Bölüm 20- Ücra Balkonlar ve Bozulan Oyunlar

26K 2.6K 270
                                    

Zaten minnacık okuyucum var ama bu bölüm öncesi şey yapalım;

Kitapla, karakterlerle ya da benimle ilgili sorunuz varsa buraya alalım. Siz sordukça cevaplayayım :))

İyi okumalarr

***
"Hayır Nurten Hanım, öyle bir şey olmacak." derken kesinlikle normal bir tonda söylemiyorum bunu. Resmen çığrınıyorum, bağırıyorum ve deliriyorum.

Nurten Hanım ile hiç bu kadar yüz göz olmadık, onun benim patronum olduğunu biliyorum. Ama bunu biraz bile umursamıyorum.

"Böyle şeylere sen karar vermiyorsun Bengü, yerini bil." diye karşılıyor beni. Bunu da umursamıyorum. Bana yapabileceği en büyük kötülük beni kovmak. Ki farkındaysanız bu da umursamayacaklarım arasında.

"Benim hikayemse, ben karar veriyorum Nurten Hanım."

Nurten Hanım duruşunu dikleştiriyor, yüksek sandalyesinde resmen devleşiyor ve bana oldukça üstten bir şekilde bakmaya devam ediyor.

"Benim dergim." diyor gözlerini kısarak. Ona 'Al o zaman kıçına sok dergini.' dememe gerçekten çok az kaldığını görebiliyorum.

Ben çıldırmanın eşiğini geçmek üzereyken kapı oldukça hararetli bir şekilde çalınıyor ve Nurten Hanım'ın emrini beklemeden açılıyor. Anlaşılan bugün Nurten Hanım'a kastı olan sadece ben değilim.

Ulaş Ulucan içeri giriyor. Bakışları üzerimde uzun süre dolaşıyor ve hemen ardından Nurten Hanım'a kayıyor. "İyi misiniz?"'diye soruyor.

Onu 5 gündür görmüyorum. Hiçbir aramasına ve mesajına dönmedim. Bu yüzden onu öylece karşımda görmenin vuruculuğunu en hafif
şekilde atlatmaya çalışıyorum önce. Ama içinde bulunduğumuz şartlarda bu hiç de mümkün değil.

"Değiliz." diyorum oldukça sinirli bir şekilde. Sanırım söylemeyi unuttum, ona da hala sinirliyim. Hatta bu Nurten Hanım'ın beni çıldırtmasıyla hemen hemen yarışacak bir sinir.

"İyiyiz. Bengü ile ufak bir sinir ayrılığı yaşadık ama çözmek üzereyiz." diyor Nurten Hanım ise. Az önceki mahalle ağzı, az önceki çirkefliği Ulaş Ulucan'ı görünce biraz sönmüş gibi görünüyor. Misafirlerin yanında kavga etmek istemeyen ve bir anda İngiltere Kraliçesi'ne dönüşen bir anneye benziyor. Ancak unuttuğu bir şey var, ben onun uslu kızı kesinlikle değilim.

"Sanırım yazdıklarıma saygı göstermeye karar verdiniz en nihayetinde." diyorum aynı hiddetle.

"Sen bana saygı göstermeyi öğreneceksin Bengü!" diye çıkışıyor bu sefer. Kontrolü kaybetmesinin ne kadar hızlı olduğunu görüyorsunuz değil mi? O yapma asalet kimsenin üzerinde o kadar hızlı durmuyor.

"Iı ben Bengü'ye çok acil bir şey soracaktım. Bengü'yü alayım ben, siz sonra devam edin." isterseniz diyor Ulaş. Muhtemelen kan dökülmesinden korkuyor. Çünkü çığrından nasıl güzel çıktığımı en iyi o biliyor.

Ben daha bir şey diyemeden yanıma ulaşıp kolumu kavrıyor ve beni resmen sürükleyerek Nurten Hanım'ın odasından çıkarmaya çalışıyor. Kapının eşinde bile ağzım durmuyor. "Bu burada bitmedi Nurten Hanım, emir kulunuz değilim ben sizin." diyorum.

Nurten Hanım'ın odasından çıktığımızda duracağız sanıyorum, ama durmuyoruz. Tüm derginin oldukça şaşkın bakışları arasında önce dinleme odasına giriyor ardından o odaya bağlı olan balkona çıkıyoruz. Ancak balkona çıktığımızda Ulaş'ın parmakları kolumu salıveriyor.

"Sakinleş." diyor oldukça normal bir tonda. Ciğerlerime istemsizce doluveren temiz hava beni gerçekten biraz sakinleştiriyor. Gözlerimi kapatıp birkaç nefes daha alıyorum. Tekrar açtırıcağımda ne azından her en birini öldürebilecekmiş gibi hissetmiyorum.

Tanıdık Bir Hikaye (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin