O an salonda olan herkes şaşkınlıkla gelen adamlara bakmaya başladılar. Chuuya endişe ile yerinden fırlarken ne yapacağı hakkında hiçbir fikri yoktu şuanlık.
" Size kitabı geri verelim ve onun peşini bırakın. "
Kunikida adamlara cevap verse de, yüz ifadelerinden bu teklife pek olumlu bakmadıkları açıktı.
" Mesele kitap değil, itaatsizlik. Güveni sarsmak. Ve bu yanlış mutlaka cezalandırılmalı. "
Dazai sessiz kalmayı tercih etmişti. Her ne kadar Kōyō'nun hayatı umrunda olmasa da ve ondan pek haz etmese de olayın içinde Chuuya vardı. Bu yüzden onun duygularına ve isteklerine göre hareket etmeye karar verdi.
" Dazai, bir şeyler yap. "
Dazai düşüncelere dalmış olan biteni izlerken Chuuya'nın sesi ile aklı karışmıştı. Mavi gözlerindeki o endişe ve korkuyu görebiliyordu rahatça. Tam bir şey söyleyeceği esnada Kōyō'nun sesi ile diğer herkes gibi ona baktı.
" Buradayım, beni alabilirsiniz. "
" Kōyō! "
Kunikida sert bir ses tonu ile oldukça kararlı görünen kadını ikaz ederken Kōyō yeniden konuştu.
" Asıl amacım öldürülmemek değil, öldürülmeden önce kardeşime son kez sarılabilmek, onunla tekrar konuşabilmekti ve yaptım da. Bu yüzden artık hayatta bir amacım kalmadı. Chuuya, ilk başta yeteneğinden ve senden korkup kaçsam da üzerindeki lanetin kalkması için yıllarımı verdim. Araştırdım, sordum, yollar kat ettim. En sonunda da hayatımı riske atarak çok büyük bir şey yaptım ve o kitabı arkadaşlarına ulaştırdım. Asla pişman değilim. Bundan sonraki hayatını güzelce yaşa ve kimsenin seni üzmesine izin verme, güzel kardeşim. Dazai'nin sana iyi bakacağına eminim. "
Kōyō'nun bu hareketi şaşkınlık ve endişe ile izleniyordu. Adamlar kadını iki kolundan da sıkıca tuttuklarında Chuuya dayanamayarak o tarafa doğru koşmaya yeltendi.
" Bırakın! Abla, hayır. Kalacaksın. Gitmeyeceksin. Ölmeyeceksin! Beni ikinci kere bırakmaya hakkın yok! "
Onu tutan kişi tabiki Dazai'ydi. Chuuya Dazai'nin kolları arasında adeta çırpınırken Dazai'nin aklı da fazlasıyla karışıktı.
" Eğer herhangi bir saldırıya kalkışırsanız anında ölürsünüz. "
Adamlardan biri onları uyarırken arkadan gelen iki tane uzun silahlı adam hepsine teker teker doğrultmuştu silahlarını. Temkinli bir şekilde, yavaş yavaş kapıya doğru giderlerken herkes sadece bakıyordu. Kunikida aklından çözüm yolları arasa ve planlar kursa da yapamıyordu. Chuuya'nın çığlıkları tüm düşüncelerini alt üst ediyor, merhametini yaralıyordu.
Ve adamlar Kōyō'yu da alarak binadan ayrıldılar.
Chuuya berbat hâldeydi. Onlar çıkar çıkmaz, usta bir oyunculukla lavaboya gideceğini söyleyerek salondan ayrıldı. Arkasına baktığında kimseyi göremedi ve dış kapıyı açarak koşar adımlarla aşağı koştu.
Onları uzaklaşmadan yakalayabilirdi. Son hızla binanın dışına çıktı fakat arkadan gelen sesle irkilmişti.
" Chuuya, hayır! "
Şüphesiz bu kişi Dazai'ydi. Lavaboya gideceğini söylese de asıl amacının bu olmadığını anlamak zor olmamıştı. Onu takip etmenin iyi bir karar olduğunu düşünürken ve tam Chuuya'nın bileğinden tutacakken gelen üç el silah sesi tüm bu curcunayı sessizlikle kapatmıştı.
Chuuya gözlerini kocaman açtı ve öylece durdu ilk bir kaç saniye.
Ardından ayaklarının dibine yığılan sevgilisinden oluk oluk akan kanlara bakarak donakaldı.
Her şey o an durdu, dünya dönmeyi bıraktı.
Bu bir başlangıcın ilk adımı mıydı, yoksa zavallı bir son muydu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lust [ soukoku ]
FanfictionDazai, Chuuya'yı bulmalı, hayatına girmeli, ve onu kendi lanet yeteneğinden korumak için sonsuza dek yalnızlığa hapsetmeliydi. Ama bir şeyler bu defa ters gidecekti.