üç

546 62 8
                                        

3• 4 Nisan 2013

"O kim?" Kang Dae sorduğunda Jimin omuzlarını sallamıştı. "Orman Kazası'nda ki genç." Jimin kısaca açıklamış ve göz ucuyla heyecanla etrafı inceleyen bedene bakmıştı. "Neden getirdin buraya? Evde bıraksaydın," Jimin ellerini birbirine vurmuştu. "Ben bunu nasıl akıl edemedim Bay Kang? Üzgünüm geri zekalı. Bırakabilesem bırakırdım zaten, korkuyor." Dae göz devirmişti. "Neden korkuyor? Koca adam."

"Dae umarım beni rahatsız ettiğini ve beş saniye içinde gitmezsen gözlerini oyup içindeki tüm sıvıyı emecek, gözlerinide kuşlara yem etmek zorunda kalacağım." Dae öğürmüş ve anında Jimin'inden uzaklaşmıştı. Tabiiki de ekip arkadaşını böyle bir şey yapabilirdi. Daha önceki ekip arkadaşının çenesi çok düşüktü. Jimin söylediği gibi şeyler yapmamış ama kolunu kırmıştı çünkü fazla konuşuyordu. Fazla konuştuğunu düşünmediği tek kişi Yoongi'ydi, Jimin fazla sevimli olduğu için ona sinirlenmediğini düşünüyordu.

"Jimin," saatler sonra Yoongi usulca Jimin'e yaklaşmıştı. "Benim tuvaletim geldi," Jimin derin nefes alarak biraz daha çalışması gerektiğini düşünmüştü. "Eğer şu taraftan dümdüz gidersen önüne çıkacak," sol tarafı gösterdiğinde Yoongi başını sallamıştı. Jimin merkezde ona zarar gelmeyeceğini, gelemeyeceğini biliyordu. Etrafına bakına bakına tuvaletleri bularak girmiş, işini hallederek çıkmıştı. Tekrar aynı yolu dönerken odaya girmişti.

"Yoongi, benim için şu kağıtları getirir misin?" Yoongi, Jimin'in gösterdiği kağıtları alarak ona doğru adımlamıştı. "Bunlar ne?" Jimin elindeki kağıtları almıştı. "Yoongi sen kaç doğumluydun? 1993 değil mi?" Yoongi başını sallamıştı. "Adına hiçbir kayıt yok, baban kayıtlarla ilgili bir şey söyledi mi peki? Yani kimlik, sana verdi mi?" Yoongi yine başını sallamıştı. "Babam hep ölsem bile kimsenin umrunda olmayacağımı çünkü varlığımdan haberleri olmadığını söylerdi." Jimin başını sallamıştı. "Yani şu an kimse seni bilmiyor, ne babanın ne de annenin tarafı." Yoongi tebessüm etmişti.

"Annem her zaman çok konuşurdu ve babam bir gün onun sesini kesti. Kendi öyle söylemişti," yüzü düşmüştü. "Sesini mi kesti?" Yoongi başını sallamıştı. "Onu öldürdü mü?" Yoongi yine başını sallamıştı. "Onu nereye götürdü, biliyor musun?" Onu reddetmişti. "Onu bir yere götürmedi, o hep yanımdaydı," Dae tekrar öğürdüğünde Jimin kaşlarını çatmıştı. "Ne?"

"Babam, anneme yaptıklarını banada yapacağını ama daha çok para kazanması gerektiğini söylerdi." Nefesleri hızlanmıştı. "Bir kere ona karşı çıktım, gelen kişinin bedenime vurmasına izin vermeyeceğimi söyledim ama beni dövdü. Sanırım bayılmışım, uyandığımda bana günlerdir uyuduğumu söylemişti. Birkaç saat sonrada birini getirmişti."

🖤

"Yoongi hazretleri sonunda uyanmış," adam merdivenleri inerken konuşmuştu. "Yüzünü yıka, birazdan akan kanları görmek istiyorum." Genç yutkunmuştu. "Reddetmeyi düşünme bile," elindeki kaşık ile Yoongi'nin yüzüne sertçe vurmuştu. "Seni siktirmediğime dua et." Genç kime dua edeceğini bilmiyordu, babasına mı edecekti?

🖤

"Yoongi bugün Soyeon ile git. Daha çok işim var, burada kalırsan hastalanabilirsin." Soyeon sevimlice gülümsemiş ve başıyla hafifçe kapıyı işaret etmişti. Yoongi oturduğu yerden kalkıp montunu giyinmiş ve önden ilerleyen bedenin peşine takılmıştı. İkili ilk otobüs durağına ilerlemiş, biraz bekledikten sonra gelen otobüse binmişlerdi.

Uzun bir yolculuğun ardından eve vardıklarında Soyeon çantasını kenara, bedeninide koltuğa bırakmıştı. "Yorulmaktan nefret ediyorum," Yoongi etrafı inceleyerek Soyeon'un karşısındaki koltuğa oturmuştu. "Masabaşı bir meslek seçmeliydim," oflayarak doğrulmuş ve etrafı meraklı gözlerle inceleyen bedene bakmıştı. "Acıktım," ayağa kalkıp mutfağa ilerlemişti. Yoongi'de peşinden adımlamış, büyük mutfağıda göz hapisine almıştı.

"Yalan söylemiyorsun değil mi?" Soyeon aniden sorduğunda Yoongi ona hafif büyük gözleriyle bakmıştı. "Bilmem. Yalan mı söylüyorum?" Yoongi yalanın ne demek olduğunu bilmiyordu. "Dalga mı geçiyorsun?" Soyeon aniden sesini yükselttiğinde Yoongi anında yere çömelmiş ve kollarıyla başını korumuştu. "Üzgünüm. Vurma." Bir çocuk gibi ağlamaya başladığında Soyeon telaşlanmış, ellerini yıkayıp kurulamadan Yoongi'nin önünde diz çökmüştü. "Yoongi ben-- ben sana vurmayacaktım."

"Babamda böyleydi. Bağırarak vururdu bana." Hıçkırmıştı. "Canım çok acıyordu," burnunu çekerek Soyeon'a bakmıştı. "Bir keresinde üzerime bir şey dökmüş ve yakmıştı beni. Su döktüğünü sanmıştım."

🖤

"Çok acıyor!" Genç üzerindeki ateşi söndürmek için kendini sağa sola atıyordu. Adam ise ona gülerek bakıyordu. "Geber, orospu çocuğu."

🖤

Bonus bölüm olsun.

Bölüm sonu,
Ben Hina,
Sizi seviyorum.

• efgan •Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin