yirmi dört

263 25 10
                                    

24• 9 Nisan 2016

"Ağlamamışsın," Jeongguk, Yoongi odadan çıkınca konuştuğunda Yoongi omuz silkmişti. "Büyüdüm ben, tabiiki de ağlamayacağım. Yirmi üç yaşındayım, unuttun mu?" Jeongguk gülmüştü. "Uhm, üzgünüm? Daha iki gün önce salya sümük ağladığın için şaşırdım." Yoongi tekrar omuz silkmişti. "İyileşiyorum ben, artık o kadarda korkmuyorum ondan. Keşke daha önce kaşsaydım diyorum çünkü o benden daha korkar, o gün ne kadar korktuğunu gördün değil mi? Daha önce baş kaldırsaydım muhtemelen böyle olmazdı zaten."

"Her neyse, her neyse; beni çağırdı mı?" Başparmağı ile Yoongi'nin çıktığı kapıyı göstermişti. "Hayır, daha iyi olduğum için konuşmanıza gerek olmadığını söyledi." Uzadığı için neredeyse küt kesim gibi görünen saçını savurmuştu. "Ben mükemmelim, toparlayamaz demesine rağmen hemen nasıl toparladım." Jeongguk saçlarını karıştırmıştı. "Evet, mükemmelsin ama şimdi gitmemiz gerek. Geç kalıyorum ve işten alınmamı istemezsin değil mi?" Elele tutuşup yürümeye başlamışlardı.

Neredeyse bir ay olmuştu ama Yoongi o günden sonra o kadar hızlı toparlamıştı ki buna herkes şaşırıyordu. Kaçırılmadan öncesi gibiydi; neşeli, enerjik, mutlu. Sanki hayatı boyunca, o adama bağırarak içini dökmesi gerekiyordu. Sanki bunu yapsa rahatlayacaktı ve yaptı. Yoongi kuş gibi hafiflemişti. Yaşadıkları aklına grldikçe çıldıran Yoongi gitmiş, onları dizginlemeyi başarmış Yoongi gelmişti. Normalde bu şeyi insanların yıllar içinde yaptığını söylemişti psikolog, Yoongi baştan aşağı bir mucizeydi.

"Dükkana mı gitmek istersin eve mi?" Yoongi düşünmüştü. "Dükkana, kaç gündür düzgün çalışamıyorum zaten." Hasta olduğu içindi, karnı sürekli ağırdığı için dükkana gitmemişti dün ve önceki günde yarım bırakıp eve gitmişti. "Sadece iki gün çalışamadın, neden bu kadar zorlanıyorsun anlamıyorum." Jeongguk alt dudağını sarkıtmıştı. Kendi ile gelmeyi teklif eder diye düşünüyordu ya da Yoongi eve gitmeyi seçtiğinde gelmesini isteyecekti. "Ama o zaman aldığım parayı haketmemki. Ben o parayı her ay düzenli olarak çalıştığım için alıyorum. Çalışmasam, sürekli aksatsam o kadar para almam garip olur." Jeongguk derin nefes almıştı. Ya kendisi bazı şeyleri düşünemeyecek kadar aptaldı ya da Yoongi fazla akıllıydı.

"Pekala," ardından arabayı durdurmuştu. "Akşam sana bir hediye vereceğim ve işin bittiğinde ara. Sakın kendin gelmeye çalışma," Yoongi onu onaylayıp arabadan indiğinde hızlıca dükkana girmiş, diğerlerine selam vererek önlüğünü takmıştı. Asla yanından ayırmadığı çantasınıda dolabına yerleştirmiş, güzelce kilitlemişti. İçinde özel bir şey yoktu ama buraya kimin girip çıktığı belli olmuyordu, çantasındaki minik bir şey çalınsa çılgına dönebilirdi. Eşyalarına önem verirdi.

"Hobi yok mu?" Hyunjin başını sallamıştı. "Başka işleri varmış, geldi ve sonra gitti." Yoongi başını sallamış ve siparişi teslim etmek için tepsiyi eline almıştı. "Masa üç," masa üçte orta yaşlarda bir kadın vardı, yanındada küçük bir çocuk. Yerinde duramıyor gibiydi fakat kadın bayağı yorulmuş görünüyordu. Gözaltları morarmış, gözleri şişmişti. "Afiyet olsun efendim, başka bir isteğiniz olursa seslenmeniz yeterli " Kadın gülümsediğinde Yoongi gitmek için geri adım atmıştı. "Teşekkür ederiz, tatlım." İltifatlar, utanç vericiydi. "Ah," başını eğerek tezgahın arkasına geçmiş ve eğilirken yanaklarını elleriyle kapatmıştı. Jihyo onu bu halde görürse dalga geçerdi.

"Yanakların, ojelerinle aynı." Artık çok geçti. "Minik kedi Yoongi, yanakları ile ojelerime meydan okuyor." Jihyo tırnaklarını göstererek konuştuğunda Hyunjin gülmüştü. "Dalga geçme." Dudaklarını büzmüştü. "Her neyse, bugün regl olduğum için havam pek yerinde değil. Çok uğraşmayacağım kimse ile." Hyunjin başını sallamıştı. "Bir şeye ihtiyacın olursa çağırabilirsin."

• efgan •Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin