Selamlarrr
Başlamadan önce oylarımızı verelim mi?
Öpüldünüzz
***
Herkese gülücükler saçtığım, her şeyin ne kadar güzel gittiğini balkondaki çiçeğe bile anlattığım haftanın sonunda mutsuzluğumla baş başayım.
Yaprak az önce gitti, ona anlattığım şeyleri her defasında heyecandan nefesim kesilirmiş gibi anlattım.
Ancak bir şekilde yalnızız. Sadece siz ve ben varken rol yapmaya sanırım gerek yok.
Bu hafta üzerimden tır gibi geçti. Hayatımın en kötü haftalarından birini yüzümde kocaman bir gülümseme ile yaşamak zorunda kaldım.
Geriye dönüp baktığımda şimdi hepsinden de kötü hissediyorum. Sanırım neler olduğunu sizler de fazlası ile merak ediyorsunuz. O zaman size birkaç detay vereyim.
Hem, belki siz bana bir derman bulursunuz. O bahsettiğimizden bende hiç kalmadı çünkü.
Aslında her şey Ozan'ın bana Ulaş ile karşılaştığımız o öğle yemeğinde sorduğu soru ile başladı. Ozan'a bu oyuna devam etmek istediğimi söyledikten sonra aniden freni boşalmış bir kamyon gibi son sürat ilerlerken buldum kendimi.
Bir yanımda Ozan vardı, Ulaş'ın yanımda olduğu her an dozu daha da artan bir korumacılık ile aramıza itinayla giriyordu. Her defasında Ulaş'a yerini oldukça açık bir şekilde hatırlatıyordu.
Aslında buralarda o kadar da rahatsız hissetmiyordum. Sonuçta, bunların hepsi en başta benim planımdı. Planımın yolunda gitmenisin beni rahatsız etmesi dünyanın en absürt şeyi olurdu.
Sonrasında ise Ulaş Ulucan gözlerimin önünde iki farklı kırılma yaşadı.
Ertesi gün iş yerine Şebnem ile geldi. Şebnem ile yaptıkları her türlü hareketi resmen gözüme gözüme sokmaya çalıştı. Ve, size karşı dürüst olacağım, bu beni fazlasıyla rahatsız etti.
Ancak bu durum da yalnızca iki gün sürdü. Ve ben sonrasında yemin ederim Şebnem'in peşinden ayrılmayan Ulaş'ı bile mumla arayacak kıvama geldim.
Bugünün sabahı Ulaş Ulucan uzun zamandır görmediğim bir şekilde geldi dergiye.
Göz altları mosmordu. Gömleğinin yakaları kaliteli bir kravatla birleşmemiş, saçları uzun uzun taranmamıştı.
Bu bitkin hali herkesin de dikkatini çekmişti üstelik. Hiçbiri benim kişisel abartmam da değildi. Hatta ona ne olduğunu soran patronuma "Bu işi bir an önce teslim etmek istiyorum, herkes için çok uzadı." demişti.
Ve dediğini de yapmak üzere gün boyu hiçbirimiz ile iletişime geçmeden patronumuzun odasından çıkmamak üzere çalışmıştı.
Onu kolundan tutup sarsmayı, ne olduğunu sormayı çok istedim. Size yemin ederim çok istedim. Ancak bir yerde buna hakkım olmadığını fısıldayan o ses galip geldi. Ve ben bugün Ulaş'ın ne hissettiğini bile bilmediğim bir halde eve geldim.
Aslında tüm bu yaşananlar, tüm bu hissettiklerimiz hiç yabancı değil bana. Bundan 7,5 yıl önce, Ulaş'ın ne hissettiğini bilmemenin verdiği dayanılmaz merak duygusu ile kendimi onun kapısında bulmuştum.
Buz gibi ellerimi sıcak çorba kasesi ısıtamıyor. Zaten ellerimdeki kase evden çıktıktan 3 dakika sonra soğudu, 5 dakika sonra donmaya başlayacak.
Bu havalarda beni hiç kimse dışarı çıkaramaz. Ben yaprak kımıldasa onun rüzgarından üşürüm. Ancak bu akşam içimi ateşe veren merak duygusu yakamı asla bırakmadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tanıdık Bir Hikaye (Tamamlandı)
Narrativa generaleUlaş Ulucan ile aramızda yaşanmış birçok şey var. Örneğin onun beni zatürre etmişliği var. Benim onu hareket eden tekneden aşağıya itmişliğim var. Onun defalarca oturmak üzere olduğum sandalyeyi çekmişliği, beni defalarca yere düşürmüşlüğü var. Anc...