daymınd yeni ficini sunar✌🏻👑
***
On ikinci yüzyılın başlarında, minnetin ve kinin eski dostluktan büyük bir düşmanlığa doğru serüvenine adım attığı zamanlardı. O zamanlarda gücünü kılıfına kılıç edinmiş her kral ve kraliçenin en büyük korkusu soyunu kaybetme kabusuyla baş başa kalmaktı. Bu sorunla karşılaşmak her soylu için bir savaşı ve dolayısıyla topraklarını kaybetmek demekti. Ancak bu korkuyu yaşayan Park Seojoon için işler pek de sıradan ilerlemiyordu. Kral Park, soyunu kaybetme korkusuyla baş başa kaldığında bir savaşın ortasında değildi ve bu korkularının en başında geliyordu.
Cornelius son yüzyılın en güçlü krallığı olarak biliniyorken bu devletin kralını son on üç yıldır, halkın tabiriyle, koca bir lanet sarmıştı. Yedi yıl boyunca hiçbir kadın gebe kalamamış, erkekler ise gebe kalsa bile ya bebeğini karnında kaybetmiş ya da ölü doğurmuşlardı. Park Seojoon yaşamını hekimlik çalışmalarıyla sürdüren biri olarak bu adına lanet konulan şeyi hiçbir zaman kabul etmese de çalışmaları sonuç vermeyince krallığının soyu için endişe etmek zorunda kalmıştı.
Bir gün, sarayın hekimi onu artık bedeninin yaşlandığı gerçeğiyle yüzleştirdi ve tacını oğluna devretmek için hazırlık yapmasını söyledi. Bu uyarı karşısında Park Seojoon, artık krallığının geleceği hakkında endişe etmek, sahip olduğu tek ailesini; oğlunu evlendirmek zorundaydı. Maalesef ki krallığının soyu temelini bilmediği bir lanet yüzünden tehlikedeydi ve bunu yok etmek için zamanı kalmamıştı.
Park Seojoon, oğluna çocuk verebilecek soylu bir leydi ararken oğlunun aslında yeni bir soya karıştığını aniden öğrendi. Cornelius'un laneti, Meldreth krallığının varisi olan Prens Byun Baekhyun ile yüzleşti.
"Sevgili krallarım, bu kadehi toplanmamızın şerefine kaldırmak ve böylesine iç çatışmaların olduğu bir dönemde bile sarayıma teşrif ettiğiniz için hepinize minnettarlığımı göstermek istiyorum." Kral Seojoon elindeki kadehi havaya kaldırdı ve ona hala şüpheyle bakan soyluları neşelendirmeye çalıştı. Bu çok nadir durumlarda gerçekleşen bir kraliyet toplantısıydı. Çevre krallıkların tümü, varisleriyle birlikte buradaydı.
Krallar ve varislerin etrafında toplandığı dikdörtgen ve uzun bir masa, Cornelius'un verdiği en zengin ziyafetiyle doluydu. Bugün aralarında birbirleriyle düşman olanların da katıldığı bu toplantı acil bir bildirge sonucunda gerçekleşiyordu. Kral Seojoon ne kadar bir lanetle yüz yüze olduklarını inkar etse de artık kaçış yoktu. Köşeye sıkışmıştı ve artık bir plan yapmak zorundaydı. Bu yüzden, çevre krallıkların tümü anlaşmaya uydu ve lanet hakkında konuşmak için toplandı.
Bu anlaşma hiçbir zaman yasal olmamıştı. Otuz beş yıl kadar öncesinde, taclar yeniden devredildiği zamanlarda ortaya çıkan bir söylenti üzerine yapılmış sözlü bir anlaşmaydı. Maddeleri ise anlaşmaya katılan kral ve kraliçelerin arzularından oluşuyordu. Her krallığın bu anlaşmaya yalnızca bir madde ekleme hakkı bulunuyordu. On maddeden oluşan bu anlaşmaya ilk kuralı Park Seojoon'un bizzat kendisi koymuştu. Bir gün bu maddeyi kullanmak zorunda kalacağını hiç düşünmese de sadece söylentiden ibaret olan saçma bir lanet için diğer dokuz krallıkla arasını bozmaya değer görmedi. Bir gün bir belirsizlik çıkarsa bir araya gelip uzlaşmayı tüm krallıklar arasında zorunlu hale getirdi. Ve bugün o gündü.
"Bir kral olarak vaktin ne kadar değerli olduğunu bilirsiniz, Kral Park." Kadehini yarılayan Kral Yong sıkıldığını belirtmek için yerine oturdu ve alaycı bakışlarını Kral Park'a yöneltti. Onu uzun zaman sonra ilk kez köşeye sıkışmış ve çaresiz bir halde bulmuştu. Durumla eğlenmesi gerekirdi. "Tabii son zamanlarda halkınız için endişe etmek yerine kendinize bir dünür arar olmuşsunuz. Vaktin sizin için çok da mühim olmadığına inanıyorum." Masadaki diğer krallara göz attığında hepsinin düşünceli göründüğünü fark etti. Bu lanet dedikoduları tüm krallıklara vesvese gibi yayılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Curse of Cornelius || chanbaek [mpreg]
FanfictionBen on krallığın onuna da tek başıma ve silahsız bir şekilde meydan okuyabilecek kadar deli, kendi halkını vergi artışı nedeniyle grev için galeyana getirecek kadar gamsız, turnuvalardan turnuvalara koşup prensleri birbirine düşürecek kadar korkusuz...