Chuuya beş dakika sonra kendini oldukça geniş ve lüks bir evin içinde bulmuştu. Karşısında oturan adam bir yandan sigarasını içerken diğer yandan Chuuya'yı süzüyor, kadın ortadaki alçak masaya bir çok meyve getirip duruyordu. Elise ise Chuuya'nın hemen yanındaydı.
" Anlat bakalım genç adam, neden sokakta kalıyorsun? "
Chuuya ne cevap vereceğini bilemedi. Üstelik bu bakımlı evde aşırı paspal olduğu için çok çekingen hissediyordu. Bunun vermiş olduğu utançla adama bakamadan cevapladı.
" Öyle olması gerekti. "
" Hadi meyvelerden ye! Açsındır. "
Kadın ortaya koyduğu meyveleri gösterdiğinde Chuuya saygı ile kafasını salladı ve muzu yavaşça eline aldı.
" Teşekkür ederim efendim, mahçup oldum. Bunu yedikten sonra kalkmalıyım. "
" Öyle şey mi olur? Seni bu hâlde elbette bırakmayız. En azından duş alır ve bu geceyi burada geçirirsin. Eğer imkânın yoksa da sana biraz para veririz. "
Kadın bunları söylediğinde adam da kafasını onaylar biçimde salladı.
" İsmin ne? Ben Mori, eşim Yui. Ve bizden önce tanıştığın kızım Elise. Bir de 2 yıldır hiç konuşmadığım bir oğlum var. Ve yıllar önce kaybettiğim başka bir oğlum Kaji. "
Mori derin bir nefes aldığında eşi hüzünle onun elini tuttu.
Chuuya ne diyeceğini pek bilemese de ağzından çıkan ilk kelimeleri söyleyiverdi.
" Oğullarınız için çok üzüldüm. Umarım onu bir an önce bulabilirsiniz, Kaji de huzurla uyusun. Benim ismim Chuuya. "
Chuuya Kaji isminin zihninde bir yerlerde kayıtlı olduğunu hissetti bir an. Sanki çok tanıdık gelmişti. Daha önce böyle birini tanıyıp tanımadığını hatırlamaya çalışsa da hafızası pek iyi sayılmazdı.
" Kaji ölmeden önce de bizimle görüşmezdi zaten. Tek yaşamayı severdi. Bize hayatını anlatmazdı. O Fyodor gibi bizden kaçmadı ama hayatını hep gizli yaşadı. Sadece abisiyle görüşürdü. Bir gün öldüğü haberini aldığımızda yıkıldık. "
Chuuya duyduğu isimle kanının donduğunu hissetti.
" F.. Fyodor.. ? "
İstemsizce elindeki muz masaya doğru yavaşça düştüğünde Mori'ye, eşine ve Elise'e baktı. İğrenç bir his tüm bedenine yayılırken olduğu yerden hışımla kalktı.
" Her şey için teşekkür ediyorum, iyi geceler. "
Diğerlerinin tek laf bile etmesine fırsat vermeden evin kapısına koştu ve hızla açtı. Koşarak, son hızda villadan ayrılırken içinden sayıklıyordu.
O olamaz değil mi? Onun ailesi olamaz değil mi? Hayır hayır hayır... Ama Kaji ismi de çok tanıdık geliyor... Hayır hayır.. zihnim sadece beni yanıltıyor. Lütfen..
Chuuya nefesi kesilene kadar koştu. Artık akciğerleri isyan etmeye başladığında soluk soluğa eğildi ve dizlerinin üzerine koydu avuç içlerini. Evden bir hayli uzaklaşmıştı.
" Nereye gitsem karşıma çıkmak zorunda mısın? Kahretsin. Senden nefret ediyorum. "
Chuuya nefeslerini düzenleyebildiğinde avuç içine baktı. Dakikalar hâlâ azalmaya devam ediyordu. Kafasını kaldırıp bulunduğu yere baktığında nehre yakın olduğunu fark etti. Adımlarını nehre doğru yönlendirdi ve ellerini cebine soktu.
Kafasındaki düşünceler yine onu yiyip bitiriyordu. Az önce yaşadıklarını düşündü. Kendini o kişilerin Fyodor'un ailesi olmadığına inandırmaya çalışıyordu sadece.
Ardından yine avcunun içine baktı. Artık eline bakmak refleks gibi bir şey olmuştu ve her baktığında tüm bedeni titriyordu.Öleceği anı bekliyordu ama bir yandan da ölmekten korkuyordu sanki. Hayatı boyunca yaşadığı onca berbat anda ölümden asla korkmamıştı fakat günlerdir korkuyordu.
Burnunu çekip dolmaya başlayan gözlerini gökyüzüne çevirdi.
" Cesur ol, Chuuya. Her zaman olduğun gibi. "
Kendi kendini telkinledi.
Sonra aklına Dazai geldi. Günlerdir onu bulmaya mı çalışıyordu, yoksa çoktan unutmuş muydu?
Onun için endişeleniyor muydu yoksa çok da umursamıyor muydu?
Bunları düşünürken Dazai ile yaşadığı tüm anlar bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti.
Onun için nehre atlaması, evini açması, kahvaltı hazırlaması, iyi arkadaşlar olduklarını kanıtlamaya çalışması, onu korkulu rüyası Fyodor'un elinden canı pahasına kurtarması, ve en önemlisi.. onunla birlikte yaşamak istemesi?
Chuuya gözlerini gökyüzünden indirdi. Kaşlarını yukarı kaldırdı.
Hayatı boyunca belki de çok değerli hissettiği tek zaman dilimi Dazai ile geçen o kısa zaman dilimiydi. Bunu yeni yeni fark ediyor oluşuna sinirlendi.
Chuuya, Dazai'yi özlemişti.
İçindeki kaos ve stres dolu duygular o an sanki tamamen durulmuştu. Sadece Dazai'yi düşünmek bedeninin her hücresine ferahlık vermişti.
Güven vermişti.
" Dazai, şu an beni arıyorsun değil mi? "
Dudaklarını kıpırdatarak mırıldandı. Deli gibi Dazai'yi görmek istiyordu. Birden bire onunla ilgili kafasına doluşan tüm düşünceler okları Dazai'ye doğru çevirmişti.
Ve bir daha avcunun içine baktı.
Ölümüne oldukça az kalmıştı.
Zamanın su gibi akıp gittiğine gerçekten ikna olmuştu.
Ve yarım saat sonra, Chuuya'nın önünde durduğu yer, Siyah Kapı binasının kapısının önünden başka bir yer değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lust [ soukoku ]
FanfictionDazai, Chuuya'yı bulmalı, hayatına girmeli, ve onu kendi lanet yeteneğinden korumak için sonsuza dek yalnızlığa hapsetmeliydi. Ama bir şeyler bu defa ters gidecekti.