27• 22 Şubat 2017
"Yakışıklı ve güzel birinci sınıflara!" Adının Jihyun olduğunu öğrendikleri adam elindeki soju şişesini kaldırdığında sessiz ortam aniden gürültülü bir hal almıştı. Yoongi seslerden dolayı yüzünü buruştururken bardağına dolan sojuyu kafasına dikmişti. Jeongguk'un hemen gelmesini diliyordu. Bu ortamda çok insan vardı, ister istemez geriliyordu.
"Yoongi bedenine göre iyi içiyor!" Jihyun yine bağırırken Yoongi bütün gözlerin ona dönmesinden dolayı dahada gerilmişti. "Çoktan bir şişe içtin, iyi olacak mısın?" Yanındaki kız sorduğunda Yoongi başını sallamıştı. "İyiyim, sorun yok." Yoongi gözlerini birkaç bardakta sarhoş olan ya da sarhoş gibi davranıp yanındakine yanaşmaya çalışanlarda gezdirmişti. Üniversite ortamı böyle bir yer miydi? İnsanlar fazla yapmacıktı. Yoongi polis merkezinde suçluların etrafı dağıtmasını izlemek isterdi. O daha eğlenceliydi.
"Midem bulanıyor." Saatler sonra Yoongi'nin sol tarafında oturan adam midesini tutarak başını masaya koyduğunda Yoongi ona dönmüştü. "Kusacak mısın? Tuvalete gitmek ister misin?" Adam başını salladığında Yoongi onunla ayağa kalkmıştı. Yüzü sapsarı olmuştu, gerçekten kusacak gibiydi. "Kus sen, birşey olursa çağırır--" adam kusmaya başladığında Yoongi kabinin kapısını kapatarak dışarı çıkmıştı.
"Kaç şişe içtin ama hala ayaktasın, kıskandım." Başka bir adam tuvalete girip ellerini yıkarken aynadan Yoongi'yi süzmüştü. "Evet, dayanıklıyım." Başı hafif dönüyordu ama iyiydi. "Bu arada ben Park Jaekyun ve sende..?" Yoongi hafifçe eğilmişti. "Min Yoongi." Adam elini uzattığında Yoongi sıkmış ve tam bu sırada tuvaletin kapısı tekrar açılmıştı. "Oh, Yoongi, işte buradan."
Jihyun Yoongi'ye karşı gülümsemiş ama Jaekyun'a karşı keskin bakışlarını yollamıştı. "Buraya gel." Yoongi'nin Jaekyun'un elini tutan elini sertçe çekerek tuvaletten çıkarttığında Yoongi anlam verememişti. "Elim-- elimi bırak!" Jihyun istemsizce sıktığı elini bıraktığında Yoongi elini tutarak ona hayal kırıklığıyla bakmıştı. "Neden elimi sıkıyorsun? Hem bu yaptığın kabalıktı." Jihyun anında başını sallamıştı. "O piçe asla yaklaşma Yoongi. Sana selam verdiyse eğer başın büyük dertte demektir. Onu gördüğün an yolunu değiştir." Anlam verememişti. "Bunu neden yapayım?" Jihyun bakışlarını kaçırmıştı. "Sadece yap işte... yapmazsan gerçekten başına büyük dert alırsın. Ufak tefeksin, sana çok şey yapabilir. Sadece sunbae'ni*¹ dinle."
Yoongi cevap verecekken telefonunun çalmasıyla elini cebine atmış ve telefonunu çıkartmıştı. "Efendim?" Yoongi cevapladığında az önceki garip yüz ifadesi yerini hafif bir gülümseme almıştı. Jihyun onun sevgilisinin olduğunu bu gülümsemeyle çok rahat söyleyebilirdi. "Geldim ben, restaurantın hemen önündeyim." Yoongi başını sallamıştı. "Tamam, birkaç dakika içerisinde geliyorum."
Telefonu kapatıp Jihyun'un önünde hafifçe eğilerek masalara dorğu ilerlemişti. Çantasını alıp içini birşey kayıp mı diye hızlıca kontrol ettikten sonra restauranttan ayrılmıştı. İlk Yoongi'nin ayrılışı ve kapının önünde bir adamla buluşması herkesin dikkatini çekmişti. Sürekli somurtup sahte gülücükler etrafa saçan Yoongi bir adama en içten gülücüklerini bahşediyordu. Kıskanmışlardı.
"Günün nasıldı?" Jeongguk sorduğunda Yoongi gülümsemesini genişletmişti. "Güzeldi, sadece sürekli işmem için bardağımı doldurdular. Birinci sınıflara hep böyle mi davranırlar?" Jeongguk gülerken onu onaylamıştı. "Maalesef ki öyle bebeğim. Benimde sürekli bardağımı doldurmuşlardı, eğer Jimin olmasaydı belkide şu an burada olamazdım." Kahkaha attığında Jeongguk Yoongi'yi küçük bir markete sokup birkaç abur cubur almıştı. "Dondurmayı ne yapacaksın? Hasta mı olmak istiyorsun?" Yoongi sepetteki dondurmayı göstermilti. "Hava buz gibi." Dondurmayı geri yerine koyduğunda Jeongguk dudak büzmüştü. "Ama canım istiyor." Yoongi göz devirmişti. "Çocuk musun sen? 'Dondurma!' diye ağlamayacaksın herhalde."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
• efgan •
Fiksi Penggemar[min yoongi ✝ jeon jeongguk] Her şey bir anda başka şey olabilir.