Herkese merhabalar...Öncelikle belirtmeliyim ki bölüm diğerlerine göre bir miktar kısa oldu. Bunda hasta olmamın, okullar kapanacağı için karne işleriyle uğraşmamın ve evde ki minik kelebeğimin beni bilgisayarın başına oturtmamasının payı çok büyük. Bunu bir geçiş bölümü olarak düşünebiliriz.
Biraz kendimden bahsetmek istiyorum.
28 yaşındayım ve okul öncesi öğretmeniyim. Evliyim. Bir yaşında bir kızım var. Yazmaya lise yıllarımdan beri ilgi duyuyorum. İlk olarak şiir ve kompozisyon yazarak başladığım bu yolda wattpad le tanıştım ve neden bir hikaye yazmamayım ki diye düşündüm. Aslında yazmak istediğim türler bilim kurgu ve polisiye. Elbet günün birinde sıra onlara da gelecek. Hatta profilimde yarım bırakmak zorunda kaldığım bir polisiye hikayem var. Merak edenler onada bakabilir.
Hikayeye gelecek olursak ben zaman ya da mekan belirtmemeyi tercih ettim. Aynı şekilde oyuncuda kullanmadım. Her şey sizin hayal gücünüze bırakıldı. Bunu sınırlamak istemiyorum.
Ve sevgili okurlarım sizleri çok merak ediyorum. Bir yorum yada beğeni sizleri tanımama vesile olabilir.
Herkese keyifli okumalar ve sevgiler...
Balım odasını gösterdiğinde Onur yatağın üzerine oturdu. Çok yorucu bir gün geçirmişti. Bu günün sabahının nasıl başladığını bile hatırlamıyordu. Sırtında ki ağrıyı umursamayarak yorgun vücudunu esnetmek için gerindi.
Elindeki kağıdı gözlerine iyice yaklaştırıp bir kez daha okudu. Ve kendisine alayla güldü. Neden böyle bir şeye imza attığını bilmiyordu. Bunun mantıklı hiçbir açıklaması yoktu.
Kağıdı özenle katlayıp ceketinin cebine koydu. Bundan sonra kendisini nelerin beklediğini merak etmiyor değildi. Ancak ok yaydan çıkmıştı bir kere. Yaşayıp göreceğiz diye düşündü ceketini çıkarırken.
Yatağın üzerine bırakılan askıyı aldı ve üzerinden çıkardıklarını ona astı. Odada bulunan dolabın kapağını açıp askıyı yerine taktı.
Kendisi için bırakılan lacivert kırmızı pijamaları giydi. Işığı söndürdü ve yorganı kaldırıp içene uzandığında yaklaşık bir dakika içinde uykunun kollarına kendisini teslim etmişti bile.
***
Bu odada uyumayalı yaklaşık altı ay oldu diye düşündü Balım. İçeriye girdiğinde bütün rahatsız ediciliğiyle anıları karşıladı onu. Şifonyerin üzerindeki bir çerçeveden Arda'nın yüzü gülümsüyordu.
Çerçeveyi eline alıp pencerenin önüne doğru yürüdü ve her zamanki yerinde duran sallanan sandalyesine oturdu. Olaylar nasıl böyle bir hal almıştı aklı almıyordu.
Gitmeden önce annemle konuşmalıyım diye düşündü. Anlatmalıydı. Ama nasıl? Ne diyecekti ki? Anne hani çok sevdiğin yere göre sığdıramadığın damadın var ya, beni sevmediğini ayrılmak istediğini söyledi...
Çerçeveyi pencerenin geniş pervazına bıraktı. Buraya gelirken bütün sıkıntılarından kurtulacağını düşünmüştü. Ancak hiçbir şey değişmemişti. Bu evin her yeri de onun anılarıyla doluydu.
Şimdi yeniden dönecekti onun nefes aldığı şehre. Kaç milyonluk şehir diye düşündü. Karşılaşmamız imkansız...
Oturduğu yerden bahçeye göz gezdirdi. Çocukluğunun elma ağacı yaşlanmış ancak devamlı salıncak kurdukları dalını cömertçe uzatmaya devam ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR DİLİM AŞK
Teen FictionGeceyi dinliyordu Onur. Cırcır böceklerinin sesi her yerden geliyor, hafif bir esinti yüzünü yalıyordu. Deniz'in kokusu burnuna geldi ve derin bir nefes çekti. İnsan böyle bir yerde ölene kadar yaşayabilir diye düşündü. Şehrin kargaşasından trafik g...