Dikkat!!!
Bu bölümde 1964'de Rumlar tarafından Kıbrıs'ta işkence edilerek şehit edilen yüzbaşı Cengiz Topel'in otopsi raporu kullanılmıştır. Rahatsız olacaklar ya da 15 yaşından küçük okurların o kısmı atlaması tavsiye olunur. İşkence bölümü 🍀 emojisi ile belirtilecektir.CENGİZ TOPEL
Aziz şehitlerimizin anısına...
Devran Korkmaz
Rüzgarın estiği, çiçeklerin solduğu mevsim gelince... Hâlâ daha yanımda oturuyormuşsun gibi hissediyorum. Eylül'ün huzur veren esintisi yükseldiğinde, bir kayısı ağacının dallarında birbirimize çekirdek attığımızı düşlüyorum. Kuşlar kadar özgür olduğumuz veyahut yüreğimizin delice ateşle yandığı o vakitleri özlüyorum. Hâlâ daha bir çift potin gördüğümde içim sana gidiyor. Bir çift potin nasıl sıcacık hissettirir ki insana? Yüreğimi deliveren sıcak kalbini özlüyorum hâlâ. Senden sonra kimse benzemedi sana. Ve kimse olamadı senin gibi. Meğer bir tane varmış senden ve bir kere geliyormuşsun dünyaya. Sen varken daha anlamlıydı her şey. Tadı tuzu vardı her yemeğin. Lakin işte bir tane varmış senden. Ömründe bir kere çiçek açan kiraz ağaçları gibi... Tek bir kez kanat çırpan kelebekler gibi... Uzaklardan esip gelen ılık lodos gibi... Senden sonra olmadı hiçbir şey eskisi gibi. Ne ben ne de dünya. Seneler geçse de Yusuf Gazel'in o dağlar kadar ihtişamlı olan varlığı hâlâ daha zihinlerde. Benim içinse bir çift potinin verdiği sıcaklık kadar yüreğimde. Hayır aslında çok daha büyük ve çok daha derin. Kardeşim, dostum, derttaşım, yoldaşım...
Ellerimi pantolonumun ön ceplerine koyup camdan dışarıyı seyrederken ceketimin etekleri havaya kalkmıştı. Yukarıdan seyrettiğim caddedeki her şey karınca gibiydi. Karınca gibi hareket eden araçlar, oradan oraya giden insanlar ve onların yuvaları olan binalar. Merak ediyorum doğrusu, karıncalar arasında da var mıdır böyle kaos? Onlara da yetmiyor mudur dünya? Bize yetmediği gibi. Sığamadığımız gibi hiçbir yere.
Cama yansıyan görüntüm gururlu ve pek tabii elinden her iş gelen bir adamı andırıyordu. Böyle bir duruş benim gibi beceriksiz biri için fazla karakter istese de büründüğüm kılıfı terk edemem. Ruhumu sattıktan sonra bedenimi de ona uydurmak zorundayım. İçi çürük, dışı ham bir meyve gibi dimdik durmak zorundayım. Dışarıdan gelen darbelere karşı en azından dik durmam lazım. Her an çöken iç dünyama ayak uydurursam, kendi cenazemi kaldırmam gerekir. Fakat benim ölümüm artık beş para etmez bir değerde. Sadece ölsem, sadece bu dünya üzerinden varlığım silinse bile pek bir paha etmez.
Ben ve benim gibiler, ölüsü bile bin kat değerli olanlara hizmet etmekle şerefleniriz ancak. Dünyaya geliş amacımız budur. Asil gibi davranmaya çalışsak da bir yerde kabulleniyor insan. Bir basamak olduğunu. Hem de üstüne nefretle basılıp geçilen bir basamak. Öyle bile olsa kendimi bir nebze olsun değerli hissediyorum. Benden bin kat daha değerli kişilere ulaşılan, nefret edilse dahi köprü görevi gören bir basamak olduğum için gururluyum. O azıcık gurur da olmasa kendi ellerimle sonumu getirmek için hevesli olurdum, bilakis.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PROFESYONEL
AdventureO bir hırsız. Dahası dolandırıcı ve yalancı. O bir profesyonel. Üstelik gerçek bir dâhi. Ve şimdi polisin ona ihtiyacı var.