31. BÖLÜM

28.8K 1.6K 75
                                    

          

Balım yaklaşırken gece serinliğinde üşüdüğü her halinden belli olan adam ayağa kalktı ve göz göze geldiler. Balım'ın düşünceleri ister istemez yağmurlu Paris akşamına kaydı. Ne güzeldi o zaman her şey, kirletilmemiş ve saftı. Oysa şimdi...

                Bir süre olduğu yerde adamın bakışlarının altında kalan Balım kararlı adımlarla hızlanıp Arda'nın yanından geçti ve apartmanın giriş basamaklarını tırmanmaya başladı.

                "Sadece biraz konuşalım."

                Zayıf bir ses duyduğunda bir ayağı basamakta kalakaldı. Kararsız geçirdiği birkaç saniyenin ardından derin bir nefes aldı ve arkasını dönüp tırmandığı basamakları indi. Arda'nın karşısında duran Balım gözlerinin tam içine baktı.

                "Dinliyorum..."

                Arda gözlerini kaçıramıyor Balım'ın suçlayan bakışlarının altında eziliyordu sanki. Yaşattığı şeyler bir kabus gibiydi bunu inkar edemezdi elbette. Ancak çok pişman olduğu da aşikardı. Zar zorda olsa konuşabildi.

                "Ben... bir şans daha istiyorum..."

                Balım alayla gülümserken hızlıca bir nefes verdi.

                "Hangi yüzle?"

                "Biliyorum çok hatalıyım. Ne kadar özür dilesem de yaptıklarımı telafi etmez farkındayım."

                "Farkındaysan sorun yok..."

                Apartmana doğru hızla bir iki adım atan Balım kolunun yakalanmasıyla olduğu yerde durdu ve öfkeyle Arda'ya döndü.

                "Ne istiyorsun benden Arda. Rahat bırak artık beni bıktım anlıyor musun? Bıktım..."

                Adam kolunu bırakıp önünde diz çöktüğünde Balım inanmayan gözlerle ona baktı. Bu kadarı gerçekten fazlaydı. Cebinden çıkardığı yüzüğü Balım'a uzatırken gözlerinden yaşlar akıyordu.

                "Ne olursun bana bir şans daha ver. Seni geri istiyorum. Böyle yaşayamıyorum. Nefes alamıyorum."

                Balım kendi alyansını hemen tanımıştı. Yıllarca parmağında taşıdığı yüzüğe büyük bir ilgisizlikle baktı. Sonra birden aklına gelmişçesine Arda'nın elinden kaptığı yüzüğü yokuş aşağı fırlattı. Yüzük karanlıkta gözden kaybolurken Arda arkasından koşma isteğiyle ayağa fırladı. Balım'ın ölümcül bakışlarıyla karşılaştığında çivilenmiş gibi yerinden kıpırdayamadı.

                "Aptal gibi mi görünüyorum? Cevap ver bana sence ben aptal mıyım? Sen gel dediğinde gelecek git dediğinde gideceğim öyle mi. Sen bu cesareti nereden alıyorsun. Bu... bu düpedüz yüzsüzlük."

                "Lütfen..."

                Balım sabrı taşmış bir edayla kendi etrafında döndü ve elini alnının ortasına vurdu. Sonra Arda'yı yokuş aşağı iteklemeye başladı.

                "Arda git buradan. Defol..."

                "O adam yüzünden öyle değil mi? Patronun olacak o adam yüzünden."

                "Seni sevmiyorum artık Arda. O kadar değersizsin ki nefret bile etmiyorum. Sadece artık çık hayatımdan. Seni tanıdığım güze lanet olsun."

BİR DİLİM AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin