15• 10 Mayıs 2015
"İki yıl oldu," demişti Jeongguk. "Ne Seokjin hyung, ne de Yoongi geri geldi. Cesetleri bile bulunamadı, her kemik kalıntısı bulunduğunda Adli Tıp'a koşmaktan yoruldum." Her ay bu uçurumun kenarına geliyordu. Önceden buraya Seokjin ile gelir ve şakalaşırdı, şimdi tek gelip onun geri dönmesi için Tanrı'ya yalvarıyordu.
"Umarım hala yaşıyorlardır," kısa sürede Yoongi'ye bu kadar bağlanması garipti ama gittiğinden beri kalbindeki acı hafiflemiyordu. Yemek yemek istemiyor, sürekli öğün atlıyordu. İnsanlar ona eskisi gibi itici gelmeye başlamıştı. Yoongi ileyken herkes arkadaşı gibiydi, tanısada tanımasada. Hayata toz pembe bakıyordu. Şimdi tek bir renk bile yoktu.
"Umarım bir daha gelmek zorunda kalmam," ayağa kalkıp derin nefes almış ve yeni aldığı arabasına ilerlemişti. Yoongi'den sonra yas tutamamıştı, direkt olarak sınavlara girip tekrardan bir polis merkezine girmişti. Böylece araştırmalarını diğerkerine ihtiyaç duymadan yapabiliyordu.
Belkide bütün şansını burada kullanmıştı ama onların ekibine girmişti. Bay Na hala ondan nefret ediyor, bunu söylemekten çekinmiyordu. Dae'nin yerine gelen teğmen başka merkeze gönderildiği için bu ekibe girebilmişti. Yoksa giremeyeceğine emindi ki giremezdi zaten.
Kırmızı ışıkta durup gözlerini ovduğunda çok uykusu vardı, dün sabahtan beri gram uyuyamamıştı. İçinde büyük bir huzursuzluk vardı, bir şeyler hissediyor gibiydi. Kötü mü yoksa iyi mi bilmiyordu.
Aniden çalan kornalar ile sıçrayıp gaza bastığında başını sallamıştı. "Dikkatimi topla artık, kaza yapacaksın." Kendi kendine mırıldanmıştı. "Dikkatli ol," cesetlerinide olsa, Seokjin ve Yoongi'yi görmeden ölmek istemiyordu. Derin nefes alıp mekezin önüne arabasını parketmiş ve telefonunu ile kahvesini alarak aşağıya inmişti.
İçeri giriş yapıp kendi ekibinin yanına ilerlemiş, kendi masasına oturmuştu. "Oturma boşuna," Jimin'e bakmıştı. "İki tane ceset bulunmuş," Jeongguk'un gözleri büyümüştü. "Namjoon köpeğini gezdirirken bulmuş." Hızla ayağa kalkmıştı. "Gidelim, çabuk."
Jimin'in arabasına binip direkt olay yerine geşdiklerinde Jeongguk bir çift eldiven alıp ellerine geçirmişti. "İkisininde kafatasının sol tarafında çatlak var," Namjoon konuşmuştu. "Tek bir kişinin işi, ya bu iki yılda yapıldı ya da daha önceden." Jeongguk, Seokjin ve Yoongi'nin olmasını istemiyordu.
"Duruş şekillerine bakılırsa buraya atılmışlar, özenle koyulmamışlar ama yakın durdukları için birbirilerini tanıyor olabilirler." Namjoon teorisini söylediğinde Jeongguk başını sallamıştı. "Adli Tıp raporlarını hemen istiyorum, benim için önemli olduklarını biliyorsun." Namjoon'da başını salladığında Jeongguk eldivenleri çıkartıp cesetlerden uzaklaşmıştı.
Arabaya geçerek oturuktan kısa süre sonra Jimin yanına gelmişti. "O yapmış," Jekngguk onu onaylamıştı. "Evet, ikisininde kafatasının sol tarafı çatlak. Tek umudum Seokjşn hyung ve Yoongi olmaması." Jimin'de onlar olsun istemiyordu. Tamam, Seokjin'intanımıyordu ama Yoongi olsun kesinlikle istemiyordu. Ne yaptıysa, birkaç ayda Jimin'i kendine aşık ederek gitmişti. Jimin acınası olduğunu biliyordu ama elinden başka bir şey gelmiyordu.
Yoongi gittikten sonra Jimin'de değişmişti. Eski soğuk haline geri dönmüştü. Gülmüyordu, gerekmedikçe konuşmuyordu. Sadece onu bulmak için gece gündüz çalışıyordu.
Saatler sonra, otopsi sonuçları için bekliyorlardı. Jeongguk ritim tuttuğu ayaklarını izliyordu. Jimin yanında elleriyle oynuyor, Namjoon ve Taehyung'ta karşı duvarda konuşuyordu. Saniyeler sonra kapı açıldığında Jimin ve Jeongguk, kadının başına üşüşmüştü.