Giderken canımı da götürmüş olan, kalbimin yarısı Anneannem'e,
Beni bir an olsun yalnız bırakmayan, yanımda milyonlarca kişi varmış gibi hissettiren siz canım okuyucularıma
Ve Ulaş'a ilham olan çocukluk aşkım Uğur'a...
***
Son birkaç aydır dünyanın etrafımda 3 kat daha hızlı döndüğüne yemin edebilirim. Kemal Amca'nın bahçesinde yediğimiz o güzel yemek sanırım hayatımın son sakin anıydı.
İstanbul'a dönüş yolculuğumuzda da aslında birçok şey sıradandı. Ancak dediğim gibi, birçok şey. Benim arabamı Kemal Amca'ya bırakıp Ulaş'ın arabası ile dönme kararını almıştık. Ulaş'ın beni İstanbul'da bir süre tek başıma hiçbir yere göndermemek gibi bir niyeti vardı zaten, Kemal Amca'mın arabamı sonra getirecek olması fazlasıyla işine gelmişti.
Tam bu yolculukta, ağzıma gözüme bulaşmış Ayvalık tostumu ayranımla denk bitirmeye çalışırken Ulaş'ın gözlerini üstümde hissettim. "Ya çok mu pis yiyorum?" diye sordum biraz utangaç bir ifade ile.
Ulaş'ın gözleri kısılmadı, söylediğime gülümsemedi. Benden daha şimdiden sıkılamazsın genç adam, gözlerinin verdiği ömürlük sözler var.
Ciddi ifadesini hiç bozmadan derin bir nefes aldı. "Bengü, biz evleneceğiz değil mi?" diye sordu.
Aramızda resmi olarak konuşulmuş tek evlenme teklifi de zaten bu oldu. Elimizde yarısı yenmiş bir tost, tuvaletleri kullanılmayacak kadar pis bir dinlenme tesisinde duyduğum bu sorunun üzerine daha fazla konuşmadık. Bu ciddiyet ikimize de yeterliydi.
Şimdi elimdeki gümüş çatal bıçağı sofraya dizerken açtığım her serviste sağımı solumu hatırlamaya çalışıyorum. Babam sıkıntılı sıkıntılı sağdan sola dolaşırken annemden defalarca azar yiyor. En sonunda bana daha fazla çatmaması için anlaşmıştık, ancak bu söze de sadık kalamayıp yine yanımda bitiyor.
"İt midir uğursuz mudur bilmeden elin adamını soframa oturtacaksın." diye söyleniyor yine. Ona yarım ağız gülmekle yetiniyorum.
Müstakbel eşim Ulaş'ın önce TC kimlik numarasını, sonra adını soy adını daha sonra en azından sadece adını ona söylemem için fazlasıyla baskı yaptı bana. Tabii ki ağzımdan hiçbir şey alamadı.
Yine de bulduğum herkese Ulaş'ı anlattığım atakları sık sık yaşadığım için bu durum babamı olduğu kadar beni de zorluyor.
Ancak her şeyin sona geldiği yerdeyiz. Bugün dananın kuyruğu kopacak. Umarım sevgili danacığın canı çok acımadan gerçekleşir tüm bu yaşanacaklar. Çünkü kalbim bir aksiyonu daha kaldıramayacak yemin ederim.
Babamı duymazdan gelip sofrayı bir kere daha sayıyorum. 6 kişilik hazırlanan servislerin birini kaldırıyorum. "Anne, 2 kişi gelecek demişlerdim sana." diye söyleniyorum bir yandan da. Annem müstakbel eşimin annesinin vefat edip etmediğini bir kere daha sorguluyor. Ağzımın mühürü bir kere daha vuruluyor. Gereksiz ayrıntı verip emek emek hazırladığımız bu sürprizin bozulmasını istemiyorum çünkü.
Evet, benim anne ve babamın kalp sağlığı ile zorum var.
Tam bu sırada kapı çalınıyor. Annem ve babam hayatımda onlardan hiç görmediğim bir hızda kapıya koşarken önelerine geçip kapı kulbunu güçlükle yakalayabiliyorum. Geçen sene evlenen kuzenimden biliyorum ki bu kapıyı açmak benim görevimmiş.
Ulaş'ı kapımın önünde bir elinde çiçek, bir elinde güzel bir kutu çikolata ile görmek beklediğim bir şey elbette. 3 gün önce annem ve babamın bazasının altını bu sebeple temizledik. Ne alaka diye sormayın, annem çok kızıyor böyle sorulara.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tanıdık Bir Hikaye (Tamamlandı)
General FictionUlaş Ulucan ile aramızda yaşanmış birçok şey var. Örneğin onun beni zatürre etmişliği var. Benim onu hareket eden tekneden aşağıya itmişliğim var. Onun defalarca oturmak üzere olduğum sandalyeyi çekmişliği, beni defalarca yere düşürmüşlüğü var. Anc...