Chuuya Dazai ile tanıştığı günün ertesi sabahında diğer sabahlara nazaran bir tık daha iyi hissediyordu. Çünkü dün karnı uzun süre sonra doğru düzgün doymuştu ve uzun süre sonra birine bir şeyler anlatmıştı. Her ne kadar Fyodor'un tekrar karşısına çıkması canını sıksa da bunu düşünmemeye çalışıyordu.
Yine nehrin kenarında iken gün doğmuş, öğlen 12ye kadar hiçbir şey yapmamıştı. Ellerini cebine sokarak yavaş yavaş kalabalıklaşmaya başlayan caddede yürümeye başladı. Eve gidip duş alacak ve kıyafetlerini değiştirecekti.
Bildiği yoldan ilerlerken ara sokağa sapacağı esnada önünde yürüyen beyaz saçlı çocuğun birden yere yığılması ile sıçradı.
Çocuk baygın haldeydi ve permeperişan görünüyordu. Etraftaki bir kaç kişi oraya doğru koştuktan sonra kimisi onu dürtmüş kimisi ambulansı aramıştı. Kimse doğru düzgün müdahalede bulunmadığı için Chuuya kendini sorumlu hissederek cılız çocuğun önünde eğilerek gömleğinin boyun kısmından bir kaç düğmeyi açtı.
" Hey, beni duyuyor musun? Neyin var? Aç mısın? "
Fakat çocuktan hiç ses gelmedi, tamamen bilinci kapalı haldeydi. Bunun üzerine Chuuya çocuğun yanaklarını tutup hafif şapkalar atmayı denedi onu kendine getirebilmek için. Çocuğun telefonunun sürekli çalıyor olması onu sinirlendiriyordu fakat şu an bunu umursayacak halde değildi. Ambulans gelene kadar bir şeyler yapmalıydı.
Tüm bunlar olurken Siyah Kapı üyeleri endişe içindeydiler çünkü Atsushi telefonuna cevap vermiyordu. Normalde hangi durumda olursa olsun telefonu yanında olurdu ve cevap verirdi. Dazai yine arama tuşuna bastığında cevap geldi.
" Aradığınız çocuğu yolda baygın hâlde buldum. Normalde cevap vermeyecektim fakat ömrümde bu kadar inatçı çağrılar duymamıştım harbiden. Korkmanıza gerek yok, sadece aç sanırım. Nehrin kenarındaki Kakatsu büfenin önündeyiz. Üst üste zibilyon kez aradığın çocuğun karnını doyur bir zahmet seni kaltak! "
Tabiki de bu konuşmanın sahibi Chuuya'ydı.
Dazai ise bu sesi ve konuşma tarzını kolayca tanımıştı.
Telefonu dehşet verici bir ifade içinde kapattıktan sonra ona merakla bakan gözlere döndü.
" Atsushi bayılmış ve başındaki kişi Chuuya. "
" Atsushi-kun ömründen giden yılları öğrense çok üzülür.."
İlk yorum yapan kişi Kenji'ydi.
Dazai, Yosano, Kunikida ve Tanizaki hemen binadan ayrılarak nehrin kenarına doğru yol aldılar. Dazai aklından bir an önce Chuuya'yı otele götürebilme planları kuruyordu. Çünkü bu iş uzadıkça tehlike artıyordu.
" Dazai, uyuşuk davranma ve görevini hızlı yapmaya bak. "
Dazai huzursuz bir nefes alırken Chuuya ve onun talihsizliklerle dolu hayatını aklından geçirdi. Dört duvar arasında kalamamak.. ailesindeki kayıplar.. yalnızlık.. güveninin iğrenç bir şekilde sarsılması.. bu görev Dazai için en zorlu olan olacaktı.
Dazai Chuuya'yı o otel denen hapishaneye tıkmak istemiyordu.
.
.
.
Atsushi hâlâ yerde baygın hâlde yatarken ambulanstan bir haber yoktu. Chuuya başında bekliyor ve yüzüne su döküyordu. Başka insanlar aralarında " ona işkence yapıyor, baygın birine su dökülür mü? Çocuk boğulacak! " gibisinden konuşurken Chuuya hepsinin yüzüne yumruk atmamak için zor durdu." Chuuya! "
Chuuya tanıdık bir ses işittiğinde o tarafa döndü. Bu dün tanıştığı uzun boylu adamdı. Çömeldiği yerden kalkarak neden burada olduğunu anlamaya çalıştı.
" Bandajlı hırsız? "
" Hey, ben hırsız değilim. İsmimin Dazai olduğunu söylemiştim. "
" Sonuçta cüzdanımı çalmaya kalkıştın. "
" Hayır kalkışmadım! "
" Kalkıştın! "
Dazai ve Chuuya kendi aralarında küçük bir tartışma içerisine girerlerken diğerleri çoktan Atsushi'nin başına toplandı.
" Ne oldu bu çocuğa? Bugün Akutagawa ile buluşacaktı. Acaba bir şey mi yaptı? "
Yosano olanları sorgularken Tanizaki de kendi fikrini belirtmeye koyuldu.
" Sanmıyorum. Ciddi bir şey değildir, tansiyonu düşmüşt-- "
" NEDEN YAKIN ARKADAŞINSA ONA YEMEK ISMARLAMIYORSUN?! "
Hepsinin dikkatini dağıtan ses Chuuya'ya aitti.
" Aç olmadığına eminim! Başı dönmüştür. "
" HAHA! İNANDIM SAY. SİZ İNSANLARDAN NEFRET EDİYORUM. Güya yakın arkadaşınız ama arkadaşın açlıktan bayılıyor fakat ruhun duymuyor. Tch.. işte bu yüzden arkadaş edinmiyorum. "
" Onun açlıktan baygın olduğuna nasıl bu kadar emin olabiliyorsun? Peşin hükümlü olma havuç kafa. "
" Bana havuç kafa diyemezsin! Yüzüne yumruk atmamı mı istiyorsun? "
Kunikida derin bir nefes vererek göz devirirken seslendi.
" Hey siz ikiniz. Tartışmayı bırakın, sizi dinlemek zorunda değiliz. Dazai, Atsushi'yi hastaneye götürmeliyiz. Yardım et. "
Dazai kafa salladıktan sonra Chuuya'nın yanından ayrılırken yüzüne yaklaştı ve sırıttı.
" Eh, sana havuç kafa dediğim için bir özür borçluyum o hâlde. Yarın telafi etmek adına yanına geleceğim. "
Chuuya kaşlarını çatarken hiçbir cevap verememişti. Bu herifin amacı tam olarak neydi? Omuz silkip baygın çocuğun yattığı yere doğru bakarken seslendi.
" Ben gidiyorum millet, arkadaşınızla ilgilendiğim için bana teşekkür etmediniz ama neyse. Bir daha onu aç bırakmayın, zayıflığına çok üzüldüm. Bay. "
Chuuya oradan uzaklaşırken Dazai bir süre arkasından ona bakmaya devam etti. Bakışlarını ondan çekmesini sağlayan şey Atsushi'nin yorgun ve ağlamaklı sesiydi.
" Akutagawa.. beni yanlış anladın..... "
Dazai kaşlarını çatarken olayı anlaması pek de zor olmamıştı.
" Şerefsiz. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lust [ soukoku ]
FanfictionDazai, Chuuya'yı bulmalı, hayatına girmeli, ve onu kendi lanet yeteneğinden korumak için sonsuza dek yalnızlığa hapsetmeliydi. Ama bir şeyler bu defa ters gidecekti.