9• 29 Nisan 2013
"Soyeon nerede?" Yoongi sorduğunda koltuğa yeni oturmuştu. Onu duymazdan geldiklerinde ise Yoongi üzgünce önüne dönmüştü. "Yanlış bir şey mi söyledim?" Kendi kendine mırıldanmıştı. "Yanlış bir şey söylemedin ama Soyeon hakkında konuşma." Jeongguk onun kulağına fısıldadığında Yoongi ona doğru dönmüştü. "Bir şey mi oldu ona? Hido'da yok zaten. Hastalar mı yok--"
"Öldüler Yoongi, baban öldürdü onları." Dae sinirlice konuştuğunda Jeongguk ona dönerek susmasını söylesede geç kalmıştı. Yoongi büyüttüğü gözleriyle ona bakıyordu; dudaklarıda hafifçe aralanmıştı. "Babam mı? Onları gerçekten--" Jeongguk işaret parmağını onun dudaklarına bastırmış ve bu konuyu konuşmamasını söylemişti. "Özür dilerim," hüzünle önüne dönmüş ve elleriyle oynamaya başlamıştı. "Senin suçun yok, özür dileme." Yoongi başını sallamıştı. "Eğer hiç kaçmasaydım kimse ölmezdi." Çok suçlu hissediyordu. "Sen ölebilirdin." Bu sefer konuşan Jimin'di. "Ama kimse öldüğümü bilmezdi. Siz dediniz, doğduğumdan bile kimsenin haberi yoktu. Öldüğümde de kimse bilmeyecekti." Gözleri dolmuştu ama ağlamayacaktı. Ağlamak istemiyordu artık, yorulmuştu. "Böyle konuşma, senin bir suçun yok." Jeongguk onu rahatlatmaya çalışsa bile Yoongi konuşmamıştı.
Saatler sonra yemek yemek için masaya oturduklarında hepsi yemekleriyle oynuyordu. Her zaman yemeğe saldıran Yoongi bile yemiyordu yemeğini, sadece bakıyordu. Jeongguk hepsine üzülüyordu; ekip arkadaşları aniden hayatlarına giren bir kimsesizin baba yüzünden ölmüştü. Yoongi ise bütün suçun kendinde olduğunu düşünüyordu. Yoongi kaşığını masaya bırakıp ayağa kalkmış ve tek kelime etmeden yatak odasına ilerlemişti.
"Siz çocuk musunuz? Yemeyerek ne yapmaya çalışıyorsunuz?" Jeongguk çubuklarını masaya sertçe vurmuştu. "Ona suçlu değilsin diyorsunuz ama böyle yaparak suçlu hissettiriyorsunuz. Ayrıca yemek yemeyerek ne yapacaksınız? Onu yakalayabilecek misiniz? Tam yakaladığınız an güçsüz düşeceksiniz ve tekrar elinizden kaçacak." Derin nefes alarak sırtı kapıya dönük şekilde yatan bedene bakmıştı. "Yemeğinizi yiyin ve defolun evimden. Kendinize çeki düzen vermeden de sakın uğramayın."
🖤
"Dokunma bana!" Çocuk adama bağırırken adam gülerek onun kalçasını sıkmaya çalışıyordu. "Buradan nereye gidebileceğini sanıyorsun? Toprağı delerek kendine yol mu yapacaksın?" Çocuk ağlamaya başlarken kapak açılmış ve babası aşağıya bakmıştı. "Hey! Sana sadece dövebileceğini söyledim, sikebileceğini değil!" Adam güldüğünde çocuğun yüzünü topraktan duvara yaslayarak kalçasını adeta avuçlamış ardından kendini ona doğru bastırmıştı. "Bir şey mi dedin, duyamadım!"
🖤
"Yoongi gözlerini aç," Jeongguk dakikalardır sayıklayarak ağlayan bedeni uyandırmaya çalışıyordu. "Hadi, aç şu gözlerini." Sayıkladığı şeyler anlaşılmıyordu ama korktuğu belliydi çünkü titriyordu. "Hayır Yoongi, dişlerini sakın sıkma! Yoongi!" Jeongguk onu birkaç kere daha sarstığında Yoongi gözlerini açmış ve hızlıca Jeongguk'tan uzaklaşmıştı. "Yaklaşma!" Jeongguk tabiiki de ne olduğunu anlamamıştı. "Yoongi, benim Jeongguk. Sakin olur musun?" Neden bu kadar titriyordu?
"İstemiyorum," demişti Yoongi ardından ve kulaklarını kapatmıştı. "Ölmek istemiyorum. Jeongguk beni bulursa öldürecek." Jeongguk ona yaklaşsada Yoongi ondan kaçıyordu. "Ne gördün rüyanda?" Onu sakinleştirebilmek adına sakin davranmaya çalışıyordu. "Ateş vardı. Beni oraya itiyordu ve gülüyordu. Jeongguk çok acıyordu. O zamankinden çok acıyordu." Gözlerini sıkıca kapatarak rüyasını ve o günü unutmaya çalışmıştı. "Sakin ol, geçti tamam mı? Bir daha öyle bir şey olmayacak, ölmeyeceksin. Seni koruyacağım." Ona usulca yaklaşmış ve sakince sarılmıştı. Yoongi'nin kolları Jeongguk'un belini, başıda göğüsünü bulmuştu. "Sende vardın. Sanada aynılarını yapıyordu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
• efgan •
Fiksi Penggemar[min yoongi ✝ jeon jeongguk] Her şey bir anda başka şey olabilir.