12🔳 "Mavi gökyüzü ve rengarenk kuşlar"

16.4K 1.7K 364
                                    


Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınız. 🤍

İnstagram hakugu

🔳🔳🔳

Bazen; hayranlık, hasedin çığırtkanlığını yapar...

İşte o zaman gizlenmeniz gerekir. Tüm güzel işler son bulana dek tamamen kamufle olmanız ve sessizce gerçekleşmesini beklemeniz... Bir yıldızsanız, parıltınızı örtecek bir örtü bulmanız ve miske bulandıysanız az beride durmanız. Engellenemeyen bet durumları kaçarak ötelemeniz gerekir. Onlar sizin ışığınızı çalmadan. Dudaklarınızdaki gülüşü almadan ve umut dolu helkenize hunharca dalmadan.

Saklanın... Tüm bu güzel şeylerin devam etmesi içi lütfen saklanın. Gerekirse körebede ebe olun ama asla yakalanan olmayın. Çünkü bu oyunun kazananı, aslında kaybedenidir.

Hepimiz Haris'e bakarken ilk gözlerini deviren Onur oldu. Meriç'in elindeki kâğıdı sertçe alması ile elinde bir paçavra gibi sallaması bir oldu.

"Bu gerçek bile olsa ancak senin gibi bir hırsız çözebilirdi." Gözlerini alayla kıstı ve beğenmezce gülümsedi. "O yüzden dedektifliğe soyunmaya falan kalkma. Kendi kafa yapınla eş değer birini anlamış olman adalet için bir çöp olabileceğin anlamına gelmez."

Emre de yeniden kahvesine dönerken gülüyor ve bir yandan başını iki yana sallıyordu. O da en az Onur kadar bunun basit ve değersiz bir buluş olduğunu düşünüyordu. Düşünceli olan Meriç ise yeniden masasına döndüğünde ortada kalan ben olmuştum.

"Hırsızları bir hırsız yakalıyor, ne ala! O zaman her suçlu için bir hemcins bulduk mu tamamdır. Dükkânı kapatıp gidelim, bizim ne işimiz var ki burada?"

Onur oturduğu sandalyesinden sonra ayaklarını yeniden masanın üstüne uzattığında Emre Haris'e bakıyor bir yandan da bıyık altından gülüyordu. Kahvesinden bir yudum aldığında bir arenada ölümcül bir gladyatör dövüşünü seyrettiğine emindim.

"Seri katil becerilerin de var mı bakalım?"

Onur elindeki topu parmaklarında çevirirken Haris'in çoktan yüzü düşmüş sandalyesine oturmuştu bile. Ben de daha fazla beklemektense çayhaneye doğru yönelmişken "Kahvem şekerli olsun Heyzır," dedi Onur.

Bir şey demeden çayhaneye doğru yürürken Haris'in acınası bir şekilde gülüp başını iki yana salladığını gördüm. Çay kahve yapmam ona göre yanlıştı. Bir çaycımız varken neden bu iş bendeydi ben de bilmiyordum. Oradan oraya koşuşturup dururken kendi kimliğimin bir polis olduğunu unutuyordum esasında. Ne yapmalıyım? Haris'i yanıma alıp hepsine karşı savaş mı açmalıyım?

Elimde bir kahve ile geri döndüğümde dikkatle masaya koydum.

"Bana bak," dedi Onur imalı ses tonu ile bana bakarak.

"Bununla fazla takılma bak, sağı solu belli olmaz, kimlerle bağlantısı olduğu belirsiz, meslekte körelmek istemezsin."

"Sanki şimdi çok işini yapıyormuş gibi."

Haris'in söylenmeleri kulağımıza dolsa da bir şey diyemedim. Emre halinden memnun sıradaki lafın Onur da olduğunu düşünerek ona bakıyordu. Onur'un cevabına sıra gelmeden kapıda bir tıkırtı oldu. Hepimiz kapıya baktığımızda sertçe açılıp içeri müdür girdi. Bir süredir dönen gergin kaostan sonra daha fazlası için gelmişçesine sinirli adımlarla bize doğru gelirken herkes ayağa kalktı. Hızlı adımlarla ortaya doğru gelen müdür hepimize tek tek baktı.

"Evet? Var mı bir buluşunuz falan?"

Ellerini kumaş pantolonun ön ceplerine koyduğu için ceketi hafifçe havalanmıştı ve çatık kaşlarından kesin bir cevap beklediği açıkça anlaşılıyordu.

PROFESYONEL  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin