23• 12 Mart 2016
"Yoongi," kadın seslenmişti. "Evine git, saat geç oldu." Yoongi saate bakmış ve çantasınıda alıp ayağa kalkmıştı. "Özür dilerim," dışarı çıkınca çantasından telefonunu çıkartıp Jeongguk'u aramış ama Jeongguk cevap vermediği için beklemeye devam etmişti.
Kaç saattir beklediğini bilmiyordu ama Jeongguk bir türlü gelmemişti. Evin yolunuda hala bilmediği için gidemiyorrdu, yolunu bildiği iki yer vardı sadece. Polis merkezi ve Hoseok'un evi. İkisinden birine gidecekti ama hangisine gitmeliydi? Polis merkezini seçmişti. Sonuçta orada değilse, hiç bir yerde olamazdı.
Yürüme mesfesinde olduğu için yürümeye başladığında içini garip bir his kaplamıştı. Kalbi sıkışmış, nefesi kesilmişti. Yolun ortasında durarak kalbini tuttuğunda insanlar ona garip bir şekilde bakarak yanından geçip gidiyordu. Yayalar için kırmızı ışık yandığında, arabalar geçmeye başladığında bile olduğu yerde kıpırdayamamıştı. Aniden büyülttüğü gözleriyle etrafa bakınmıştı. İzleniyor muydu? Bu histe neydi? Kafayı mı yiyordu?
Gözleri aniden yolun karşısındaki kişiye takıldığında birkaç adım geri gitmişti. "Sen," nefesini tutmuş geri atım atmaya devam etmişti. "Sen nasıl burada olabilirsin?" Geri adıma rarken fren sesi duyduğunda gözlerini sıkıca kapatıp başını eğmişti. "Aptal mısın?! Çık şuradan!" Yoongi hızlıca kaldırıma çıktığında az önce onun olduğu yere bakmıştı ama yoktu. Nereye gitmişti? Az önce orada olduğuna emindi!
"Yoongi!" Jeongguk? "Tanrım ne yapıyorsun? Yolun ortasında neden duruyorsun? Araba çarpacaktı!" Yoongi, onu tutan bedenin kollarına sıkıca tutunmuştu. "Orada--" konuşamıyordu. "Orada--" eliyle karşı kaldırımda ki yaya ışığını göstermişti. "Oradaydı," Jeongguk oraya bakmıştı ama kimse yoktu. "Kim oradaydı? Sakin olur musun biraz?" Yoongi, Jeongfuk'u bırakıp yere oturmuştu. "Oradaydı," aklına söyleuecek başka kelime gelmiyordu. "Oradaydı," eli ilk yüzüne ardından saçlarına gidip sertçe çekiştirmişti. "Oradaydı! Oradaydı!" Yanlarından geçen insanlar onlara garip garip bakıyordu. "Oradaydı, oradaydı, oradaydı." Aynı şeyi tekrarlamaya başladığında Jeongguk ne yapacağını kesinlikle bilmiyordu. Eli ayağı birbirine dolanmış, sadece saçlarını yolmaması için ellerini tutumaya başlamıştı.
"Yoongi sakinleş!" Birkaç kişi ikilinin başında durup onları izlemeye başladığında Yoongi ellerini sertçe çekip yüksek sesle bağırmıştı. "Git buradan!" Jeoongguk, onun şu an kendini babası olarak gördüğünü düşünüyordu. Görünüşe göre travması tekrardan tetiklenmişti ve Jeongguk ne yapması gerektiğini bilmiyordu. "Yoongi, benim Jeongguk." Yoongi başını sallamıştı. "Yaklaşma!" İnsanlar, Jeongguk'un kötü biri olduğunu, Yoongi'ye bir şey yapacağını düşündüğü için tetikteydiler. "Yoongi sakinleşir misin?"
Etraflarındaki kalabalık her saniye daha fazla artıyordu. "Yoongi, sevgilim, güvendesin, tamam mı? Lütfen burada kal." Yoongi dizlerini kendine çektiğinde hıçkırmaya başlamıştı. "Ggukie," eliyle göğüsüne birkaç kere vurmuştu. "Oradaydı, onu gördüm. Gülüyordu, beni öldürecekti." Gözlerini sıkıca kapatıp başını sallamıştı. "Seni kimse öldürmeyecek, şimdi yaklaşmama izin ver." Yoongi dizlerini indirip kollarını hafifçe açtığında Jeongguk ona sarılmıştı. "Güvendesin bebeğim, güvendesin sevgilim." Jeongguk onun tirtir titreyen bedenini çok iyi anlıyordu. Hatta kendi bedenide onun yüzünden titriyordu.
"Oradaydı," Jeongguk onun saçlarını okşuyordu. "Tamam, geçti. Artık orada değil, hem orada olsa bile seni koruyacağım." Yoongi sertçe başını sallamıştı. "Burada değildin! Yanımda değildin!" Hıçkırıyor, kırmızı gözleri ve çattığı kaşları ile Jeongguk'a bakıyordu. "Ne bu kalabalık? Dağıl, dağıl-- Jeongguk?" Namjoon, insanları dağıtmaya çalışırken aniden yerde oturan iki bedeni gördüğünde şaşırmıştı. "Ne yapıyorsunuz siz?" Yoongi kulaklarını kapatmıştı. "Travması tetiklendi, neden bilmiyorum." Namjoon etrafına bakınmış ama travmasını tetikleyecek bir neden bulamamıştı. "Nedenki?" Jeongguk omuzlarını sallamıştı. "Bilmiyorum, muhtemelen ona benzeyen birini gördü."
