Bölüm 27.

3.9K 402 409
                                    

Akutagawa Siyah Kapı binasına ilk defa geliyordu. Sevgilisinin asıl işini öğrendikten sonra çalıştığı yeri ve arkadaşlarını daha yakından tanımak için can atıyordu. Daha önce bir kaç kere karşılaştığı Dazai'den pek pozitif bir hissiyat alamamış olsa da bu defa herkesle arayı kaynaştırmayı planlamıştı.

Büyük kapıyı iterek binaya girdi ve Atsushi'nin tarif ettiği şekilde yukarı çıktı. Kata vardığında Atsushi orada zaten onu bekliyor bir hâldeydi. Gülümsedikten sonra elini tuttu ve onu büyük salona doğru çekti.

" Hey, Akutagawa geldi. "

Herkes çalışmalarının son saatinde bir şeyler ile ilgilenmekle meşguldü. Dazai kafasını masasından kaldırıp Aku'ya baktığında kaşlarını çattı.

" Beklenmedik misafir. "

O esnada Atsushi lafa girmişti.

" Akutagawa sizinle de daha yakından tanışmak istiyordu. Değil mi? "

Akutagawa kafasını saygı ile eğdikten sonra selamladı.

" Herkese iyi akşamlar diliyorum. Sanırım biraz meşgulsünüz, ben sizi çok rahatsız etmeden Atsushi ile ayrı konuşsam kâfi. "

İkisi tam da salondan ayrılacakları sırada Dazai'nin sesiyle durdular.

" Hey Akutagawa. Seni görünce aklıma geldi, önemli bir şey konuşmamız gerekiyor hep birlikte. Randevunuzu böldüğüm için üzgünüm ama oldukça önemli. "

2 dakika sonra Akutagawa dâhil herkes masanın başındaydı. Herkes Dazai'ye dikkatle bakmaya başladı.

" Geçenlerde nehrin kenarındaki tepede otururken kiminle karşılaştım tahmin edin. "

" Güzel bir kadın? " - Kunikida

" İntihar etmeye çalışan bir kadın? " - Yosano

" Odasaku? " - Atsushi

" Mantıklı konuş, Atsushi. Odasaku kayıp. Her neyse, Fyodor'un babası ile karşılaştım. "

" Babası mı? Ailem yok diyordu. "

İlk tepki veren tabiki Aku'ydu. Herkes şaşkınlıkla Dazai'ye bakarken devam etti.

" Oğlu ile 2 yıl önce kavga etmiş. Anlattığına göre Fyodor'un bir çok psikolojik sorunu varmış. Mafyada olmasını baştan beri istemiyormuş. Şu an onu arıyor. Ve ben de az çok muhabbet kurduktan sonra bilgilerinin olduğu kartı aldım. Herif bayağı zengin görünüyor. Fyodor'u kafeslemekte bayağı işimize yarayabilecek bir tip. "

" Şansa bak, cidden şanslısın Dazai-san. "

Kenji heyecanla mırıldandığında Dazai devam etti.

" Yani, sayılır. Chuuya'yı bulduktan sonra bu konu ile ilgilenmeye başlamamız gerek. Ha bu arada, gelirken birilerinin seni takip etmediğine emin oldun mu, Akutagawa? "

" Her zaman temkinli hareket ederim. "

" Pekâlâ. "

Dazai omuz silktikten sonra masadan ayrıldı. Uykusuzluktan neredeyse başının dönmeye başladığını hissettiğinde kendini koltuğa bıraktı. Hangi ara uykuya daldığını ise asla fark etmemişti.

.
.
.
.

Chuuya artık eskisi kadar alışkın olmadığını hissediyordu dışarının soğuğuna. Aksi gibi tam da kaçmaya yeltendiği sıralar Japonya'da havalar iyice soğumaya başlamıştı. Son zamanlarda dört duvar arasında kalmak bedenini şımarttığı için bu duruma sinirleniyordu. Bir yandan da kendine gülüyordu.

" Şu an oturmuş ölüm saatimi bekliyorum ama üşütmemek için de bir depoya sığındım? Komik biri olmaya başladım. Belki de kafayı tırlatmaya. "

Akşam üzeri olduğunda ve soğuk tüm bedenini neredeyse kesecek bir hâl aldığında müsait olduğunu düşündüğü, kullanılmayan bir depoya girmişti. İçerisi çok da sıcak olmasa da en azından buz gibi esen rüzgarlardan koruyordu onu. Bir köşeye çömdü ve bacaklarını kendine çekti. Ardından avucunda azalmaya devam eden dakikalara baktı.

" Çok garip. Doğaüstü şeyler gerçekten varmış. "

Derin bir nefes aldıktan sonra kafasını geriye, duvara yasladı. Ayışığı geniş kapıdan içeri yansıyordu. Ayışığına odaklandıktan sonra yeniden mırıldandı.

" Eğer Dazai beni bulmayı başarırsa bana çok kızacak. "

Chuuya ellerini kafasına attıktan sonra saçlarını çekiştirdi. Parlak turuncu saçları bakımsızlıktan mat bir turuncuya dönmüştü ve sanki daha çok dökülüyordu. Kendinden tiksindiğini hissettiği sırada büyük depoda yankılanan sesle olduğu yerde sıçradı.

" Burada ne yapıyorsun, abi? "

Chuuya önüne korkuyla baktığında konuşan tiz sesin sahibini ayışığına geldiğinde ancak fark etmişti.

10 yaşlarında, sarı saçlı, mavi gözlü, oldukça sevimli bir kız çocuğuydu. Gerçek olamayacak güzel bir kızdı.

Chuuya ilk başta hayal veya rüya gördüğünü sanarak gözlerini ovalasa da gördüğü gerçekti.

Bir kaç saniye de ne cevap vereceğini düşündüğü sırada küçük kız sorusunu yineledi.

" Abi, burada ne işin var? Ne yapıyorsun? "

" Ah.. şey... Ben sokakta kalıyorum ve soğuktan korunmak için buraya geldim. Sen kimsin? "

" Çok üşüyor olmalısın. "

Çocuk hızla Chuuya'ya koştuktan sonra elindeki büyük peluş ayıyı onun kucağına koydu.

" Adım Elise. Bu da ayım Mimo. Ne zaman üşüsem ona sarılırım. "

Chuuya şaşkınlıkla bir ayıya bir de küçük kıza baktı.

" Ah, memnun oldum Elise. Ve teşekkür ederim. Peki sen ne yapıyorsun bu saatte burada? Hava karanlık oldu, evine gitmelisin. "

" Evim yan tarafta. Bu depo da bize ait. Bazen gelir ve burada eski oyuncaklarımı karıştırırım. Hadi bizim eve gel! Hadi hadi! "

Elise birden Chuuya'nın elini tutup çekiştirmeye başladığında Chuuya korkuyla elini ondan çekti ve ayağa kalktı.

" DOKUNMA BANA! "

Verdiği bu oldukça sesli tepki ile Elise öylece donakalmıştı. Gözlerinden yaşlar süzülüyordu.

" A..abi.. b..ben sana yardım etmek istedim.. "

" Hayır hayır hayır.. ben öyle demek istemedim Elise-chan.. yanlış anladın, çok özür dilerim. "

Chuuya küçük kızın önünde eğilip ellerini birleştirdikten sonra kızdan af dilemeye başladı. Bu tepkinin onu korkutabileceğini düşünmesi gerekirdi. O sırada deponun diğer çıkışında bir ses yankılandı.

" Elise-chan! Kiminle konuşuyorsun? Hadi eve gel. "

Bu ses orta yaşlı bir kadına aitti.

O sırada Elise gözyaşlarını sildi ve o tarafa dönerek bağırdı.

" Anne bir misafirimiz var! "

Lust [ soukoku ] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin