on iki

408 42 19
                                    

12• 25 Haziran 2013

"O siktiğimin aptalı yüzünden Yoongi'nin ne halde olduğunu görmüyor musunuz?" Jeongguk bağırdığında Şef Na onu sakinleştirmek adına omuzuna dokunmuştu. "Jeongguk sakin olmalısın," gülmüştü. "Ağrı kesiciler hiçbir işe yaramıyor, canı acıyor ve bana sakin olmamı mı söylüyorsunuz? Canı acıyan siz değilsiniz çünkü, o. Kendi canınız acımadığı için neden umrunuzda olacak ki, değil mi?" Ekiplerine yeni katılan Namjoon sinirle onu yakalarından tutmuş ve arkasındaki kapıya yaslamıştı. "Sen nasıl polissin?" Jeongguk onu itmişti. "Konunun polisliğimle ne alakası var? Buradaki konu, o piçin Yoongi'ye sürekli zarar vermesi. Bu üçüncü oldu ve iş gittikçe ciddileşiyor. Beni ciddiye almanız için Yoongi'nin ölmesi mi gerekiyor? Kameralarda bile görülüyor eve girdiği. Gözleri Yoongi ile--"

"Bunları Yoongi kurguladıysa?" Jeongguk kaşlarını çatmıştı. "Pardon?" Bay Na, dilini yanaklarının içinde gezdirmişti. "Oradan itilse, kamyonetin üstüne düşemezdi. O kamyonetin üstüne düşmek için atlaması gerekiyordu." Jeongguk sinirle gülmüştü. "Nasıl şef olduğunuz anlaşıldı. Beyninizle olmadığınız kesin artık. Umarım çocuklarınız ve eşiniz biliyordur, haram para kazandığınızı." Bay Na, Jeongguk'un yüzüne sertçe tokat attığında bedeni biraz sendelemişti. "Kes sesini." Arkasını dönüp ilerlemeye başladığında Jeongguk hızlıca odaya girmiş ve uyuyan bedene bakmıştı. "Özür dilerim, onu bulmak için elimden geleni yapacağım."

🖤

"Baba yapma!" Adam gence vururken genç bağırmıştı. "Kes artık sesini!" Adam bağırdığında gence son kez sertçe vurmuş ve bedenin beton zemine düşüşünü izlemişti. "İkinizide öldüreceğim."

🖤

"Başım ağırıyor," Yoongi sızlanmıştı. "Biliyorum, biraz daha dayan tamam mı? İlaç birazdan etkisini gösterir." Jeongguk onun arkasına yastık koyarken diklenmesini sağlamıştı. "İyi mi?" Yoongi başını sallayarak kolunu kaldırmıştı. "İyi, teşekkür ederim."

Omuzu, bacağı kırılmış, başıda büyük bir darbe almıştı. Sonuçta beşinci kattan düşmüştü. Onların dışında bir çok kesiği vardı. Her yeri ağırıyor, ölüm gibi hissettiriyordu. Özellikle düştüğü o an.

Bilinci bir süre boyunca açıktı, vücudundaki ağrı o kadar kötüydü ki ölmeyi dilemişti. Her bir kemiğini yavaşça kırıyorlarmış gibiydi, iğrençti ve Yoongi daha fazla bunları yaşamak istemiyordu. Ölüp kurtulmak ve kendi yüzünden başkalarının ölmemesini istiyordu.

"Ggukie," dakikalar sonra Yoongi seslenmişti. "Efendim, Yoonie?" Yoongi ona dolan gözleriyle bakmıştı. "Ben nasıl ölebilirim?" Jeongguk tabiiki de ilk şaşırmış ardından kaşlarını çatıp Yoongi'nin yanına ilerlemişti. Yoongi'de gözyaşlarını serbest bırakıp başını eğebildiği kadar eğmişti. Canı acıyordu, kalbi acıyordu, insanlar onun yüzünden zarar görürken burada oturmak istemiyordu. "Ne diyorsun sen? Nedrn ağlıyorsun aniden? Yoongi, sorun ne?" Yoongi olabildiğince başını sallamıştı. "Sadece," yutkunmuştu ama bu bile boğazını çok acıtmıştı. "Sadece daha kimse ölsün istemiyorum," hıçkırmıştı. "Ölen kerkes benim yüzümden öldü, biliyorum. Soyeon, Hido, o gençler. Eğer ölürsem, bütün sorun kalkar. Kimse ölmez daha; babam ben öldükten sonra kimseye acı çektirmeyecektir."

"Şunu söyleme," Jeongguk sinirle konuşmuştu. "İyi misin sen? Bu durumda düşünmen gereken şey ölüm mü? Eğer öyleyse, öl. Hadi, kimse tutmuyor seni; öl." Ondan uzaklaşıp kollarını çaprazlamıştı. "Eğer sen olmazsan onu hiç bulamayız ve öldürdüğü bedenlerin cezasını çektiremeyiz. Acıttığını biliyorum, her şeyi kendi suçun olarak görüyorsun ama bunu yapma. Ölürsen kazanan o olacak, acı çeken sen. Neden onunda acı çekmesine izin vermiyorsun?" Yoongi hıçkırmaya devam ederken Jeongguk ona hafifçe sarılmıştı. "Bu şey bitsin istiyorum artık, dayanamıyorum." Jeongguk başını sallamıştı. "Tamam, sorun değil. Ağlama artık. Sadece böyle düşünme, sadece dayanmaya çalış."

🖤

"Dokunma bana!" Genç çığlık atmıştı. "Yardım edin! Bayan! Yardım edin bana!" Kadın, gence ve arkasındaki adama bakmıştı. "Lütfen, yardım edin!" Kadın etrafına biraz bakındıktan sonra hızlıca oradan uzaklaşmıştı. "Bayan! Bayan lütfen! Beni öldürecek!"

🖤

"Hazır hissediyorsun değil mi?" Jimin sormuştu. "Lütfen, hemen konuşup bitirebilir miyiz?" Kalbi çok hızlı atıyordu. "Tamam, üç deyince kaydı başlatacağım. Sende her şeyi anlat, hiçbir detayı atlamadan." Yoongi yavaşça başını salladığında Jimin'in yanındaki adam, Namjoon saymış ve kaydı başlatmıştı.

"Uyandığımda evde kimse yoktu. Seslendim, aradım ama Jeongguk'u bulamadım." Alt dudağı titremişti. "Sonra kapı açıldı, Jeongguk diye sevinip oraya koştum ama babamı gördüm. Korkutuğum için bu sefer odama gidip kapıyı kilitledim ve Jeongguk'u aramak için telefonumu aradım ama telefonum orada değildi." Sakinleşmek adına bir süre beklemişti. "Ne yapacağımı bilmediğim için pencereye çıktım, bağırdım ama kimse yardım etmedi. Bana deliymişim gibi baktılar. Babamda odaya girdiğinde ondan kaçmak için pencereye çıkarak oturdum. Atlarsam ondan korunabileceğimi düşündüm ve vücudum tamamen pencerenin dışındayken arkamı döndüğümde beni itti." Derin nefes alarak gözlerini kapattığında Namjoon kaydı durdurmuştu.

"İyi iş çıkarttın," Jeongguk ona moral vermek amacıyla konuşmuştu. "Ggukie çok korunçtu," düşünmek istemiyordu ama o, sürekli gözünün önündeydi. Onu düşünmemek için neler yapması gerekiyordu? "Tamam, sakin olmaya çalış. İyi iş çıkarttın, seninle gurur duyuyorum." Onu sakinleştirmek için gülümsediğinde Yoongi ona sadece bakmıştı. Gözlerindeki korku ile bakmıştı.

Jimin, imrenmişti. Neden bilmiyordu ama Jeongguk'un yerinde olmak istemiş, kalbi kırılmıştı. Başını öne eğerken gözucuyla kayıt cihazını ceketinin iç cebine koyan Namjoon'a bakmıştı. "Taehyung ve Dae nerede?" Sesi sert çıkmıştı çünkü Jeongguk'un yerinde olamadığı için sinirliydi. "Tuvalete gideceklerini söylediler, neden?" Taehyung, Soyeon'un yerine atanan teğmendi. "Merkeze döneceğimizi, hızlı olmasını söyle. Arabada bekliyorum." Hızla oturduğu saldalyeden kalkarak odadan çıktığında Jeongguk arkasından bakakalmıştı. "Sorunu ne?" Sorduğunda cevap alamamıştı çünkü Namjoon onunla konuşmayacağını söyleyip bütün iletişimini kesmişti. "Ah, çocuk gibisin." Namjoon, kendisinden üç yaş büyüktü. "Birde abim olacaksın."

Kendi kendine söylenirken bir gürültü kopmuş ardından çığlık sesleri duymuşlardı. İkiside beraber sesin gelen yerlerine koştuklarında siyah giyinen birinin birine doğru silah doğrulttuğunu görmüşlerdi. Kişi (ki muhtemelen erkekti) ateş ettiğinde beden yere yığılmıştı. Adam tekrar ateş ettiğinde silahını etrafa doğrultarak hastaneden çıkmış, plakası olmayan bir araca binerek oradan uzaklaşmıştı.

🖤

"Seni tanımıyorum bile!" Adam bağırdığında karşısındaki adam gülmüştü. "Ne, gerçekten mi? Çok üzüldüm, karın beni sana anlatmadı mı?" Kahkaha atmıştı. "Çocuklarının babasını?"

🖤

Kaos yazabilecek bir yapıya ya da el becerisine sahip değilim, sadece yazmayı deneyeceğim, olmazsa kızmayın 👉🏻👈🏿

Bölüm sonu,
Ben Hina,
Sizi seviyorum.

• efgan •Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin