bir nefes çekti. İnsan böyle bir yerde ölene kadar yaşayabilir diye düşündü. Şehrin kargaşasından trafik g...