11- Sangra'nın içindeki geçmiş

1.7K 197 780
                                    

Y/N: Lütfen yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın😭🌸

***

Park Chanyeol'ün suratıma sırıta sırıta bakarken bir kadınla beraber olduğunu itiraf edişi tarafımca kabul edilebilir bir şey değildi. Böyle bir şeye bile cesaret ettiği için onu oracıkta tutuklatmam gerekirdi ama öyle yapayalnız kalmıştım ki tek bir tepki verememiştim. Bana söylediklerinden sonra arkasını dönüp topuklarını vura vura gitmişti, beni yine bir başıma bırakmıştı. O an hissettiğim duygular yüzünden kendime o kadar kızmıştım ki tarifsizdi. Zaira'nın söylediği o evreye hiçbir zaman geçemeyeceğini o zaman kabullenmiştim. Park Chanyeol bu saatten sonra beni sevmenin yanından bile geçemezdi.

O öfkeyle hana dönüp odaya gitmiş ve anlamsızca eşyalarımı toplamıştım. Sonra buranın babamın sarayı olmadığını hatırlayıp her şeyi bırakmış ve yatağa oturup saçma sapanlığıma gülmüştüm. Buraya geleli üç gece olmuştu, üç gecenin hiçbirinde rahat uyku uyuyamamıştım. Kraliçenin daha çok yakınlaşmamız için verdiği çabalar tam tersi yönündeydi. Kabullenemiyordum bu durumu.

Marnid'i ve beni konuşurken görmenin öfkesine kapılıp, bir anlık kıskançlıkla yalan söylediğini düşündüm. Bu ihtimal ağır basıyordu ama yine de sırf canımı sıkmak için böyle bir şeye cesaret etmesi kabulüm değildi. Yine de gerçeği bilmeye ihtiyacım vardı. Bu yüzden hızlıca toparlanıp odadan ayrılmış ve Sehun'un odasına gitmiştim. Günün ortasındaydık, dışarıda olduğunu düşünmüştüm ama odasındaydı. Kapıyı tıklatıp içeri girdiğimde beni şaşkınlıkla karşılamıştı. Yataklardan birinde oturmuş kitap okuyordu. Bu halini görünce gülümsemeden edememiştim. Onu Jongin'e benzetip durmayı kesmem gerekiyordu.

"Gelebilir miyim?" Başımı kapıdan içeri sokup göz attığımda yalnız olduğunu görsem de müsaade almak istemiştim. Beni fark eder etmez hemen toparlanmıştı.

"Lütfen içeri girin lordum." Kitabını alelacele kapatıp yatağın üzerine bıraktıktan sonra ayaklandı ve beni karşıladı. Hala aramızdaki resmiyeti kaldıramıyor oluşu canımı sıksa da bu sefer görmezden gelmek istiyordum. "Bir sorun yoktur umarım," dedi kuşkuyla yüzüme bakarken. Sinirden yüzüm gözüm kızarmıştı, garipsemesi normaldi.

"Bugün Chanyeol'ün muhafızlığını Kyungsoo'ya devrettin herhalde," dedim omuzlarımı silkerek. Yatağının ucuna oturduğumda karşıma bir sandalye çekip oturmuştu. "Az önce canımı sıktı."

"Hala anlaşamıyor musunuz?" diye sordu merakla. Gözlerinde farklı bir anlam vardı ama çözemiyordum. Çözmek de istemiyordum.

"Anlaştığımız tek konu birbirimizin hayatına müdahale etmememiz üzerine." Kafasının daha çok karıştığını görünce derin bir nefes alıp başımı iki yana salladım. Bunu açıklamakla zaman kaybedemezdim. "Marnid'i biliyorsundur, eski dostum." Ondan bahsettiğimde bakışları değişmişti. Başını sallayarak onayladı ve devam etmemi belirtti. "Gölün orada okuduğu şiir yüzünden ona kafayı takmıştı. Bugün ikimizi konuşurken görünce saçmaladı, onu tutuklamaya çalıştı."

"Haberim yoktu..." Elini saçlarına daldırıp karıştırmaya başladı. Nasıl olmuştu da Chanyeol'ü yalnız bırakmıştı anlamamıştım ve bu daha çok şüphelenmemi sağlıyordu.

"Ben de sinirlenip istediğimle görüşürüm deyince bana bir itirafta bulundu." O anı hatırladıkça daha çok öfkeleniyordum. Karşımda pişkin pişkin sırıtışı zihnimde taptazeydi. "Dün gece bir kadınla beraber olduğunu söyledi bana," dedim tek çırpıda. Gözlerimi sıkıca yumdum ve derin nefesler alıp vermeye başladım. Bu kıskançlık falan değildi. Böyle bir ihanete uğramayı kaldıramazdım.

The Curse of Cornelius || chanbaek [mpreg]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin