iki

659 71 25
                                        

2• 3 Nisan 2013

"Vaay," Yoongi arabanın camını açmış dışarıyı izlerken garip sesler çıkartıyordu. "Burası mükemmelmiş," demişti. "Orası gibi değil; güneş var, nefesim kesilmiyor." Kaldığı o yerde sürekli nefesi kesilir, nefes alamadığı için öleceğini düşünürdü. "Bir daha o yere gitmek istemiyorum, gitmem değil mi?" Jimin başını sallamıştı. "Gitmeyeceksin," duyduklarından sonra Yoongi'yi bırakacak hali yoktu. Tekrar oraya dönüp acı çekmesini istemiyordu. "Hep yanımda olacaksın," vücudundaki yara izlerini görmüştü. Bir sürü iz vardı ve Yoongi'nin tek suçu doğmak olmuştu.

"Oh, oh o ne?" Yoongi aniden önlerinden uçarak geçen kuşu gözleriyle takip etmişti. "Kuş," Yoongi gülümsemişti. Gözleri adeta parlıyordu. "Gökyüzündeki pamuklarda bizimle geliyor," Yoongi kuş sayesinde gökyüzüne bakmış ve bulutlarında kendileriyle geldiğini görmüştü. "Çok yumuşak görünüyorlar, onlara dokunabilir miyim?" Jimin başını sallamıştı. "Üzgünüm, bu mümkün değil." Yoongi dudaklarını büzmüş ama çok sürmeden insanları izlemeye devam etmişti. "Demek kıyafetler buralardan alınıyor," kendi kendine mırıldanmıştı. "Kıyafet alabilir miyiz?" Jimin gülümseyerek başını sallamış ve arabayı bir yere parketmişti.

İkili arabadan inerken Yoongi koşarak bir mağazaya girmiş ve reyonlardaki kıyafetlere bakmaya başlamıştı. "Çok güzeller," eline bir pantolon almıştı. "Giyindiğine benziyor," Jimin giyindiği pantolona baktığında başını sallamıştı. "Denemek ister misin?" Yoongi'de başını sallamış ve Jimin ona uygun olduğunu düşündüğü en küçük bedeni alarak kabinlere ilerlemişti. Yoongi'yi içeri sokarken kapıyı kapatmış bir dakika içerisinde Yoongi içeriden çıkmıştı. "Büyük oldu," Yoongi'nin belide bacaklarıda çok inceydi. Yoongi, babasının ona günde sadece bir öğün yemek verdiğini ve gün içinde acıktığı zaman sürekli su içtiğini söylemişti. Bu yüzden o kadar zayıf, kemikleri sayılır haldeydi.

"Kemer ile halledebiliriz," Jimin onu tekrardan içeri gönderip Soyeon'un onun için verdiği eşofmanı giyinmesini söylemişti. Aralarında sadece Soyeon'un kıyafetleri ona olmuştu ama yinede büyüktü.

İkili biraz daha alışveriş yaptıktan sonra sonunda eve varabilmişlerdi. Jimin'in tek odalı minik evine. Salon, mutfak ve yatak odası aynı yerdeydi, sadece banyo ayrıydı. Oneroom olarak geçen evlerdendi yani. Gece gelip, sabah işe gittiği için ise yıllardır taşınma gereği duymamıştı.

"Bütün evler böyle mi?" Yoongi, Jimin'in gösterdiği yatağa otururken sormuştu. Gözleri merak ile etrafta dolanıyordu. "Hayır, bazı evler böyle. Tek yaşadığım için burayı satın almıştım. Genellikle evlerin birkaç odası ve salonu olur." Yoongi başını sallamıştı. Kendi kaldığı yer böyle değildi. Duvarları topraktı ve zaman zaman oradan böcekler gelir, sonraki öğün için ayırdığı yemeğini yerlerdi.

"Jimin, Jimin!" Yoongi seslendiğinde Jimin ona dönmüştü. "O ne?" Televizyonu gösterek sormuştu. "Televizyon," Yoongi'ye yaklaşarak yanına oturmuş ve kumanda ile televizyonu açmıştı. "Haberler var, diziler var." Diye açıklamıştı kısaca. "İzleyebilir miyim?" Jimin başını sallamış, geç olduğu ve bütün kanallarda haber olduğu için onlardan birinde durmuştu.

"Dün gece Daegu'da bir hayvan katliamı yaşandı. İki kişi, ellerindeki taramalı silahlar ile barınaktaki bütün hayvanları öldürdü."

Yoongi kaşlarını çatmıştı. "Bu iğrenç," durmuştu. "Bekle, hayvan ne?" Jimin deri nefes almıştı. "Bizim dışımıdaki şeyler. İnsan dışı olan şeyler. Böyle başlarının üst taraflarında iki tane kulakları ve kuyrukları olur." Jimin kabaca Yoongi'ye anlattıktan sonra karnı kuruldamıştı. "Uhm, acıktım ben. Hadi pizza sipariş edelim." Jimin telefonunu çıkartırken pizza sipariş vermek için uygulamaya girmişti. "Nasıl istersin sen?" Yoongi kaşları çatık şekilde Jimin'e bakmıştı.

"Pizza ne?"

🦋

"Güzel mi?" Jimin sorduğunda Yoongi başını sallamıştı. "Çok güzel!" Heyecanlı görünüyordu. Gözleri büyümüş, çok yediği için yanakları gızarmıştı. Yoongi aniden yemeği kestiğinde elindeki pizza dilimini düşürmüştü. "Ne oldu?" Jimin kendi yediği dilimi kutunun içine bırakmıştı. "Babam bunu yediğimi görse çok kızardı." Aniden nefesi hızlanmış, gözleride korku ile büyümüştü. "Beni bulursa öldürecek Jimin." Bedenini geriye doğru itmiş ve bacaklarını kendine çekerek kulaklarını sıkıca kapatmıştı. "Jimin beni öldürecek!"

"Yoongi sakin ol," Jimin onun bileğini tutarak kendine çekmiş ve ona sarılmıştı. "Kimse seni öldürmeyecek, ben seni koruyacağım." Jimin dakikalar boyunca Yoongi'yi sakinleştirmeye çalışmış ve Yoongi sakinleşmeye başladığında telefonu çalmıştı.

"Ne var Soyeon?" Aramayı, Yoongi'yi kendinden uzaklaştırmadan cevaplamıştı. "Evinin yakınlarındaki Eun Hye Çocuk Parkı'nda bir genç ölü bulundu." Jimin kaşlarını çatmıştı. "18-25 yaşları arasında, erkek. Muhtemel ölüm nedeni kan kaybı," Jimin hızla yerden kalkmış ve ceketini üzerine giyinmişti. "Geliyorum."

Yoongi, kapıya doğru hızla ilerleyen bedene telaşla bakmıltı. "Bekle-- bekle! Beni burada yalnız bırakamazsın!" Jimin durarak Yoongi'ye doğru dönmüştü. "Çabul giyin," Yoongi yüzündeki gözyaşlarını silerek hızla ayağa kalkmış ve Soyeon'un ona verdiği pembe mantoyu giyinmişti.

İkili hızla arabaya binip olay yerine vardığında arabadan inmişlerdi. Yoongi ürkek, Jimin ise emin adımlarla parka yaklaşmıştı. "Durum nedir?" Aslında havalı görünmeye çalışıyordu ama bu Yoongi'ye komik gelmişti. Gülmemeye çalışırken Jimin'in neden ince sesini kalınlaştırdığını merak etmişti.

Jimin cesede yaklaşıp üzerindeki örtüyü kaldırmalarını istediğinde eline eldiven takıyordu. "Etrafta güvenlik kamerası yok fakat bir tane görgü tanığı bulduk." Eliyle ileride şok içerisinde oturan kızı göstermişti. "Ama şokta, asla konuşmuyor." Yoongi kendi vücudundan alışkın olduğu için gördüğü yaralar onu etkilemiyordu. "Kafası ezilmiş, otopsi gelene kadar ne kadar zarar almış ya da nasıl ölmüş bilemeyiz ama kafatası neredeyse paramparça."

🦋

"Acıyor!" Genç bağırıyordu ama adam durmuyor, kafasını duvara vurmaya devam ediyordu. "Öl! Öl! Geber! Senin yüzünden neler çektim!"

🦋

Yoongi ani şokla olduğu yerde sıçramış ve geriye düşmüştü. Jimin bunu beklemediği için neredeyse cesetin üzerine düşecekti. "Hey, ne oldu?" Yoongi başını sallamıştı. "Babamda sürekli kafamın bu tarafına vururdu," eliyle başının sol tarafını göstermişti. "Onda da aynı şekilde," cesetinde başının sol tarafı en büyük hasarı almıştı. "Ne demek istiyorsun?" Yoongi gösterini diğerlerinin üzerinde gezdirmişti. "Ben-- ben sadece--" bir sürü insan ona baktığı için telaşlanmıştı. "Tamam Yoongi, sonra konuşacağız. Beni o kızın yanında bekler misin?" Eliyle kızı göstermişti. Yoongi yerden kalkarak başı eğik şekilde kızın yanına gidip oturmuştu. Kızın etrafında ailesi vardı. Annesi, babası. Yoongi onu kıskanmıştı.

"Hadi bebeğim, gördüklerini anlat polis ablaya." Kadın sevimlice konuştuğunda kız başını sallamış, kendine bakan Yoongi'ye bakmıştı. "Ona benziyordu." Kız eliyle Yoongi'yi göstermişti. "Gözleri benziyordu. Ağzında maske vardı." Soyeon başını sallamıştı. "Emin misin tatlım?" Kız başını sallamıştı. "Pekala. Şimdilik bu kadar yeterli. Yarın erkenden polis merkezine gelmeyi unutmayın lütfen." Kız ailesi ile giderken Soyeon, Yoongi'nin yanına oturmuştu.

"Sen miydin onu öldüren?" Direkt sormuştu. "Ben Jimin ile birlikteydim," ağladığı için kızaran gözleriyle Soyeon'a bakmıştı. "Umarım bize anlattığın her şey doğrudur." Soyeon, Yoongi'nin yanından kalkmış ve bu sefer Jimin oturmuştu. Yoongi ise Soyeon'un dediğinden pek birşey anlamamıştı. "Bunlar seni etkilemedi mi? Genelde ilk kez ceset gören hekes kusar," Yoongi hafifçe gülümsemişti. "Babamda bana aynılarını yapıyordu ve çok kez kendi yaramı iyileştirdim."

🦋

Bölüm sonu,
Ben Hina,
Sizi seviyorum.

• efgan •Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin