Kralın isteği üzerine Sangra'ya gelmiştik. Yolumuz çok uzun olmamasına rağmen kral benim için ayrıca bir ekip hazırlattığından fazla kalabalık olmuş, mola işlerini istemeden uzattığımız için iki gecelik yolu dört güne ancak gelmiştik. Atlı arabayla geldiğim için fazla yorulmadığımı düşünseler de yol boyu o kadar kasılmıştım ki nefes alamıyordum. Kraliçenin bizi biraz eğlenelim diye gönderdiği festivalleriyle ünlü şehirde, ilk günüm can sıkıntısından ölmek üzereyken geçiyordu. Üstelik çok yorulmuştum ama dört gün boyunca o kadar bunalmıştım ki uyumak bile istemiyordum. Daha seyahatin ilk gününde böyleyken bir hafta boyunca ne yapacağımızı düşünüyordum.Benimle beraber Zaira da gelmişti. Ben sadece yanımda olmasını, bana akıl vermesini istediğim için onu çağırmıştım ama o benimle ilgilenmeyi görev haline getirdiği için her anımda yanımdaydı. Yol boyunca benim için hazırlattığı güçlendirici iksirleri içmeme özen göstermiş, yemeğimi diğerlerinden ayrı hazırlayıp yedirmişti. İnsanlar gebe olduğumu düşündüğü için kimseye garip gelmiyordu bu durum. Fakat benim için çok da normal sayılmazdı. Onun için nasıl bu derecede değerli biri haline gelmiştim, merak ediyordum. Sadece babalarımla ilgisi olduğunu düşünmüyordum.
Sehun ve Kyungsoo ekiple ilgilenmekle görevli oldukları için mecburi olarak gelseler de seyahat için hevesli olduklarına şahit olmuştum. Yol boyunca somurtup duran Chanyeol'e mecbur kalmamamı sağlamışlardı. Ayrıca Minseok da diğer ikisiyle iyi anlaşıyordu, bu yüzden içim rahattı. Minseok'un saraya dönmesi ile yola çıkmamız da bir olmuştu. Bu yüzden iki gecedir neden saraya gelmediğini sorgulayamamıştım. Yol boyunca da verdiğimiz molalar haricinde pek konuşamamıştık. Atlı araba olayı sadece bana sunulduğu için kimseyle sohbet halinde sayılmazdım. Aramızdaki en yaşlının Zaira olduğu gerekçesiyle onu da arabama alarak iki kişilik listeyi doldurmuştum. Chanyeol ile dört gün aynı arabada yolculuk etme fikrine bile katlanamıyordum çünkü. Birbirimize alışalım diye çıktığımız yolun sonunda birbirimizi öldürürdük.
Sangra'nın merkezine vardığımızda bizi karşılayan insanların gereksiz abartılı törenlerine maruz kalmıştık. Beni ve Chanyeol'ü ilk kez nişanlı olarak gördükleri için gelişimizi kutlamak istemelerini anlıyordum. Sangra halkının tuhaf bir eğlence anlayışı vardı. Ufak bir haberi bile öyle deli gibi kutluyorlardı ki, düşününce kraliçenin bizi buraya yollaması normaldi. Burada hiçbir şeyi dert etmeden eğleneceğimizi ve yakınlaşacağımızı düşünmüştü. Ben bunun aksini düşünsem de artık devletin işlerine daha çok yoğunlaşmam gerektiğine inandığım için müdahalede bulunmuyordum. Bu yüzden kalacağımız misafirhanede ikimize sadece bir oda düşmesini bile sorgulamamıştım. İnsanlar nişanlı olduğumuz için ikimize tek yataklı bir oda hazırlamakta çekinmemişlerdi.
Chanyeol güya nezaket gösterip biraz dinlenmem için odayı bana bırakmıştı ama dinlenmenin aksine iyice yorulduğumu hissediyordum. Ne kadar eğlenceleriyle ünlü bir şehir olsa da yapılara verdikleri değer düşüktü. Kaldığımız misafirhane bile Sangra'nın en iyisi olmasına rağmen küçüktü. Bu yüzden herkese oda dağıttıkları için bize bir tane düşmüştü ve ikimize düşen yatağın boyutu inanılmazdı. Buraya sığacağımıza kesinlikle inanmıyordum. Aklımdan geçen en iyi plan gebelik yalanından istifade edip Chanyeol'ü yer yatağına yollamaktı. Doğmayacak çocuğu için bu kadarına katlanabileceğine inanıyordum.
Üzerimi değiştirip dışarı çıktığımda Chanyeol'ün kapının önündeki oturaklarda oturduğunu ve elinde tuttuğu kocaman kağıdı incelediğini fark edip yanına gitmiştim. Beni fark etse de odağını kağıttan çekmemişti. "O ne?" diye sordum yanına oturup kağıda göz ucuyla bakarken. Karmakarışık yazılarla dolu olduğunu görünce incelemeyi bırakıp Chanyeol'e açıklama yapması için bakmıştım. Yüzü ben yanına oturunca asılmıştı. Hala Sangra'ya sürüklendiğimiz için beni suçluyordu. Yol boyunca mızmızlanan çocuk gibi somurtup durmuştu. Cornelius'ta yapacak çok önemli işleri varmış gibi farklı bir yere sürülmek onu rahatsız etmişti, inanamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Curse of Cornelius || chanbaek [mpreg]
FanfictionBen on krallığın onuna da tek başıma ve silahsız bir şekilde meydan okuyabilecek kadar deli, kendi halkını vergi artışı nedeniyle grev için galeyana getirecek kadar gamsız, turnuvalardan turnuvalara koşup prensleri birbirine düşürecek kadar korkusuz...