Büyük parmaklarını ezbere bildiği vücudumda gezdirirken dudaklarıyla duvarlarımı hazırlıyordu. Ona daha çok alan tanımak için ellerimle kalçalarıma destek vermiş, yerimde yükselmiştim. Bundan hoşnut olmuş gibi doğruldu ve gözlerime bakıp gülümsedi. Fazla eğilmeye gerek duymadan duvarlarımın tadını çıkarmaya geri dönmüştü. Dişleri tenime her değdiğinde kendimden geçiyor ve bilincimden bağımsız bir şekilde inliyordum.Ne zaman bu hale geldiğimizi bile bilmiyordum ama sorgulamayacak kadar memnundum. Günlerce birbirimizden o kadar uzak kalmıştık ki bunu yeni fark etmiş gibi sorgusuzca sevişmeye başlamıştık. Her gece olduğu gibi bu gece de sadece uyumak için yanıma geldiğinde ona yaklaşarak arzularımı dile getirmiştim. Reddederse anlardım ama anında beni kendine çekmiş, öpmeye başlamıştı. Onun da beni ne kadar özlediğinin farkındaydım.
Yorgunluğunu bahane edebilir, sadece birbirimizi tatmin etmek için hızlı davranabilirdi ama öyle değildi. Her zamanki gibi sevişirken bile bana verdiği değeri hissettiriyordu. Bakışları özeldi, o zaman zaman kusur bulduğum yara izlerime bile hayranlıkla bakıyordu. Benim onu iyi hissettirmek için çabalamam gerekirken onun benim için özen göstermesi mahcup hissettiriyordu. Yasta olan o değilmiş gibi kendime çekmiştim ilgisini. Ama zaten bunu sevdiği için yaptığını biliyordum, bu yüzden bir itirazım yoktu.
Parmaklarıyla duvarlarımı uzun bir süre zorladıktan sonra geri çekilip elini diliyle ıslattı ve sertliğini çekiştirmeye başladı. Kendini hazırladığını anlayınca belimin altına bir yastık iliştirdim. Çıplak vücudumun altındaki kadife kumaş beni inanılmaz rahatsız ediyordu ama düzeltecek ya da çarşaftan kurtulacak kadar bile kendimde hissetmiyordum. Sadece onu arzuluyordum.
Kendini yeterince hazırladığını anlayınca elini kavradım ve kendime doğru çektim. Dudaklarını dudaklarımla buluşturmuş, açlıkla öpmeye başlamıştı. Dilini dilime değdirdiğini hissettiğim anda derinden inledim adını. Bundan zevk almış gibi dudaklarıma gülmüştü. Diğer yandan sertliğini içime konumlandırmaya çalışıyordu.
Yerinde hafifçe yükseldi ve eliyle üyesini içime ittirdi. Dudaklarından hızlıca ayrılıp boynumu eğerek içime giren sertliğine baktım ve elimle ittirmesine yardım ettim. Birkaç gel gitin ardından tamamen içime girdiğini hissederek inlemiştim. Elini belime sarmış, hareketlerime yön veriyordu.
"Baekhyun," diye fısıldadı adımı. Dudaklarımın etrafına sert ve kelebek öpücüklerini konduruyordu. "Baekhyun... Kafayı yiyeceğim."
İçime her girip çıktığında hareketleri daha da hızlanıyordu. Hareketlerimiz o kadar uyumluydu ki ikimiz de hiç zorlanmıyorduk. Kendinden geçmiş bir halde anlamsızca adımı sayıkladığını görsem de tepki veremeyecek kadar kendimi kaybetmiştim sanki. Parmaklarım vücudunun her bir noktasına dokunmak istiyordu.
"Aşkım, biraz daha hızlan." Yerimde doğrulup bedenine sarıldığımda kulaklarına fısıldadım. İsteğimi duyar duymaz kalçalarını daha hızlı bir şekilde hareket ettirmeye başlamıştı. "Biraz daha," diye fısıldadım boynunun üzerine. Dişlerimi tenine değdirip çiğnemeye başladım. Hiçbir şekilde ona doyamıyordum.
Kahin olmanın en güzel yanını Bawtry'de seviştiğimiz gecelerden birinde keşfetmiştim. Benimle sevişirken içinden öyle güzel şeyler söylüyordu ki hiçbirini dışa vurmadığının farkında bile değildi. Neleri söylemek istediğini duyabildiğim için onunla sevişmekten çok daha büyük bir zevk alıyordum. Bu bir süre sonra bende bağımlılık haline gelmişti. Birkaç haftadır ayrı kaldığımız dönemde de bunu ne kadar çok özlediğimi fark etmiştim. İçime her girip çıktığında güzelliğimi övüyordu.
Pozisyonlarımızı değişmeden, dakikalar boyunca sevişmiştik. Kendini bedenimin arasında o kadar rahat hissediyordu ki hiç pozisyonlarımızı değiştirmeyi aklına getirmemişti. İçimde daha çok hızlandığını ve kendinden tamamen geçtiğini anlayınca rahatlamak üzere olduğunu anlayıp bedenine daha sıkı sarıldım. "Geleceğim," dedi sadece. Uyarısının hemen ardından içimden çıkmaya bile fırsat bulmadan sıvısını duvarlarıma akıtmıştı. Elimi üyesine götürüp rahatlamasına yardım ederken tamamen içime gelmesi için çabalıyordum. Ona yardım etmem hoşuna gittiği için ses etmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Curse of Cornelius || chanbaek [mpreg]
أدب الهواةBen on krallığın onuna da tek başıma ve silahsız bir şekilde meydan okuyabilecek kadar deli, kendi halkını vergi artışı nedeniyle grev için galeyana getirecek kadar gamsız, turnuvalardan turnuvalara koşup prensleri birbirine düşürecek kadar korkusuz...