Bölümden önce ufak bir ricada bulunacağım.
Daha önce 1 kere bile, bir kitapta erkeğin kadını kıskanmak adı altında kısıtladığını, giyimine, kiminle nereye gittiğine karıştığını, 'istemeden' bir taraflarını morarttığını okuyup buna karşı çıkmak yerine okumaya bayılarak devam ettiyseniz lütfen benim kitaplarımın hiçbirini okumayın.
Çünkü dün gece o sokakta bayıldıktan sonra bile tekmelenen kadının yaşadığı durumda hepiniz suçlusunuz. Bu kitapları okuduğunuz, yükselttiğiniz ve küçücük çocuklar tarafından erişilebilir kıldığınız için, bunlara dur demediğiniz tam tersine yücelttiğiniz için hepiniz tüm kadına yönelik şiddet suçlarında pay sahibisiniz.
Bu sebeple aranızda yukarıda saydıklarımdan herhangi birini romantize edeniniz varsa lütfen benim kitaplarımı okumayın, hatta benimle hayatlarınız hiçbir yerde kesişmesin.
Teşekkürler.
***
"Affettin mi sen yani onu?"
İpek'in minik dudaklarının kulağımda oynadığını hissediyorum. Ancak sesi hiç de tahmin ettiği gibi kısık çıkmıyor. Öyle ki, ondan hemen sonra yanımdaki Ulaş'ın keyifli gülüşü ulaşıyor kulağıma.
Ben de altın sarısı saçlarını ellerimle arkasına atıyor ve bu ufak oyunu sürdürmek için kulağına yaklaşıyorum. "Evet, Ulaş benden özür dilediği için affettim onu." diyorum.
Yüz hatları birden yumuşuyor. Minik beyaz elleri göğsüne giderken sesli bir nefes veriyor. Daha sonra hiç vakit kaybetmeden Ulaş'a doğru meylediyor ve ait olduğu yer orasıymış gibi Ulaş'ın göğsüne tırmanıp orada duruyor.
"Anneciğim Ulaş bir nefes alsaydı." diye kendisini uyaran annesini kesinlikle görmezden geliyor. Ulaş'ın da keyfi zaten bir hayli yerinde görünüyor. İhtiyaç duyduğu nefes İpek'in altın sarısı saçlarının arasındaymış gibi küçük kızın güzel kokusunu içine çekip başının üzerine ufak bir öpücük dokunduruyor.
Utku Abi de karısının arkasından içeri giriyor ve ikisi de tam karşımıza oturuyor. "Hoş geldiniz çocuklar." diye şakıyor sonrasında Utku Abi. Sesi oldukça coşkulu tınıyor kulaklarıma. Biraz da minnettar tabii.
Bize bakan gözleri ben ve Ulaş yerine düzenlediği organizasyonun sunucusunu ve sahneye çıkaracağı adamı görüyor. Bunu da hiç saklamaya çalışmıyor.
"Hoş bulduk." diyorum yine de oldukça içten bir şekilde. Onu fazlası ile seviyorum. Ki beni tanıyan herkes bir abi hasreti ile yanıp tutuştuğumu bilir. Benden birkaç yaş büyük ve babacan birçok erkeği hayatımın abi kadrosuna hızlıca yerleştirebilirim.
Utku abi hızlıca bana da yıldönümü yemeğinin düzenini anlatıyor. Gerçekten toplam 3 tane konuşma yapılacak. Şirketin en kıdemlisi, en yenisi ve yönetim kurulu başkanının konuşmalarını anons etmekten başka bir işim yok aslında. Bu yüzden bu konuşmaları yapmak o kadar zamanımızı almıyor. Hatta konuşma metnini hazırlama konusunda da sorumluluk alıyorum. En nihayetinde yazar olan benim.
"Ee Ulaş sen ne çalacaksın bize?" diye soruyor sonra Utku Abi. Herkes gibi ben de Ulaş'a dikkat kesiliyorum. En son bundan 12 yıl önce, 19 Mayıs akşamında fener alayı sonrasında onun elinde gitar gördüm. Yine de onu şarkı söylerken düşündüğümde heyecanlanmadan edemiyorum. Bazı şeylerin 12 yıl boyunca tesirini biraz bile kaybetmemiş olması gerçekten oldukça şaşırtıcı aslında.
Ulaş'ın bakışlarında ufak birkaç kıpırtı yakalıyorum. Gözleri kısa bir an gözlerime değiyor. Ancak tüm bunlar saniyeden bile kısa bir sürede gerçekleşiyor. Tekrar Utku Abi'ye döndüğünde yüzünde sadece manalı olduğunu düşündüğüm bir gülümseme kalıyor. "O da sürpriz olsun abi." diyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tanıdık Bir Hikaye (Tamamlandı)
Ficción GeneralUlaş Ulucan ile aramızda yaşanmış birçok şey var. Örneğin onun beni zatürre etmişliği var. Benim onu hareket eden tekneden aşağıya itmişliğim var. Onun defalarca oturmak üzere olduğum sandalyeyi çekmişliği, beni defalarca yere düşürmüşlüğü var. Anc...