Bölüm 26.

4K 413 256
                                    

Bazen size verilen hayatta karşılaştığınız her talihsiz olayı kendi şanssızlığınıza bağlarsınız, bazen de kötü biri olduğunuzu düşünür ve bu talihsizliklerin hepsini buna yorarsınız. Bazen ise yorum yapmakta bile zorlanırsınız çünkü biri bitmeden diğeri geliverir..

Chuuya için başına gelen onca şey anlamsızdı. Anne babasını kaybetmek, ablası tarafından terk edilmek, güvendiği tek adam tarafından birden fazla kez işkence görmek, insanlara tamamen uzak olduğu bir dönemde tüm tabularını yıkarak bir daha güvendiği bir adamın ona asıl yaklaşma sebebini fark etmek ve son olarak da bir lanetin doğduğundan beri içinde olduğunu öğrenmek.

Yaşadığı bunca şey 22 yaşındaki bir bireye göre fazla değil miydi? Çok fazlaydı.

Artık tüm gücünün bittiğini hissediyordu. Tamamen yok olmuş gibiydi, sadece nefes alıyordu.

Avucundaki sayı her dakika azalıyordu.

Gerçekten de yaklaşıyordu ölüme.

2 gün geçmişti Dazai'yi en son gördüğü günden bu yana. Kendini ormana kadar atmış, o çok alışkın olduğu gökyüzünün altında uyumaya başlamıştı yine. Yaptığı tek şey sürekli avucunu kontrol etmekti. Tüm bedeni tir tir titriyordu. Korkuyordu. Artık yaşamak için bir sebebinin olmadığını bilse de yine de korkuyordu ölmekten.

Bir yanı Dazai'nin yanına gidip Akunaki'den kurtulmak için anlattığı şeyleri yapmasını söylerken, öbür yanı sadece öleceğin günü bekle diyordu.

Çıldırmak üzereydi. Şimdiye kadar annesine, babasına, ablasına.. hatta Dazai'ye bile dokunmuştu. Hepsinin ömründen çaldığını düşündükçe mahvoldu her seferinde.

Sanki kafasında bir çok ses vardı ve hepsi ayrı yerden ona yapması gerekeni söylüyor gibiydi. 

.
.
.
.

Geçen 2 gün boyunca Siyah Kapı'da hareketlilik hâkimdi. Oteldeki herkese Akunaki anlatılmış, onları ikna etmek çok zor olmamıştı çünkü herkes orada hapis hayatı yaşıyordu. Bir çıkış, kurtuluş yolu sunulduğunda hepsi yapmaları gereken şeylere hazırlardı.

Tüm üyeler, Dazai hariç, ve Akunakililer o dağa çıkmış ve söyleneni aynı anda yapmışlardı. Anahtar kelimeyi söylediklerinde ise tıpkı kitapta yazıldığı gibi garip, insan boyutundaki varlıklar ile savaşmaya başlamışlardı. Akunakili karşısına çıkan varlığı öldürdüğünde üzerinde kırmızı bir toz bulutu belirmiş, ardından o bulut tüm bedeninden aşağı inerek kaybolmuştu. Bu Akunaki'nin yok oluşunun işaretiydi.

Tüm Siyah Kapı otelin boşalışı ile buruk bir sevinç yaşıyordu. Bu sevincin burukluğu tabiki Chuuya'dan geliyordu. Dazai onunla son konuştuğu günden beri 1 saat bile uyumamış, her yerde onu aramıştı. Gözlerinin altı neredeyse mosmordu. Dazai'yi ilk defa bu kadar kötü gören diğerleri ise tepkisizlerdi. Tüm işleri şu anlık son bulduğu için onlar da Chuuya'yı bulmaya çalışıyorlardı.

Saat öğleden sonra 4'e yaklaşırken Kunikida bilgisayar başında olan Dazai'ye yaklaştı usulca. Önündeki koltuğa oturduktan sonra konuştu.

