Bölüm 11- Saray Soytarıları ve Sihirli Zehirler

26.9K 2.6K 256
                                    

Başlamadan önce oyları verelim mi?

Yeni bölüm hemen yarına💖

***

Ulaş'ı tanımamış gibi yapabilir miyim?

Kapıma gelen bir dilenci olduğunu var sayıp, 'Allah versin kardeşim, bizde de metalik yok valla.' diye abartılı bir şekilde davranabilir miyim?

Muhtemelen bunların hepsini yapabilirim. Çünkü deliliğin sınırlarında gezdiğime hep birlikte çok kez şahit olduk.

Ancak gerçek bir deli olduğumu insanlardan saklama konusunda oldukça ustayım ben. Örneğin annemle bir güne gittiğimizde "Hmm hanım kızımız da çok güzel, çok usluymuş Maşallah." övgülerini hiç uğraşmadan toplayabilirim.

İşte bu yüzden deliliğimi bir kez daha içime gömüyorum. Ulaş'a kapımda 'Aya benzer dansı yapan bir uzaylı' varmış gibi bakma alışkanlığıma hemen son veriyorum.

"Ulaş, nereden çıktın sen?" diyorum oldukça sıcak bir tonda. Bu sayede onun da az önce gözlerinde gezen endişe kıpırtıları kayboluveriyor. Muhtemelen adama kaşım gözüm ayrı yere kaymışken baktım. Delirdiğimden korkmuş olmalı.

Yüzüne o da benimki gibi sıcak bir gülümseme yerleştiriyor.

Daha sonra sol elinde tuttuğu defteri sallıyor. "Bunu şirkette unutmuşsun, ihtiyacın olabileceğini düşündüm."

Ulaş benim evimi henüz dün akşam öğrendi. Beni eve bizzat kendisi bıraktığında, ben arabadan inmeden hemen önce "Ne güzel, evin deniz görüyor." dedi.

Başımı usulca iki yana salladım. Biraz eğilip arabanın ön camından apartmanımın 4. katını görmeye çalıştım. "Bak benim evin şu ışığı yanmayan pencere. Bu cepheye baktığı için deniz görmüyor. Ama diğerlerinin deniz görüyor olması fiyatını baya bir kırıyor."

Hafifçe gülerek söylediğim bu sözler onu da güldürdüğünde biz dün sıcak bir vedalaşma ile ayrıldık.

Ancak bugün Ulaş sanki daha önce evimde defalarca bulunmuş gibi kapımda duruyor ve elinde o saçma defteri sallıyor.

İnanın bana defter hiç mi hiç umrumda değil. Herhangi bir yerde görsem benim olup olmadığını bile ayırt edemem. Benim aklım tek bir ihtimalde: Ulaş'ın defteri bahane edip bu akşam bana gelmiş olması olasılığı beyimin içinde fink atıyor.

Ancak bu olasılığı dünyanın hiçbir yerinde mantıklı bir zemine yerleştiremiyorum. Beynimin hiçbir köşesinde bu saçma olayı açıklayacak bir dayanak bulamıyorum.

"Zahmet etmişsin." diyorum kibarlıktan kırılacak gibi. Daha sonra bana uzattığı defteri kavrıyorum.

Önümde olası iki ihtimal olduğunu çok iyi
biliyorum. Şu anda ona iyi akşamlar dileyip bu kapıyı kapatabilirim. Bu aslında tam Bengü'ce bir hareket olur. Kimse bunu kabalık olarak da algılamaz, ben aşağı yukarı gerçekten böyle bir insanım.

Ancak, karşımda duran eski saray soytarısı herif bir lord gibi davranmakta ısrarcı. Tüm bakışlarından, tüm hareketlerinden kraliyet asaleti damlıyor. Bu asalet bana bile bulaşıyor. "İçeri gelsene, sana bir kahve ikram edeyim." diyivermiş buluyorum kendimi bu yüzden.

O ayakkabılarını çıkarırken, koyu renk çorapları ile benim ucuz parkelerime basarken her şey gözüme normal gözüküyor. Ona koridorun sonunu işaret ediyorum. Böylece salonuma doğru yol alıyor.

İşte bazı şeyler tam bu anda bana çark ediyor. Salonun ortası Ulaş ve benim resimlerimizle dolu. Adamın karşısında sapık gibi eski resimleri karıştıran biri durumuna düşmem an meselesi.

