Y/N: Oy vermeyi ve bolca yorum yapmayı unutmayın. Düşüncelerinizi sık sık görmek istiyorum, lütfen🥺❤️
***
Sarayın dışında çok uzun ve yorucu bir gün geçirdiğim için akşam çöktüğünde saraya ancak dönebilmiştim. Bütün gün Minseok'la beraber koşturduğum için çok yorgundum. Araştırmalarımı hız kesmeden sürdürüyordum. Elimde olanlar bir işime yarar mıydı hala emin değildim. Yarın sabah Zaira saraya dönecekti, o geldiğinde ona soracak çok şeyim birikmişti. Ona aldığım tüm notlarımı gösterip fikirlerini almayı düşünüyordum. Kardeşimi de çok özlemiştim. Hepsi burnumda tütüyordu.
Onlar gideli neredeyse bir hafta olmuştu. Yaptığımız planlamaya göre de yarın sabah saraya döneceklerini umuyordum. Minseok'la saraya dönmeden önce gözcülerle konuşmuştuk ancak hala izlerine rastlamadıklarını söylemişlerdi. Geceye kadar sınıra ulaşamadıklarını, bu yüzden bir yerde çadır kurup dinlendiklerini düşünüyordum. Jongin yanlarında olduğu için içim biraz daha rahattı.
Odamın koridoruna yorgun bir şekilde çıktığımda Minseok'a yemeği odamda yiyeceğimi, muhafızlardan rica edeceğimi söyleyip onu odasına yollamıştım. Günlerdir sürüklemediğim yer kalmamıştı. Buna rağmen bir an bile hayıflanmamıştı. Aslında onunla zaman geçirmeyi özlediğim için buna itirazım yoktu. Minseok ile her zaman iyi bir ikili olmuştuk.
"Sehun?" Odama doğru ilerlerken Chanyeol'ün odasının kapısında dikilmiş, muhafızın biriyle bir şeyler konuştuğunu görünce meraklanmıştım. Beni fark edince muhafızın omzunu sıvazlayıp uzaklaşmasını sağlamıştı. "Sorun mu var?" diye sordum çekingen bir şekilde yanına yaklaşırken. Derin bir nefes almış, ellerini arkasında birleştirmişti.
"Chanyeol hasta," dedi. Kaşlarımın çatılmasına, kalbimin korkudan atmasına sebep olmuştu. Bir anda paniklediğimi fark edince beni sakinleştirmek ister gibi gözlerini kırpıştırdı. "Endişelenme, sadece biraz soğuk almış. Dünkü yağmura yakalandığı için üşütmüş olmalı."
Sehun'un söylediklerinin ardından iç çekerek Chanyeol'ün odasının kapısına baktım. Ona hala o kadar kızgındım ki dünkü yağmurda ıslandığını bildiğim halde gidip de onu uyarmamıştım. "Turnuvalara hazırlanacağım diye yağmurun altında talim yaparsa öyle olur. Hırsı sonuna sebep olacak bir gün." Sitem edercesine mırıldansam da içten içe ona kıyamayışım beni delirtiyordu.
O gün, pazar yerinin oradaki tartışmamızın üzerinden dört gün geçmişti. Dört gün boyunca ne ben onunla, ne de o benimle muhatap olmamıştık. Saçma sapan bir yanlış anlaşılmalar zincirine kapıldığımızı biliyordum ama affedemiyordum. Kıskançlığından yaptıklarını bile inkar ediyordu. Sinirlendiğindeki sözleri öyle dikenliydi ki alttan almayı başaramıyordum. Diğer yandan kendimi de suçluyordum bunlara sebep olduğum için. Her karşı karşıya geldiğimizde öfkeli yaklaşımını sürdürmeye çalışsa bile bana dokunmak ister gibi bakıyordu. Bu kadar kolay pas vermek istemediğim için de dört gündür onu görmezden gelmiştim.
"Şimdi nasıl?" Sehun'un sitemlerimin karşısında tepkisiz kaldığını görünce sordum. Her ne kadar kızgın olsam da hasta olduğunu bile bile odama gidip uyuyamazdım.
"Elys onun için güçlendirici iksirler yaptı, uyuyor. Sabaha kadar dinlenirse toparlanacağını söyledi."
"Asterran'a gitmemize birkaç gün kaldı. Bu haldeyken nasıl yol tepeceğiz?" Aslında turnuvaların başlamasına henüz on gün vardı ama Asterran buraya çok uzak olduğu için ilk beş günü gözden çıkarmıştık. Geri kalan günleri de dinlenmeye ve talime ayırdığımız için birkaç gün sonra yola çıkmayı düşünüyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Curse of Cornelius || chanbaek [mpreg]
FanfictionBen on krallığın onuna da tek başıma ve silahsız bir şekilde meydan okuyabilecek kadar deli, kendi halkını vergi artışı nedeniyle grev için galeyana getirecek kadar gamsız, turnuvalardan turnuvalara koşup prensleri birbirine düşürecek kadar korkusuz...