Bölüm 4- Şekerli Parfümler ve Kibar Lordlar

39.6K 3.1K 401
                                    

Her gün bölüm atan yazar kimmiş? Aaa benmişim

Kitabımız tazecik olduğu için desteklerinize çok ihtiyacı var.

Oy verip yorum yapmayı unutmayalım canlarım olur mu?

***

"Öğle yemeği için vaktim var. Yemeğe birlikte çıkmak ister misin?"

Bu sorunun kimden geldiğini tahmin etmişsnizdir canlarım. Ulaş karşımda hemcinslerimi eminim yakıp kavuran ama beni ısıtmayı bile başaramayan çarpık gülümsemesi ile soruyor bu soruyu.

Kısa bir an düşünüyorum. Gerçekten istiyor muyum? Onu geri çevirmek büyük kabalık olacak. Kabul ediveriyorum.

Benim arabamla dergiye yakın şirin bir kafeye gidiyoruz. Kafe biraz fazla mı şirin, bu adam burada bir canavar gibi duruyor sanki.

Yemeklerimizi söylerken havadan sudan konuşuyoruz. Hava ve su dediğim de iş tabii. Muhabbetin bir yerinde konunun eski günlere bağlanacağını biliyorum. Ama konuyu ben açmaktan çekiniyorum.

İki lise arkadaşı buluşursa konu her zaman sadece onları heyecanlandıran saçma lise anılarına gelir.

Ancak işin iyi tarafı bizim lise hayatımın herkes için heyecanlıydı. En yakın arkadaşım Yaprak'a bazen hikayenin devamı için Ulaş'ı anlatırım. Benim de yakıtım dedikodu işte. Bir şarap açıp yudumlayarak yazmaya başlayan o elit yazarlardan hiç olamadım.

"Görüşmeyeli ne kadar oldu, değil mi?" diyor. Onu bir baş hareketi ile onaylıyorum. "12 yıl geçmiş." diye mırıldanmıyorum. Gerçekten çok olmuş.

Yine de birbirimize asla o kadar yabancı gelmediğimizi görebiliyorum. Belli ki ikimiz de birbirimizi böyle bulmayı beklemiyorduk. Ancak birbirimize tekrar alışmak istesek bu eskisi kadar zor olmayacak belli ki.

"Aslında, seni hiç böyle görmeyi beklemiyordum." diyorum çakma bir uyuzlukla. O da imamı hemen görüyor ve çarpık bir gülüşle karşılık veriyor.

Kafedeki 5 kadın bu gülüş yüzünden vefat ediyor.

"Nasıl görmeyi bekliyordun?" diye soruyor haylaz bir şekilde.

Laflarımı sakınmıyorum. Sürekli çatıştığımız bir geçmişimizin olması bizi birbirimize karşı çokça açık sözlü yapıyor zaten.

"Basketbolcu olacağım diye tutturur, daha sonra basit bir sakatlıkla ite kaka giden kariyerini bitirirsin diye düşünüyorum."

"Belki de öyle olmuştur." diyor. Ancak sesi hala haylaz. Öyle olmadığı baya belli.

"Hayır, öyle olsa Kemal Amca seni özel bir üniversitede ücretli İşletme okutmak zorunda kalırdı. Öyle olmamış." diyorum.

Kafasını iki yana sallıyor. "Öyle olmadı." diyor. Ancak moralinin biraz düştüğünü hemen yakalıyorum.

"Sizden sonra biz de Muğla'dan taşındık. Sanırım yeni bir şehirde sıfırdan başlamak bana ikinci bir şans kazandırdı." diyor.Ayrıntıya hiç girmese de bir şeyler olduğunu okuyabiliyorum. Bir sağa bir sola yalpalandığı hayatında bir şey onu doğru yola sokmuş belli ki.

Ve sanılanın aksine insanları iyilikler güzellikler değil, kocaman acılar değiştirir.

Korkarak o soruyu soruyorum. "Kemal amca nasıl, neler yapıyor?" Sormasına soruyorum ama içimden dua etmeye de o an başlıyorum. Hayatını değiştiren olayın hayatındaki tek insanı, babasını kaybetmesi olmamasını diliyorum.

Tanıdık Bir Hikaye (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin