Kõyõ ve Dazai birlikte küçük odada bulunan masada karşılıklı oturmaya başladılar. Dazai ne hakkında konuşacağını az çok tahmin etse de sorma gereği duydu.
" Konu ne? "
Kõyõ ellerini masanın üzerinde birleştirdi. Yaptığı jest ve mimikler Dazai'nin karşısında olduğu için fazlasıyla gergin olduğunu doğrular cinsteydi.
" Dazai, biliyorum; benden haz etmiyorsun. Chuuya'ya çok büyük haksızlıklar ettiğimi düşünüyorsun ama ben onu çok özledim. Geçen günki partide onun bir oda ötemde olduğunu bilmeme rağmen karşısına çıkamadım ve bu çok koydu. Onu görmek istiyorum. Lütfen izin ver... "
" Kõyõ. "
Kõyõ kafasını kaldırıp ciddi ses tonuna odaklandı. Arkasından iyi bir şeyler gelmeyeceğini bilse de ümitle dinledi.
" Chuuya'nın karşısına çıktığında ne söyleyeceğini merak ediyorum. Yeteneğini öğrendim ve bir korkak gibi kaçtım mı diyeceksin? Gerçeği mi söyleyeceksin yoksa bir yalan mı uyduracaksın? İnan ikisi de umrumda değil, beni bağlamıyor. Beni bağlayan kısım ne tarz bir bahane bulursan bul Chuuya'nın yıkılacağı. Bunca yıl onun hayatını yokluğunla mahvettin, Kõyõ.
Ve ben şu an senin o mahvettiğin çocuğu hayata yeniden kazandırmaya çalışıyorum.
Ve ben işime ayak bağı olunmasından nefret ederim. "
Kõyõ gözyaşlarına hâkim olamadığı anda sandalyeden hışımla kalkıp Dazai'nin ayaklarının önünde eğildi. Gözyaşları ardı ardına yere düşerken Dazai şaşkınlıkla ona bakmakla yetindi.
" Lütfen.. yalvarıyorum. Bu vicdan azabı ile ne kadar yaşayabilirim bilmiyorum. Beni öldürecek kişiler gelmeden önce kardeşime sarılmak istiyorum son kez de olsa.. lütfen.. Dazai... "
" Ayağa kalk Kõyõ. "
Kõyõ ayağa kalkmayıp ağlamaya devam ettiğinde Dazai de eğildi ve ağlayan kadının topuzunu sertçe kavrayarak ona bakmasını sağladı.
" Gözlerime bak. "
Kõyõ gözyaşlarıyla dolu gözleriyle ve burnunu çekerek Dazai'ye baktı. Korkunç görünüyordu.
" Gözyaşların gerçek. Bunca yıl sonra, böyle yoğun bir zamanda pişman olman senin hatan. Ağlaman bir fayda getirmeyecek. Chuuya'nın karşısına çıkma cesareti bulursan seni öldürecek adamların gelmesini beklemeden istediklerini burada yaparım. "
Dazai kapıyı açtı ve binadan çıkmak üzere dış kapıya yöneldi.
Chuuya'nın artık tek bir an bile üzülme ihtimali beni çıldırtıyor.
Telefonunu eline aldıktan sonra saate baktı. Günbatımı 1 saat sonraydı. Aklına gelen fikirle mesaj bölümüne girerek Chuuya'nın ismine tıkladı.
Kime : Şapkalı Havuç
Mesaj : Chuuya-kun, günbatımında kızarmış patates yemeye ne dersin? Sana konum atacağım.
Telefonu geri cebine koyup yürümeye devam ettiği sırada titremesi ile geri eline aldı.
Kimden : Şapkalı Havuç
Mesaj : Hey bu da nereden çıktı? Tamam, geleceğim.
Ardından Dazai nehrin en sakin yerine kadar yürüdü. Burası hafif yüksek bir tepeden oluşuyordu ve günbatımını izlemek için harika bir yerdi. Çıkmadan önce 3 paket çubukta kızarmış patates almayı da unutmamıştı.
Tepenin en güzel yerine çıkıp oturduktan sonra ayaklarını sallamaya başladı. Chuuya gelene kadar ona yapacağı konuşmayı planlamak iyi olurdu çünkü geldiğinde ona Akunaki'yi anlatacaktı. Kafası bununla yoğun olduğu bir esnada omzuna konan elle ufak çaplı bir sıçrama yaşadı. O tarafa baktığında hafif kirli sakallı, uzun saçlı bir adamın ona baktığını gördü. Omzundaki el de ona aitti.
" Burada üç paket patates ile yalnız başına oturan bir genç mi? Garip bir manzara. "
Dazai ilk defa gördüğü bu adamın samimi ses tonuyla rahatlamıştı bile.
" Aslında yalnız sayılmam, birazdan birisi gelecek. "
" Demek bir sevgilin var? Ne mutlu sana. "
" Ya sen neden buradasın? "
Uzun saçlı adam gülümsemeye devam ederken tepenin altında kalan köprüyü işaret etti.
" 2 yıl önce o köprüde oğlumla büyük bir kavga ettik. O günden beri onu görmüyorum. Genelde burada takılıyorum belki yeniden gelir diye. Kendisi bir çok psikolojik rahatsızlığa sahip, insanlara ve kendine zarar vermesinden korkuyorum. "
Dazai köprüye doğru dalıp giden adamı inceledi. Oldukça lüks görünen kıyafetleri vardı ve bakımlıydı. Ayakkabıları özenle cilalanmış gibiydi. Genelde bu tarz hüzünlü hikâyeleri olan insanlara hiç benzemiyordu.
" Adına üzüldüm. Onu bulamadın mı? "
" Hayır, çünkü bir mafyası olduğundan kendini gizemli tutmayı çok sever. Zaten bu yüzden kavga etmiştik. Kötü biri değil, biz onu kötü yetiştirmedik ama nasıl olduysa bir mafyaya karıştı. Kısa sürede de yönetici oldu. Ailemiz köklü ve zengin, bu tarz şeyler yapmasına gerek olmadığını söyledim fakat o gün benden nefret ettiğini söyleyerek gitti. Daha da görmedim. "
Dazai anlatılan hikayeyi dikkatle dinledi.
" İsmin ne? "
" Ougai Mori. Ya senin? "
" Dazai Osamu. Peki oğlunun ismi ne? "
" Fyodor Dostoevsky. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lust [ soukoku ]
FanfictionDazai, Chuuya'yı bulmalı, hayatına girmeli, ve onu kendi lanet yeteneğinden korumak için sonsuza dek yalnızlığa hapsetmeliydi. Ama bir şeyler bu defa ters gidecekti.