" Dazai, günlerdir gözünü kırpmadan araştırma yapıyorsun. Biraz dinlen, hadi. "

" Uyumaya ihtiyacım yok Kunikida-kun. "

" Hadi ama, gözlerin berbat hâlde. Araştırmaya senin yerine devam edebilirim. Eğer dinlenmezsen güçsüz düşer ve hiçbir şey yapamazsın. Böylelikle Chuuya'yı bulman daha da zorlaşır. Dinle beni ve odaya git. "

Dazai sesli bir nefes verirken laptopun ekranını indirdi.

" 5 günü kaldı. 5 gün içinde onu bulamazsak ölecek. Kunikida. Bu çok ciddi bir şey. Dinlenmeye vaktim yok, anlıyor musun? Ölecek diyorum. Üstelik onu kandırdığımı düşünerek ölecek... "

Dazai ellerini kafasında birleştirerek saçlarını neredeyse çekiştirip parmaklarını sıktı.

Kunikida elini kaldırıp Dazai'nin omzuna vurdu bir kaç kez.

" Dazai, hepimiz şu an onu bulmaya çalışıyoruz. Kendini bu kadar yıpratman ne sana ne de ona bir fayda sağlamaz. "

Dazai cevapsız kalmayı tercih etti. Chuuya'nın olabileceği her yeri tahmin etmiş ve tüm sokakları didik didik aramıştı fakat hiçbir yerde yoktu.

.
.
.
.

" Akutagawa, en yakın zamanda bana bulundukları yeri bul. Eğer güzel bir suikast düzenlersek hepsini tek seferde yok etmiş oluruz. "

Fyodor televizyonunu sessizce izlerken bir yandan dergisini karıştırıyor, aynı zamanda da kafasındaki planları yanındaki koltukta oturan Akutagawa'ya aktarıyordu.

Geçen günki olaydan sonra Akutagawa Fyodor'dan tamamen nefret etmeye başlamıştı. Hatta bunca yıl bu adama hizmet ettiği için kendinden de. Korkunç bir vicdanı, bencilliği ve psikolojisi vardı.

Bir dakika önce övdüğü şeyi iki dakika sonra yerden yere vurabilir, bir saat önce aşık olduğu kişiyi iki saat sonra öldürtebilirdi.

Akutagawa tüm emirlerine yaptığı gibi kafa salladıktan sonra konuştu.

" Başkan, eğer şu an yapmam gereken bir şey yoksa gidebilir miyim? Bugün kız kardeşim Gin'in doğum günü. "

" Oh, ne hoş bir gün. Gidebilirsin. "

Akutagawa ayağa kalktıktan sonra büyük salonda ilerledi ve kapıyı açarak daireden çıktı. Merdivenle aşağı inerken eline telefonu alarak mesaj bölümüne girdi.

Kime : Benimki
Mesaj : Atsushi, akşam Gin'in doğum günü için pasta keseceğiz. Gelmeye ne dersin? Hem Fyodor'un son planlarını da aktarmış olurum.

Çok bir süre geçmeden telefonu titredi.

Kimden : Benimki
Mesaj : Ah.. bu aralar bizim binada kara bulutlar dolanıyor. Pek iyi şeyler olmadı. Bu yüzden gelip sizinle eğlenmem pek hoş kalmaz Aku.. çok özür dilerim. Ama ilk fırsatta geleceğime söz veriyorum! Gin'e onu çok sevdiğimi söyle!

Akutagawa sinirle tıslarken cevaplama bölümüne tıkladı.

Kime : Benimki
Mesaj : Tanrım, ne zaman müsait olacaksın sen? Neredeyse yüzünü unutmak üzereyim.

Çok sürmeden yeniden bir cevap gelmişti.

Kimden : Benimki
Mesaj : Haklısın.. ama gerçekten yapabileceğim bir şey yok..

Akutagawa hızlı hızlı yürürken gördüğü ilk taksiyi çevirdi. Koltuğa oturduktan sonra Atsushi'nin son mesajına yazmak için parmaklarını hareket ettirdi.

Kime : Benimki
Mesaj : Tamam, madem öyle ben geliyorum. Seni 1 saat göreceğim ve sonra eve gideceğim. Şu an yoldayım.

Ardından taksi Siyah Kapı binasına doğru hareket etti.

Lust [ soukoku ] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin