Balım gözlerine dolan yaşları elinin tersiyle sildi. Koridorda koşar adım ilerliyordu. Şuan tek yapmak istediği bu binadan bir an evvel çıkmaktı.
Arkasından gelen ayak sesleri duysa da durmadı. Tam restoranın kapısından çıkacağı sırada birisi koluna yapıştı.
Bulanık görüşünün arasında Semra'nın yüzünü seçebildi.
"Balım bu nasıl olabilir anlamıyorum. Ben... benim hazırladığım video bu değil.."
Gözyaşlarını tekrar kurulayan Balım burnunu çekti.
"Eve gitmek istiyorum. Aslında buraya hiç gelmemeliydim."
Balım kolunu kurtardığı sırada Funda ve Gürkan'ın da koşarak geldiğini gördü. İnsanların suratına bakamıyordu. En mahremi ortaya dökülmüşken yaşadığı şaşkınlık katlanıyordu.
Hemen arkasını dönüp kapıyı açtı.
"Seni eve bırakalım. Böyle gitme..."
Funda arkasından gelirken Balım fısıltı gibi konuştu. Kelimeleri hıçkırıklarının arasında kayboluyordu.
"Gerek yok ben giderim."
Balım arkasını dönüp kapıdan çıktı.
"Balım..."
Sesi duyduğunda bahçeye doğru yalnızca bir kaç adım atmıştı. Olduğu yerde çakılıp kaldı.Arkadaşlarının şaşkın bakışlarının arasında Onur koşarak geldi.
"Konuşalım..."
Balım gözlerinden akan yaşlara aldırmadan Onur'a döndü.
"Gitme..."
Balım ne yapacağını bilemez bir şekilde beklerken Onur yaklaşıp karşısında durdu.
"Burda ulu orta olmaz gel içeriye girelim."
Balım güç de olsa konuşabildi.
"Sonra konuşalım. Ben içeriye girmek istemiyorum."
"Balım... Bende senin kadar şaşkınım. Ama bu işte beraberiz. Seni yalnız bırakamam. Beraber gidelim."
"Bu benim hatam Onur bey. Durması gereken yeri bilmeyen benim."
"Hata? Sen bunu hata olarak mı görüyorsun?"
"Ben, beni Kıbrıs'ta bırakıp geldiğinizde gitmeliydim. O zaman son vermeliydim bu duruma. Sizi de zor durumda bıraktım."
"Balım..."
Onur dişlerini sıkıp Balım'ın yüzüne baktı.
"Ben zor durumda falan kalmadım. Seni orada bıraktığım için hatalı olan bendim. Böyle hissetmene sebep olduğum için ben hatalıyım. Anlamıyor musun hala? Sana karşı olan hislerimi anlayamıyor musun? Seni o adamla gördüm ve çılgına döndüm. Bunu asla yapmamalıydım."
Balım'ın konuşmadığını gören Onur elini yavaşça kadını saçlarına uzattı. Balım vücuduna elektrik verilmiş gibi hissetti bir an. Bir kaç adımda geriledi ve Onur'un eli havada kaldı.
"Bu nasıl mümkün olabilir. Yani siz ve ben..."
"Aslında o kadar uzun zamandır içinde tutuyorum ki bir şeyleri artık daha fazla dayanamıyorum. Ben seni..."
Balım elini uzatıp Onur'u susturdu.
"Lütfen devam etmeyin Onur bey. Ben ne bunları duyabilirim ne de bir daha bu kapıdan girebilirim."
Balım arkasını dönüp ayağında ki topuklunun ve üzerindeki son derece şık elbisenin izin verdiği hızla arabasına doğru koşmaya başladı.
Yolu yarılamıştı ki iki güçlü kol onu omuzlarından yakalayıp kendisine çekti. Balım sırtı adamın sert göğsüne çarptığında güçsüz bir nefes verdi.
Bundan kaçamıyordu. Kalbi çoşkun bir ırmak gibi Onur'a doğru akarken vücudunun kaçmaya çalışmasının hiç bir anlamı yoktu. Onur kısık sesle kuşağına doğru konuşurken gözlerini kapattı.
"Bu akşam için özür dilerim. Ve şimdiye kadar yaptığım bütün yanlışlar için de. Ve bundan sonra olacaklar içinde. Özür dikerim çünkü gitmene izin veremem."
Kollarını yavaşça çözerken Balım'ı omuzlarından tutup yüzünü kendi yüzüne döndürdü. Konuşmadan önce sevdiği kadının yüzünü ellerinin arasına aldı. Baş parmaklarıyla gözlerinin önünü kuruladı.
"Kabul et ya da etme... Ben seni seviyorum Balım. Herkesten herşeyden çok seni seviyorum."
"Onur bey..."
Onur parmağını kadının dudağına bastırıp konuşmasına engel oldu. Gecenin karanlığında bahçenin loş ışıklarında sadece bakıştılar bir süre. Onur'un gözleri umut saçarken Balım'ınkilerde korku ve tedirginlik vardı. Her şeye rağmen gözlerini karşısındaki adamdan ayıramıyordu.
"Sana söz veriyorum. Bugün seni böyle ağlatanı bulup en ağır şekilde cezalandıracağım. Ve bana bir şans verirsen eğer seni ömrümün sonuna kadar mutlu etmek için elimden geleni yapacağım."
Mantığı aşk yüzünden çektiği acılardan sebep yapmamasını haykırırken Balım ellerini yavaşça kaldırıp Onur'un boynuna doladı ve başını adamın geniş göğsüne gömdü. İçine bir huzur yayılırken artık hiç bir şey düşünmüyordu. Olmak istediği yerdeydi ve günlerdir yapmak istediği şeyi yapıyordu. Adamdan yayılan hoş kokuyu içine çekerken gözünden süzülen bir kaç damlaya daha engel olamadı.
Onur beklemediği hareket karşısında afallamıştı. Ancak şaşkınlığı çok çabuk geçti. Kollarını Balım'ın beline dolayıp kadını iyice kendine yasladı. Dudaklarından mırıltı halinde koptu bir kaç kelime. Ve sızlayan burun direğiyle beraber gözleri doldu.
"Allah'ım şükürler olsun."
Uzunca bir süre hasretle kucaklaştılar gecenin karanlığında. Bunca zaman birbirlerine ve hatta bekli kendilerine bile itiraf edemedikleri özlem artık açığa çıkmış ve büyük bir açlıkla doyuma ulaşmayı bekliyordu.
Balım yavaşça geri çekilirken Onur kadının yüzünü tekrar avuçlarının arasına aldı.
Yüzünü kadının yüzüne yaklaştırıp konuştuğunda sıcak nefesi Balım'ın istemsizce gözlerini kapatmasına sebep oldu.
"Seni seviyorum..."
Onur yavaşça yaklaşıp uzun zamandır beklediği şeyi yaptı ve Balımın önce burnuna ardındanda dudaklarına yumuşak bir buse kondurdu.
Biraz geri çekilip kadının aralanan gözlerini ve yüzünü seyretti. Sonrası arzulu ve aşk dolu bir öpücükdü.
Balım ayakları yerden kesilirken kendini sevdiği adamın kollarına bıraktı. Zaman ve mekan anlamını yitirmişti. Balım artık bulutların üzerindeydi.
Canımlarrrrr
Geç gelen kısa bir bölüm oldu. Ancak şuan yollardayım ve bu hafta yazamama ihtimalim çok yüksekti. Boş geçmektense kısa da olsa tatmin edici bir bölümle geldim.
Hikayemizde yeni bir sayfa açılıyor. Hep soruyordunuz ne zaman kavuşacaklar diye, işte o an bu andır.
Gelecek hafta bu kısa bölümü telafi edecek upuzun bir bölümle geleceğim bir engel olmazsa.
Sizleri seviyorum canımlar💕💕💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR DİLİM AŞK
Teen FictionGeceyi dinliyordu Onur. Cırcır böceklerinin sesi her yerden geliyor, hafif bir esinti yüzünü yalıyordu. Deniz'in kokusu burnuna geldi ve derin bir nefes çekti. İnsan böyle bir yerde ölene kadar yaşayabilir diye düşündü. Şehrin kargaşasından trafik g...