on dört

374 46 16
                                        

14• 10 Temmuz 2013

"Çok soğuk," çıplaktı, üzerinde sadece iç çamaşırı vardı. "Baba, baba lütfen bir şey giyinmeme izin ver." Birazdan soğuktan ölecekti. "Neden bana bunu yapıyorsun? O aptal elinden kaçtığı için mi? Benim ne suçum var! Beni sen verdin kendi ellerinle onlara!"

🖤

"Üşüyorum," Yoongi konuşmuştu. "Neden? Pencere kapalı." Jeongguk etrafına bakınmıştı. "Bilmiyorum, üşüdüm aniden." Bu sefer yağa kalkarak odaya gitmiş ve bir örtü daha getirerek Yoongi'nin üzerine örtmüştü. Bu sırada da ateşinin olup olmadığına bakmıştı. "Şimdi daha iyi mi? Kaloriferleride daha çok açarım, dünden beri çok az bir derecede yanıyorlar." Yoongi gülümseyerek onu onayladığında zil çalmıştı.

Jeongguk direkt kapıya ilerlerken dikkatlice kapıyı açmış ve Jimin'i görmüştü. Dövülmüş olduğu belliydi, gözlerini açamıyordu. Jeongguk telaş ile onu içeri alarak kapıyı kapatmış ardından onu koltuğa taşımıştı. Yoongi, Jimin'i gördüğünde korku ile gözleri açılmıştı. "Jimin!" Bilinci kapalı gibiydi ama değildi. Her şeyi anlıyor, duyuyordu ama tepki verecek hali yoktu. Her yeri ağrıyordu, dudakları kuruydu, ölecek gibiydi.

"Ambulansı arayacağım, sadece birkaç saniye bekle." Jeongguk yatak odasına doğru koşmuş ve ambulansın numarasını tuşladıktan sonra evine bir ambulans çağırmıştı. "Tamam, şimdi gelecek." Ne yapacağını bilmiyordu, aşırı endişeliydi. Eli ayağa birbirine dolanmıştı. "Su," Jimin tüm gücüyle konuştuğunda Jeongguk ona bie bardak su getirip dikkarlice içirmişti.

"O piç mi yaptı bunu sana?" Zorlukla başını sallamıştı. "Eve mi dönüyordun?" Jimin tekrardan başını sallamıştı ama başının sol tarafına aldığı sert darbe başını döndürüyordu. "Tamam, kıpırdama." Bu sırada Yoongi başını eğmiş, ölmesi gerektiğini düşünmeye başlamıştı. Düştüğünde ölmeliydi, neden yaşamıştı ki?

🦋

"Kimsin sen?" Genç adam piste olsa içtiği su sayesinde biraz kendine gelmişti. "Neden soruyorsun?" Adam ona ilk kez normal şekilde cevap vermişti. "Yoongi'nin babasısın değil mi? Min Jinho?" Adam gülmüştü. "Min Jinho mu? Hayır."

🦋

"Pansumanınızı aksatmayın ve baş dönmesi, kusma gibi şikayetlerinizide hemen hastaneye gidin." Doktor açıkladığında Jimin onu onaylayarak Jeonggu'un yardımıyla sedyeden kalkarak odadan çıkmıştı. "Dikkat et," kapının önünde oturan Taehyung, Jimin'i görince hemen kolunun altına girmişti. "Nasılsın? İyi misin?"

"Kendim yürüyebilirim," Jimin, ikisininde tutuşundan kurtulup üzerini düzeltmiş ve yürümeye başlamıştı. "Yarın, yeni atanan kişi gelecek." Taehyung çıkışa doğru yürürlerken konuşmuştu. "Kim olduğunu biliyor musun?" Taehyung başını sallamıştı. "Teğmenmiş," Jeongguk derin nefes almıştı. "Jimin biliyor mu?" Taehyung omuzlarını sallamıştı. "Emin değil ama bilmiyor gibi." Gerçektende bilmiyordu, bilse çoktan sinirlenirdi. "Kendi göre kadar söyleme."

Arabaya bindiklerinde Taehyung herkesi evine bırakmıştı. Jeongguk şifreyi girerek evin içine adımladığında Minji'nin telefonla uğraştığını, Yoongi'ninde uyuduğunu görmüştü. "Geldiğine göre gideyim--" ayağa kalkacağı sırada durduğunda Jeongguk ensesinde soğuk bir şey hissetmişti. "Nereye gidiyorsun, küçük hanım?"

🦋

"Ah," kadın acıyla çığlık atmıştı. "Yardım et! Acıyor!" Doğum yapıyordu. Daha önce tatmadığı bir acı vardı. "Lütfen! Ölecekler! Yardım et!"

🦋

"Ne istiyorsun?" Jeongguk, Yoongi'nin uyanmaması için kısık ses ile konuşmuştu. "Onu," Jeongguk derin nefes almıştı. "Onu sana vereceğimi gerçekten düşünüyor musun?" Adam gülmüştü. "Canının daha kıymetli olması gerekmiyor mu?" Bu sefer gülen Jeongguk'tu. "Git buradan," adam silahı biraz daha ensesine bastırmış ardından itmişti. "Kadının yanına geç."

Jeongguk dediğini yapmıştı çünkü Yoongi zarar görsün istemiyordu. Yanlış tek bir hareketi onun canına mal olabilirdi. "Kıpırdamayın," adam cebinden bir bez çıkartıp Yoongi'nin ağzı ile burnunu kapatmıştı. Yoongi uyanıp çırpındıktan kosa süre sonrada bayılmıştı. "Onu nasıl çıkartacaksın?" Jeongguk sormuştu. "Aslında kolay," silahın namlusunu Minji'ye doğrultup iki el ateş etmişti. Jeongguk ona doğru atılırken kendide karnından iki kere vurulmuştu.

"Sikeyim," ellerini karnına bastırmıştı. "Bırak onu!" Adam, Yoongi'yi kucağına aldığında bağırmıştı. "Merak etme! Acı çekeceğinden emin olabilirsin!" Adam kapıdan çıkıp kapıyı kilitlediğinde Jeongguk eliylr yere sertçe vurmuştu. "Sikeyim, sikeyim, sikeyim!" Bağırdıkça nefesi tükeniyordu. "Minji, telefonun nerede? Taehyung'u ara," Minji onun istediğini yapıp Taehyung'u aradığında telefonu ona vermişti. Canı acıyordu ama Yoongi kendilerinden gerçekten önemliydi. Ayrıca ikisininde yarası fazla ölümcül yerlerde değildi, yani kan kaybı dışında ölmeyeceklerdi.

"Minji, ihbar aldık oraya gidiyoruz. Acil değilse sonra konuşalım mı?" Jeongguk derin nefes almıştı. "Benim," uzun süredir vurulduğundaki acıyı çekmediği için bu dayanılmaz geliyordu. "Oh, sorun ne? Neden kendi telefonundan aramadın? Ayrıca dakikalar--" Jeongguk onu susturmuştu. "O, Yoongi'yi aldı. Acilen arama başlatmalısın," karşı taraftan fren sesi gelmişti. "Ne? Nasıl? Sen orada değil miydin? İyi misiniz siz, sesin--"

"Ve iki tane ambulansa ihtiyacımız var, vurulduk."

🖤

"Bırak beni," genç ağlıyordu. "Lütfen bırak beni," nerede olduğunu göremiyordu, gözyaşları engelliyordu. "Neden kimse yok? Yardım edin!" Her yeri ağırıyordu. "Çok acıyor, bırak beni!"

🖤

Umarım tarihlere dikkat ederek okuyorsunuzdur yoksa her gün farklı olay okuyor sanabilirsiniz.

Bölüm sonu,
Ben Hina,
Sizi seviyorum.

• efgan •Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin