on yedi

342 36 18
                                    

17• 15 Mayıs 2015

"Siz kimsiniz?" Seokjin sormuştu. "Asıl siz Min Yoongi, Elvis Min ve Kim Seokjin misiniz?" Seokjin başını sallamıştı. "Siz polis misiniz?" Adam başını sallarken Seokjin'n bileğinin bağlı olduğu zinciri kesmişti. "Burada baygın biri ve çok daha fazla ceset var!" Polis bağırmıştı. "Bizi nasıl buldunuz? O, o gelmeden--"

"Bay Kim, dinleyin. O bahsettiğiniz kişi şu an polis merkezinde, gözetim altında. Size zarar veremeyecek. Lütfen bize yardım edip ambulansa kadar yürüyebilir misiniz?" Seokjin şaşırmıştı. Ne yapacağını bilmiyordu. Gerçekten iki yılın sonunda bulunmuşlar mıydı? "Yoongi, o kötü durumda. Ona bakın, lütfen ilk önce ona bakın." Sedye ile hızlıca çıkartılan bedene ve peşindeki Elvis'e bakmıştı. "İlgilenileceğinden emin olabilirsiniz." Biri daha çıkartılmıştı. O kimdi?

Saatler sonra, hepsi hepsi rahat yataklarda yatarken Jeongguk, Seokjin'in yanındaydı. Jimin, Yoongi'nin, Namjoon'da Elvis'in yanındaydı. Elvis aralarında en çok ifade vermek isteyen kişiydi, verip kurtulmak istiyordu.

Yoongi ise neler olduğunu bilmediğini söylüyordu. Neler olduğunu bilmiyordu. Doktor, travma sonrası hafıza kaybı olarak adlandırmıştı bunu. Kişinin travmadan önceki kişiliğinden zıt kişiliğe büründüğünüde eklemişti ve Jimin doğru olduğunu söyleyebilirdi. Yoongi onunla konuşmuyor, boş gözleriyle etrafa bakınıp duruyordu.

Seokjin, kurtulduğu için mutluydu. Yoongi ve Elvis kadar olmasada dövülüyordu o da, canı acıyor ve ağlıyordu. Şu anki gibi. Bir daha gelir diye korkuyordu. Gelmezdi değil mi? Jeongguk onun en az ömür boyu hapis yatağacağını söylemişti.

"Yoongi," Jimin elindeki tepsiyi masaya bırakmıştı. "Yemek vakti," onu dikleştirebilmek adına yaklaştığında Yoongi onu tek hareketiyle durdurmuştu. "Yemeyeceğim." Jimin yinede yaklaşmaya çalışmıştı. "Yemek zorundasın, zaten günlerdir baygın ve açsın." Yoongi derin nefes almıştı. "Sana yemeyeceğimi söyledim." Eski Yoongi'nin geri gelmesini istemişti. Eski Yoongi, yemeğe bir hazineymiş gibi saldırırdı. "Yoongi, bebeğim, lütfen." Yoongi bakışlarını Jimin'e çevirip yüzüne bakmıştı. "Bebeğim mi?"

🖤

"Bebeğim," kadın, çocuğun yarasına pansuman yapıyordu. "Daha acıyor mu?" Çocuk başını sallamıştı. "Biraz," ardından kadın yaranın üstünü öpmüş, sakince okşamıştı. "Şimdi hemen geçecektir."

🖤

"Burası odan," Jeongguk yeni temizlediği ve düzenlediği odanı kapısını açmıştı. Normalde temizlikten hoşlanmasada Yoongi için temizlemişti. Yoongi etrafa bakınarak içeri girmiş, çantasını yere bırakıp yatağa oturmuştu. "Daha önce buraya geldim mi?" Sesi soğuktu ama konuştuğu için sevinmeliydiler. Ne zamandır tek kelime bile etmemişti. "Burada kalıyordun, tabii biraz değiştirdim ama eskisinden--"

"Burada kalmak istemiyorum," Jeongguk kaşlarını çatmıştı. "Neden?" Yoongi pencereye baktığında midesinin kasıldığını hissetmişti. "Sevmedim." Bu hissettiği şeyde neydi? "Ne oldu burada?" Nefesleri neden hızlanıyordu? Bedeni, hatırlamadığı bir şey için neden bu tepkiyi veriyordu? "Bunları düşünme, istersen odalarımızı değiştirebiliriz. Bu seni rahatlatacaksa eğer," çantasını hızlıca alıp odadan çıkmıştı. "Şu oda." Jeongguk'un gösterdiği odaya girip kapıyı arkasından kapattığından yatağa oturup sakinleşmeye çalılmıştı. Gözleri neden doluyordu? Sakin olmalıydı ama neden böyle olmuştu?

Jeongguk elindeki çantayı yere bırakıp derin bir nefes almış ve mutfağa ilerlemişti. Jimin'in dediğine göre bu bir haftada sadece iki kere yemek yemişti, bedeni yorgun olmalıydı bu yüzden güzel yemekler hazırlamak istiyordu.

• efgan •Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin