35• 26 Mayıs 2017
"Anne, babam neden bize böyle davranıyor?" Çocuk sorduğunda kadın ona yanıt vermemişti. Verememişti. Nasıl verebilirdi? "Buradan çıktığın zaman onu hapise tık, tamam mı? Benim yapamayacağım şeyi yap." Çocuk anlamamıştı, hapis neydi? "Hapis mi?" Kadın başını sallarken gülümsemişti ama gözyaşları çenesinden yere damlıyordu. "Evet, hapis ya da ondan daha güçlü olup onu buraya kapat. Sana yaptığı her şeyi ona geri yap." Çocuk, kadının yanaklarını ufak elleriyle tutup yüzlerini yakınlaştırmıştı. "Anne ağlamamalı." Elleriyle gözyaşlarını silmeye çalışmıştı fakat bu hareketi sadece kadının daha şiddetli ağlamasını sağlamıştı. "Ben yaptıklarımın cezasını çekiyorum, seni buna dahil ettiğim için özür dilerim!"
🖤
"İyi misin?" Yoongi'nin fakülteye geri döndüğü bu sabahtan itibaren duyduğu tek şeyin bu olduğunu söyleyebilirdik. "Evet, iyiyim. Teşekkür ederim." Gülümseyerek kızı yanıtladığında derin bir nefes almıştı. Uzun süre sonra geri dönmesi bir yana, beli çok ağırmıştı. Programından dolayı bütün dersleri bambaşka yerlerdeydi ve derslerin arasındaki aralar çok azdı, bu yüzden koşuşturmak zorunda kalıyordu.
"Yoongi!" Bugünki son dersinin bitimiyle sandalyede yayıldığında alnından akan teri silerken tanıdık sesi duymuştu. Sesin geldiği yere doğru gözucuyla bakmış ve tanıdık simayla hafifçe gülümsemişti. Bu kaçırıldığı gün tanıştığı Jina'ydı. "Sonunda buldum seni, neden geri döndüğünü haber vermedin?" Jina, Yoongi hastanedeyken çokça kez gelerek ziyaret etmişti. "Uzun zaman sonra ilk kez geri geldim, ilk dersi bile kaçırıyordum." Jina anladığını belirtmişti. "Ben kaçırdım, demek o yüzden karşılaşamadık." Jina yeni kestirdiği kısa saçlarıyla oynarken Yoongi biraz eğilerek onun arkasına bakmıştı.
"Hyejin nerede?" Sorusuyla Jina biraz şaşırmış ama çok geçmeden toparlamıştı. Sürekli Heyjin'le gezdiğinden dolayı etrafında onu görmeyen herkes oldukça şaşırıyordu. "O bıraktı. Daha gelmeyecek." Bu Yoongi'yi bayağı şaşırtmıştı. Onun isteyerek okumadığını herkes anlardı zaten ama bırakacağını hiç düşünmemişti. "Ah, şaşırdım." Çantasını toplamanın zamanı geldiğini farkettiğinde hızlıca toparlanmış ve dışarı çıkmıştı.
"Birşeyler içelim mi? Yeni bir kafe açıldı şurada, milkshake'leri çok güzel." Jina önerdiğinde Yoongi olabileceğini söylemiş ve duraksayarak cebinden telefonunu çıkartmıştı. "Sen önden gidip sipariş ver, ben birini arayacağım." Jina başını salladığında gitmek için hazırlanmış fakat tekrardan durmuştu. "Ah, neli içersin?" Yoongi arama tuşuna basmadan önce kısa bir süreliğine düşünmüştü. "Vanilyalı." Jina anladığını belirterek ilerlemeye devam ettiğinde Yoongi arama tuşuna basmıştı. Telefon birkaç çalışın sonunda açıldığında Yoongi yolun ortasında durmamak için köşedeki bir gölgeliğin altına geçmişti.
"Alo? Bitti mi dersin?" Jeongguk'un rahatlatıcı verici sesini duyunca Yoongi, günün bütün stresinin bir anda uçup gittiğini hissetmişti. "Evet, şimdi çıktım." Onu selamlayan birkaç kişiyi sdlamladığında neden selamlandığını bilmiyordu ama karşılık vermişti, em azından kötü duruma düşmek istemiyordu. "Seni almamı ister misin? Yoksa eve tek başına gidebilir misin?" Yoongi, Jeongguk'un görmeyecrğini bile bile başını sallayarak onu reddetmişti. "Jina'yla buluştum, bunu söylemek için aradım. Yeni bir kafe mi ne açılmış, milkshake içeceğiz." Jeongguk anladığını belirtir sesler çıkarttıktan sonra birkaç kağıt hışırtısı gelmişti. Dün yeni bir davaya atanmıştı ve bu yüzden yoğundu. Yoongi onu daha fazla rahatsız etmemek için telefonu hızlıca kapatacaktı.