16• 10 Mayıs 2015
"İyi misin?" Genç adam sormuştu. "Canım acıyor," genç eliyle yaranın üzerine baskı yaparak ayağa kalkmış ama dengesini kuramayıp geri düşmüştü. "Dikkatli ol," bileklerini çekiştirmişti. "Buraya gel, dikkatli ol." Yanına gelmezse ona yardım edemezdi çünkü o yaklaşamıyordu ona. "Midem bulanıyor," kendi kanını gördüğü her an kusmak istiyordu. "Bana bak, Elvis; sadece bana bakar mısın?"
🖤
"Nasıl?" Jimin sorduğunda Namjoon odanın kapısını yavaşça kapatmıştı. "Bu şeyi anlatmak onun için çok zor, bu yüzden sakinleştirici verdim." Jimin başını sallayarak derin nefes almış ve balkona bakmıştı. Jeongguk oradaydı, hava alacağını söyleyerek çıkmıştı. Jimin etrafa bakınıp alt dudağını ısırmış ardından Jeongguk'un yanına çıkmıştı.
"Jeon?" Jeongguk, Jimin'in sesiyle başını diğer tarafa çevirip eliyle yüzünü silmişti. "Sorun ne?" Jeongguk gibi korkuluklara yaslandığında etrafa bakınmıştı. "İçeri gir." Jimin anlamamıştı. Aniden ne olmuştu? Taehyung o hikayeyi anlattığı andan beri garip davranıyordu. "Susarak bir yere varacağını mı sanıyorsun ya da beni başından savarak?"
"Jimin, sadece beni yalnız bırakır mısın? Beynim o kadar dolu ki bir şeyleri halletmem gerekiyor yoksa delireceğim." Jimin başını sallayarak korkuluktan uzaklaşmış ve içeri girmişti. "Yalnız kalmak istediğini söyledi," Namjoon ona baktığında konuşmuştu. "Sorunu ne?" Jimin'de karşısındaki koltuğa oturmuştu. "Beyni çok doluymuş," cebinden telefonunu çıkartarak uğraşmaya başladıktan dakikalar donra Jeongguk içeri girerek gideceğini söyleyerek evden ayrılmıştı.
Kendi arabası merkezde olduğu için yürümeye karar verdiğinde yürümüştü. Saatlerce yaptığı tek şey yürümek olmuştu. Ev yerine ayakları onu nereye götürürse oraya gitmişti. Yine o uçuruma. Onu rahatlatan tek yer gibi. Daha bugün gelmişti buraya, şimdi gelmesinin pek anlamı yoktu ama yinede oturmuştu.
Saatlerce, düşünceleriyle yalnızdı. Neler yapabildiğini düşünmüştü. Ne kadar yol kat ettiğini. Ama yol kat etmemişti. Hepsi, Yoongi, o, Seokjin hyung, hepsi bilinmezdeydi.
Derin nefes alıp uzandığı yerde doğrulduğunda başını sallamıştı. "Sikeyim böyle işi," elleriyle saçlarını dağıtmış, dümdüz önüne bakmıştı. "İkisininde aniden gelemsinş o kadar istiyorumki." Hayaller, çoğu zaman gerçekleşmezdi. "Belki bir umut," ama umut varsa, ışıkta vardı. Ve ışık, her zaman güzel yollara çıkardı. Işık umuttu ve umutta ışık.
"Arkamı döndüğümde orada olmaya ne dersiniz?" Gözlerini kapatıp dilediğinde arkasını dönmüştü. Kimse yoktu, beklenildiği gibi.
🦋
"Dün için üzgünüm," Jeongguk elindeki çilekli şekeri Taehyung'a uzatmıştı. "Ah, şeker." Taehyung şekeri alıp anında açarak dudakları arasına almıştı. "Sorun değil, şeker verdiğin için affedildin." Taehyung kare gülümsemesini bahşettiğinde Jeongguk yanındaki masasına oturmuştu.
"Namjoon ve Jimin nerede, biliyor musun?" Jeongguk sorduğunda Taehyung başını sallamıştı. "Bir yere uğrayacaklarını söylediler." Jeongguk onu onaylayarak Jimin'in sabah oan gönderdiği maili açmıştı. Taehyung'un Balıkçı olarak bahsettiği adamın kimliğiydi.
Büyük şans olarak hala aynı yerde oturuyordu, yıllar geçmesine rağmen taşınmamıştı. Oralarda da daha cinayet olmadığı için kimse ondan şüphelenmiyordu. Jeongguk bazı şeyleri anlamıyordu, Taehyung onu nasıl bulmuştu ve o adam neden o cinayetleri işlemişti? Taehyung'u neden o zaman kaçırıp ardından yerine bırakmıştı, sadece neden yapmıştı bunları. O suçsuz çocuklar, suçsuz insanlar, suçsuz gençler. Hepsi bir hiç uğruna ölmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
• efgan •
Fanfiction[min yoongi ✝ jeon jeongguk] Her şey bir anda başka şey olabilir.
