Meriç Uysal 🪷Görünenin ötesinde bir hayatım var. Herkesin mi öyle bilmiyorum ama ben her zaman içimde saklamak zorunda olduğum hislerle bezeliyim. Dışarıya göstermek istediğim birçok duygu var ama hepsi içimde bir yerlerde sıkışıp kalmış gibi. Ağzına kadar dolu bir şişeymişim de tek bir delik bulunca tazyikle her şeyi dışarı salıverecekmişim gibi.
Çok gitmek isteyip gidemediğim bir yok oluş var. Bu zamana kadar bana benzeyen biri olmadığı için mi bu yalnızlığım? Eğer kendime benzeyen birini bulursam rahata erebilir miyim? Neden buradayım? Onu görmek neden benim için bu kadar önemli? Bir kere konuştuğum biri oysaki. Tamamen ayrı kulvarlarda olduğum biri oysaki. O hayatını benim gibi yaşamıyor aslında. Ben her defasında atacağım adımı hesaplıyor ve milimi milimine uygun davranıyorum. Peki ya o? Benim göstermekten çekindiğim her hissi açıkça seriyor gözler önüne. Böylesine şeffaf olduğu için mi buradayım? Benim karmaşık dünyamı açması için mi peşindeyim? Bir alacakaranlık vaktinde dolunayımı gün yüzüne çıkarsın diye mi arkasındayım?
Cezaevinin kapısından içeri girdiğimde herkes yemekteydi. İtiraf edemediğim bir şeyler vardı içimde ve apaçık görünen şeyse Tuvana'yı ziyarete gelmemdi. Onda bir şey vardı beni kendine çeken. Bir şeyler vardı ve ben o şeyler için peşinden gelmeye razı olmuştum. İlk defa attığım adımları hesaplamadan gelmiştim. Devamında ne olacağını düşünmeden onu görme isteğimi bastıramamıştım. Yanlış bu, biliyorum. Fakat öylesine bir bulmacayım ki ancak Tuvana gelirse cevabım ortaya çıkacak gibi.
Beni görmesi ile cezaevi müdürü ve yardımcısı koşarak yanıma geldiler. Daha önceleri pek sık gelmediğim bu yer genelde bir olay olduğunda ziyaret ettiğim yerlerdendi. Onlar da endişelenmiş olmalılardı ancak ben olabildiğine sakindim. Gardiyanlardan birkaçı da bana baktığında gözlerim tutukluklar üzerinde gezindi. Tek tek bakmama rağmen onu görememiştim. Burada olduğundan emindim oysaki. Görmeyeli yüzünü unutmuş olabilir miyim? Sanmam. Dün gibi aklımda.
"Hoşgeldiniz komiserim, kime bakmıştınız?"
"Tuvana," dedim. Bir an için soy ismi aklıma gelmemişti. "Tuvana isimli bir mahkum vardı. Burada kayıtlı olması lazım. Ecmel davasına karışmıştı."
Başta kim olduğunu bulamasalar da sonradan hatırladılar sanırım.
"Aa şu çirkef kadın mı?"
Çirkef deyince müdürün yüzüne sinirle baktım. Belki öyleydi ama nedense bu hakaret bana gelmiş gibi hissetmiştim. Hem tamamen zıttım hem de bir o kadar benzerim olan bu kadına edilen bir hakaret bile bana isabet ediyor gibi gelmişti.
"Kendisi hücre cezası aldı. İki gün orada kalacak."
Şaşkınlıkla müdüre baktım. Böyle bir şeyi hiç beklemiyordum. Davası diğer suçlara göre çok ağır değildi ama hücreye atılmıştı öyle mi?
"İki gün mü? Ne yaptı ki? Neden hücreye attınız?"
"Kaçmaya çalıştı komiserim. Üstelik kaçarken iki gardiyanımızı da yaraladı."
Benim gibi. Ben olsam ben de kaçmaya çalışırdım. Bedenimi esir alsalar bile asla tutuklanmayan ruhum kaçmak için mutlaka bir çare arardı.
"Ayrıca mahkumlarla da pek iyi geçinemiyor. Ne düşündüğünü kestiremiyoruz. İçinde başka biri var sanki."
Bilirim. İki kişilikli gibi görünmenin ne demek olduğunu çok iyi bilirim.
"Onu görebilir miyim?"
"Efendim?"
Müdür anlamazca yeniden sordu. Hücreye atılmış bir mahkumu görmeyi istemek olabildiğine abes olmalıydı. Bir kere daha tekrar etmekten kaçınmadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PROFESYONEL
Mystery / ThrillerO bir hırsız. Dahası dolandırıcı ve yalancı. O bir profesyonel. Üstelik gerçek bir dâhi. Ve şimdi polisin ona ihtiyacı var.