Hızlıca bir plan yapmaya çalışıyorum ki bu hiç de zor değil. Orada özel eşyalarımı unuttuğumu söyleyebilirim en nihayetinde.

Ancak, benim ufak evimin kısacık koridoru ağzım ve beynim arasında ilişki kurup cümle kurmama izin vermiyor. Ulaş o koridoru geniş adımlarla hızlı bir şekilde adımlıyor. Öncelikle evime şöyle bir göz atıyor. Her yeri ben kokan evimi muhtemelen o da şirin buluyor ki yüzüne ince bir gülümseme oturuyor.

Sonrasında mutlak son yaşanıyor. Ulaş'ın gözü sehpanın üzerindeki karmaşaya takılıyor. Ancak hemen sonrasında oradan tanıdık birkaç nesne ayırt edip destursuzca oraya doğru ilerliyor.

Az önce albümümden çıkardığım fotoğrafı alıyor. Bekliyorum, bir şey demesini bekliyorum. O diyecek ki ben de ona yallanlar sıralayacağım.

Ancak bunların hiçbiri yaşanmıyor. Ulaş bir şey demiyor, ben yalanlarımı sıralayamıyorum. Bunun yerine Ulaş eline aldığı fotoğrafa uzun uzun bakıyor.

Göz bebeklerinde dönen sahneyi izliyorum. Ergen Ulaş'ın sinir bozucu gülümsemesi de var orada, Bengü'nün boyundan büyük siniri de. Yüzünde güzel bir gülümseme ile oynuyor bunlar göz bebeklerinde.

Ki bu kadarıyla da yetinmiyor. Albümün kalanına uzanırken kendisini de rahat koltuğuma bırakıyor.

Bilimin hayallerin ötesinde ilerlediği şu hayatta hala birçok gizem saklı. Ancak tüm insanlığı ortak paydada toplayan gizemlerden hiçbiri Ulaş'ın albümü incelerken kafasından geçenler kadar meraklandırmıyor beni.

Her sayfada uzun uzun beklemerken hatırladığı anıları biliyorum tabii. Onları ben bizzat yaşadım. Yine de bunları nasıl hatırladığı bir bilinmezlik olup boğazımı sıkıyor. Yüzünde asılı kalan güzel gülümseme beni hiç gitmek istemediğim bir tahmine ulaştırıyor.

En nihayetinde hareket edebildiğimde Ulaş'ın yanına çöküyorum. Bir gözüm hala onun yavaş yavaş geçtiği sayfalardayken fısıltıdan farksız konuşuyorum.

"Sende olmayan fotoğrafları ayıklamaya çalışıyordum ben de, sana sürpriz yapacaktım." diyorum.

Bir rüyadan uyanmış gibi bana dönüyor. Gözlerinde hafif bir uyku mahmurluğu bile gizli. "Aslında bunlara hiç gerek yok." diyor benimle aynı tonda. Ama onunki eminim çok daha büyü tınlıyor.

Bir elinin iki parmağını birleştirip şakağına iki kere vuruyor. "Ben hepsini burada saklıyorum." diyor. Ne cevap vereceğimi
bilmiyorum. Bu bilgi ile nasıl baş edilir bilmiyorum. Ama bu bir yalansa da, ben buna koşulsuz şartsız inanıyorum.

Daha sonra derin bir iç çekiyor ve yakınımda duran bakışlarını tekrar benden uzaklaştırıyor. "Ama evimde bizden bir iki hatıra olmasını isterdim sanırım." diyor.

Biz kelimesi tüm vücut boşluklarımda yankılanıyor. Vücudumun 4'te 3'ü olan suyuma bir zehir gibi sızıyor.

O an bundan fazlası ile emin oluyorum. Albümdeki çocuk ile yanımda oturan adam bana aynı hissettirmiyor.

Ancak, Ulaş'ın albümdeki Bengü'ye de yanındaki Bengü'ye de aynı gözlerle baktığını görebilmek itiraf bile edemeyeceğim kadar mutlu ediyor. O albümdeki asi kıza da sonsuz bir hayranlıkla bakıyor.

Bunu çözmeye çalışmıyorum. Bir paradoks olduğunu kabullenip, bu kabullenişi bir kenara koyarak yoluma devam etmeyi tercih ediyorum.

***

Bölüm sonuu

Bölüm ve kitap hakkındaki yorumlarınız burayaa

5.01.2021, Muğla

2,60

Tanıdık Bir Hikaye (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin