Ne şimşekler çaktı benim gökyüzümde. Ne sular aktı köprülerimin altından. Ne gemiler yaktım matluba ulaşmak için. Ve ne senelerimi harcadım bir günü yaşayabilmek için. Bu dünyaya gelme amacım tam olarak ne bilmiyorum hep bir mücadele hep bir savaş içinde geçti/geçiyor ömrüm. Küçüklüğümden itibaren bitmek bilmeyen sırlar, anlamlandıramadığım davranışlar ve içimde yeşerip duran hisler ile Hacer Gazel tam bir muamma. Kendimi bildim bileli Turhan ve annemden ötesine geçmeyen güven halkam içine yeni birini aldığı günden beri daha da huzurlu sanki. O da en az benim kadar sırlarla bezeli. O da en az benim kadar kendini tanımıyor. Ya birbirimize benzediğimiz için ya da birbirimizin tam zıttı olduğumuz için bir şekilde birleşti yollarımız. Ya da en enteresan şekilde en başından beri aynı yoldaydık.Haris annemin çarşafını kollarına kadar çekerken iç çekip annemin yüzüne baktım. Bembeyaz olmuştu. Durumunun iyiye gittiğini söylese de doktor babamın intihar haberi onu çok sarsmış olmalıydı. Kolay kolay sindirilecek bir şey değildi ama belli ki annemi üzen başka bir şey daha vardı. Turhan meselesi de üzmüştü ama daha başka bir şey. Anlayamadığım tuhaf bir şey. Babam hakkında bir gerçek ya da ne bileyim bir his. Onunla alakalı bu intihar haberi çıktığı anda da hissetmiştim aslında. Kadınsal bir şeydi bu. Böyle, nasıl desem, göz bebeklerindeki babam titremişti sanki. Öyle olur ya, çok sevdiklerimizi göz bebeklerimize yerleştiririz de nereye baksak onları görürüz. Ama bazen de düşerler oradan, titrerler, sarsılırlar ya da yok olurlar. Küçüklüğümden beri babam annemin göz bebeklerinde dururdu. Ne zaman ondan bahsetsem gözlerinin içi güler ve onun hisleri bana geçerdi. Ama şimdi başka bir şey vardı. Hissediyordum.
Gözlerim annemin yüzünde gezinirken "Ne düşünüyorsun?" diye sordu Haris. Bir an için annemle yalnız olduğumu sandığım için Haris'i hatırlamam güç oldu. Başımı kaldırıp ona baktığımda dikkatle beni izliyordu. Kaşları çok az çatılmış ne düşündüğümü çözmeye çalışır gibiydi. Ondan bir şey gizlemeyi bırakalı çok olmuştu. Yine de nasıl ifade edeceğimi bilmiyordum. İç çektim ve yeniden anneme baktım.
"Annem babamı çok seviyormuş. Bir kere mektuplarına denk gelmiştim," dedim gülümseyerek Haris'e bakarak. O da gülümsedi. "Babam da annemi çok seviyormuş ama," dedim gülüşümü silip gözlerimi kuşkuyla kısarak. "Tam adını koyamadığım bir şeyler var gibi. Küçükken de hissediyordum ama şimdi daha iyi anlıyorum. Yani annem nedense milim milim babamdan uzaklaşıyor gibi. Bu belki de yanlış bir histir ama bir kadının bir erkeği sevdiğini ya da ne kadar yakın olduğunu anlayabilir insan. Annem," dedim yeniden anneme bakarak. "babam hakkında başka bir şey biliyor olmalı. Ve bu her neyse onların aşkına zarar veriyor."
Haris beni dikkatle dinlerken yavaşça nefes aldı. Bakışları yüzümde gezinirken "Başka bir kadın mı vardı sence?" diye sordu.
Böyle bir soruyu babama yakıştıramadığım için önde reddetmek istedim ama sözlerimden ve hislerimden tam olarak bu çıkıyordu. Başka ne olabilirdi ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PROFESYONEL
AdventureO bir hırsız. Dahası dolandırıcı ve yalancı. O bir profesyonel. Üstelik gerçek bir dâhi. Ve şimdi polisin ona ihtiyacı var.