Jeongguk, Namjoon ile birlikte Yoongi'yi ayağa kaldırdığında onu sırtına almıştı. "Eve gideceğiz, bir sorun olursa ara." Namjoon onu onaylamış, Jeongguk'ta arabaya doğru ilerlemeye başlamıştı. "Siktir ya, hemen nasıl ceza yazabildiniz?" Arabanın üstündeki kağıdı almış ardından Yoongi'yi arka koktuğa oturtarak kendi şoför koltuğuna geçmişti.
"İyi misin?" Yoongi ses çıkartmamıştı. "Buradayım, tamam mı? Seni koruyacağım, kimse sana zarar vermeyecek." Elinin tersi ile burnunu silmiş ama yine cevap vermemişti. "Bayan Koh ile tekrar konuşmak ister misin?" Psikologtan bahsediyordu. Yoongi yine cevap vermemiş, başını cama yaslayarak gözlerini sıkıca kapatmıştı.
Psikokog ile ilk randevuları bugündü. Jeongguk, Yoongi'yi kısa bir süre bırakmış ve bir yere gitmişti. Geri geldiğinde onu bulamayıp etrafa bakınırken onun yolun ortasında geri geri gittiğini görmüştü. Kalbi o kadar hızlı atıyordu ki ona bir şey olacak sanmıştı. Trafiğin aktığı bir yolda durmak akıl işi değildi!
🦋
"İyi olacağım," Yoongi kapıdan içeri girmeden konuşmuştu. "Bak, eğer çok kötü olursan direkt çık." Jeongguk endişeliydi, neden aniden onunla görüşmek istediğini anlamıyordu. "Sadece bir şey sormak istiyorum, sonra çıkacağım hemen." Jeongguk başını sallayarak kapıyı açmıştı. Yoongi içeri girdiğinde onun yüzünü görmek midesini bulandırmıştı ama sormalıydı.
Bir hafta önce yolun ortasında korku ile titrerken bir hafta sonra onunla görüşmek istemesi herkesi şaşırtmıştı. Bir şey soracağını söylüyor fakat ne soracağını bir türlü söyleyemiyordu.
"Oğlum? Aman Tanrım, ne kadar güzelleşmişsin." Adam ayağa kalkıp ona sarılmak için atıldığında Yoongi ondan uzaklaşmıştı. "Yaklaşma bana," adam onu dinleyerek uzaklaşmış ve kalktığı sandalyeye oturmuştu. Yoongi'de karşısındaki sandalyeye oturmuştu. Bakışlarını cama çevirmiş, derin nefes alarak adama bakmıştı. Camın diğer tarafında Jeongguk onları izliyordu, yanında Namjoon ile Jimin'de vardı.
"Benimle birinin görüşmek istediğini duyunca çok şaşırdım, neden görüşmek istedin?" Yoongi onun yüzüne donuk bir ifade ile bakıyordu. "Neden bendim?" Sorusunu hiç beklemeden sormuştu. "Neden ikimizde değildik, neden sadece bendim? Neden ben kaçtıktan sonra onu çağırdın? Neden onun güzel bir ailede büyümesine izin verdin?"
"Yoongi--"
"Neden onu kaçırdıktan sonra bile bana verdiğinden az zarar verdin? Hiçbir şey yapmadığım için miydi? O sana karşılık verdiği için mi ona zarar vermedin?" Ellerini yumruk yapmış, sert bakışlarını babasına yolluyordu. "Sen çok güzeldin, bu kadar güzel olman haksızlıktı." Yoongi gülmüştü. "Güzel miydim? Elvis yansımam gibi. İkimizde aynıyız. Nasıl ben güzel olabilirim?" Adam ellerini masanın üzerinden altına indirmişti. "Ne diyerek istediğin cevabı verebilirim?" Yoongi saçlarını karıştırmıştı.
"Sadece gerçeği bilmek istiyorum. Sikik geçmişin yüzünden yüzlerce kişiyi öldürdün, hayatım boyunca böcekler içinde kaldım ve ölümle burun burunaydım. Bana yemek vermedin, su vermedin, dövüldüm, taciz edildim. Sonra onları öldürdün--"
"Benim olana kimse dokunamaz!" Adam bağırarak elini masaya vurmuş, ayağa kalkmıştı. Jimin ve Jeongguk telaşla kapıya yöneldiğinde Yoongi'de elini masaya vurmuştu. "Ben senin eşyan değilim! Bana sahip olamazsın!" Gözlerinden alev çıkıyordu. "Sürekli, sürekli, sürekli aynısını söylüyorsun! Artık bıktım bundan!" Sandalyesini ittirmiş, ayağı ile duvara vurmuştu. "Sürekli her yerdesin, sürekli seni görüyorum! Rahat bırak beni!" Adam, Yoongi'yi en son gördüğünden ber çok değişmişti. Bağırıp çağırmazdı, korkaktı. "Lütfen baba, lütfen kes artık şunu. Beni rahat bırak." Yoongi elini karnına bastırarak öne doğru eğilmişti.
"Midemi bulandırıyorsun." Aniden başını kaldırmıştı. "İğrençsin, mide bulandırıcısın, yüzünü gördüğüm her an kusmak istiyorum." Sözleri adamın kalbini kırmıştı. "Umarım, yakında ölürsün ve yüzünü görmekten kurtulurum." Kollarını karnından çekmeden odadan çıkmıştı. Jeongguk, hızlıca diğer odadan çıkmış ve Yoongi'nin yanına ilerlemişti. "Nasıldım?" Yoongi bitkin görünüyordu ama gülüyordu. "Havalı mıydım?" Bulanık bakışlarını düzeltmek için gözlerini kapatmış ama kapattığı gibi bayılmıştı.
🦋
Bölüm sonu,
Ben Hina,
Sizi seviyorum.