Gürkan: Günaydın sevgilim...
Funda ayaklarını yatağından aşağıya sarkıtıp telefonunun ekranına baktı. Gürkan'ın doğum gününde yaşadıkları aklına gelince yanaklarının istemsizce kızardığını hissetti. Cevapla kısmına tıklayıp mesajını yazdı.
"Günaydın..."
Funda öyle sahiplenme cümleleri yazabileceğini hiç sanmıyordu. Canım bile diyemezdi belki de. Alışkın değildi ve hayatında ilk defa yaşadığı bu duyguyu kabul etmek zaten yeteri kadar zordu. Çok geçmeden elinde ki telefon tekrar titredi.
"Seni özledim."
"Bugün fırsat bulabilirsem eğer yanına geleceğim."
Funda onu yeniden görebileceğini düşününce kalbinin çarptığını hissetti. Görüşmeyeli altı gün olmuştu. O gün artık eskisi kadar sık gelmesinin çok mümkün olmadığını, babasıyla bir anlaşma yaptığını ve artık şirkette ki işlerle ilgilenmesi gerektiğini anlatmıştı Gürkan.
Her gün yazıyor kısa da olsa telefonda konuşuyorlardı. Funda kendisine kızıyordu. Her gün görebiliyorken böyle özleyeceğini bilseydi çok daha önce sarılırdı ona.
Mesajına sadece "tamam" yazarak cevap verdi. Tekrar doğrulduğu yatağına uzanırken mırıldandı.
"Bende seni özledim."
***
"Şerbetin iyice soğuması lazım ki tatlıyla buluştuğunda hamurlaşmaya sebep olmasın. Onun için önceden yapılmalı."
Balım hazırladığı şerbetin içine bir iki damla limon sıkıp kenara kaldırırken kameraya doğru konuşmayı sürdürdü.
"Mutlaka bir iki damla limon olmalı. Yoksa şerbet şekerler."
Kenarda bekleyen yoğurma kabını önüne çekti ve birer birer malzemeleri sayarak önce sıvıları kaba boşalttı.
"Son olarak yumurtamı da kırıyorum ve sıvı harcı güzelce homojen hale gelene kadar karıştırıyorum. Sonra ince ince doğradığım tuzsuz tereyağını ekliyorum."
Tereyağını da karışıma ekleyen balım iyice yumuşayıp bütün parçalar ufalana kadar eliyle karıştırdı.
"Bu hamuru yapmak için yoğurma makinesi de kullanabilirsiniz ancak el lezzetine inanan bir insanım o sebepten karışımı elimle hazırlıyorum. İyice yumuşayan tereyağlı karışımın içine bir bardak irmik ve yavaş yavaş eleyerek un ve kabartma tozunu ekliyorum ve karıştırmaya devam ediyorum. Türkiye'de bir tabir vardır. Hamur kulak memesi gibi yumuşak olmalı."
Bugün Fransa'daki restoran için yaptığı eğitimin beşinci günüydü. İlk dört günde temel bilgiler vermiş ve sütlü tatlıları anlatmıştı. Sırada yapımı basit olan şerbetli tatlılar vardı. Elbette Balım elin Fransızından baklava açabilmesini beklemiyordu. Bugün kalbura bastı üzerinden Türk hamurlu tatlılarına bir giriş yapıyordu.
Mutfağı resmen bir stüdyoya çevirmişlerdi. Bunun için restoran tarafından profesyonel bir ekip ayarlanmıştı ve Balım kendisini televizyonda yemek programı sunuyormuş gibi hissediyordu.
Yoğurduğu hamuru kameraya doğru göstererek eliyle kıvamını anlatmaya çalıştı.
"Gördüğünüz gibi hamur elime yapışmayan yumuşak bir hamur olmalı. Sonra ki aşamada iri dövülmüş ceviz ve bir rendeye ihtiyacım var. Hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar koparıp elimde küçük bir daire şeklinde açıyorum. İçine bir tatlı kaşığı ceviz koyup şu şekilde kapatıyorum. Ve avucumun içinde kalan kısmı rendeye bastırıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR DİLİM AŞK
Teen FictionGeceyi dinliyordu Onur. Cırcır böceklerinin sesi her yerden geliyor, hafif bir esinti yüzünü yalıyordu. Deniz'in kokusu burnuna geldi ve derin bir nefes çekti. İnsan böyle bir yerde ölene kadar yaşayabilir diye düşündü. Şehrin kargaşasından trafik g...