Selam🤍 Lütfen hayalet okuyucuysanız en azından bir oy atmayı, sadece oy atıp geçenlerdenseniz bir yorum yapmayı esirgemeyiniz. Ufacık bir ricada bulunduktan sonra sizi bölümle baş başa bırakıyorum. Keyifli okumalar🌸
***
Herkesin sessizleştiği bir vakit hazırlanıp odasından ayrıldı. Kapısında nöbet tutan muhafızları atlatması zor olmamıştı. Büyü Elys için her şey demekti. Eskiden varlığından bile nefret ettiği gücünün onu ne kadar yücelttiğini gördükçe kendini kabul görmeye başlamıştı. Sarayda geçirdiği muhtemel son günlerinde aklını kemirip duran ihtimallere yön vermeyi seçiyordu. Baekhyun ölümcül bir uykunun içinde savaş verirken herkes her şeyi öğrenene dek bir plan yapmalıydı.
Zindanların olduğu kısma zor da olsa kimseye görünmeden ulaştı. Kapıda uyuklayan muhafızların uykusunu büyüyle derinleştirdi ve tekli hücrede zincirlere bağlanmış olan mahkumu görmeye gitti. İçeri girdiğinde yarı uyuklayan Marnid'in varlığını fark edince doğrulduğunu gördü. Elys'ın kendisine ulaşması için Sehun'la olan ziyaretinde işaret bırakmıştı, işe yaramış görünüyordu.
"Ne söyleyeceksin?" diye sordu Elys. Onu tanımıyor, kim olduğunu bile bilmiyordu. Baekhyun'u bu şekilde saraya getirdiği için çok kızgındı çünkü doğum yapmasına engel olmuş olabilirdi.
"Kraliçe." Marnid yüzündeki yaralara rağmen güçlükle sırıtarak boynunu eğdi. "İçinizdeki bu stresin sebebi Baekhyun'un bu halde olması mı yoksa Jihwa dönünce kapı dışarı edilecek olmanız mı?" Marnid her şeyin farkındaydı. Elys'ın korkularını çok net bir şekilde okuyabiliyordu. Karşılıklı zaaf alışverişi yapmak ikisi için de mantıklı olandı.
"Sayende Baekhyun ölecek," dedi Elys kızgınlıkla. Tırnaklarını diğer koluna geçirip stresle kazımaya başladı. "Doğanın dengesi oturacak ama Tanrı'nın Cyrus'unu öldürdüğün için cezam kalkmayabilir."
"Peki ya cezanız kalkarsa?" Tek kaşını havalandırıp sırıtmaya devam etti. Elys durmadan dışarıyı kontrol ediyordu ama hala kimse ikisini fark etmemişti. "Jihwa gelince her şey açığa çıkacak. Bebek doğunca cezanız kalkacak ve ölümlü olacaksınız. Eminim dileğiniz Park Chanyeol'ün halkın ortasında kellenizi uçurması değildir."
Elys düşünceli bir şekilde ona yaklaştı ve gözlerine baktı. Aklından geçen şeyleri okuyabiliyordu. Baekhyun dönene kadar tek dileği son günlerini huzurla yaşamak ve doğumdan sonra kendi hayatını sonlandırmaktı ancak aklı kurcalanıyordu. "Kocamı bunun için öldürmedim," diye sayıkladı öfkeyle. Amaçları dışlanmıştı, farkındaydı. "Ölürken bile saygı gören bir kraliçe olmak istiyordum."
"Hala olabilirsiniz kraliçem."
"Nasıl?" Kollarını tavana asan zincirlere göz attı. O kadar çok yara almıştı ki buna rağmen kuvvetli görünüyordu. Marnid'in istediği anda buradan kaçabileceğini biliyordu ama amacı kendisiyle konuşmaktı. Bu yüzden kaçmadığını gördükçe daha çok ilgisini çekiyordu.
"Şimdilik olacakları önlememizin bir yolu yok ama eğer sabredersek tekrar Cornelius halkının saygı gördüğü bir kraliçe olabilirsiniz." Koridordan gelen ayak seslerini fark edince kafasını duvara yasladı ve sinirle gözlerini yumdu. İçinden sayıkladığı kelimeler koridordaki seslerin kesilmesine neden olmuştu. Muhafızların tümünden kurtulduğunu anlayınca gözlerini araladı ve Elys'a baktı. "Eğer Cyrus yaşarsa sizin muhtemel sonunuz halka ibret olsun diye meydanda asılmanız olacak. Ben ise amaçlarımı hiçbir zaman gerçekleştirmeden öleceğim. Biz bu sonu hak etmeyecek kadar güçlüyüz. Biz yaşamalı ve bu dünyaya gerçek gücü kanıtlamalıyız."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Curse of Cornelius || chanbaek [mpreg]
FanfictionBen on krallığın onuna da tek başıma ve silahsız bir şekilde meydan okuyabilecek kadar deli, kendi halkını vergi artışı nedeniyle grev için galeyana getirecek kadar gamsız, turnuvalardan turnuvalara koşup prensleri birbirine düşürecek kadar korkusuz...