Uzun zamandır bir süre için ilk defa bu kadar huzurluydum. Kehanetler yoktu, uykularım bölünmüyordu. Günden güne büyüyen ve gelişimini sürdüren oğlum hep yanımdaydı. Sarayın içi yeni doğan bebeğim sayesinde kasvetten uzak, güvenliydi. En önemlisi kocam yanımdaydı ve bana olan ilgisini bir kez olsun eksiltmiyordu.
Yejun'un doğumunun üzerinden yirmi gün geçmişti. Yirmi günlük bir bebeğe göre o kadar güzel büyümüştü ki inanamıyordum. Zamanın bu kadar hızlı işlemesine hazır değildim. Onu izlerken istemeden geleceği hakkında düşünüyor, yaşlanma korkusuyla başa çıkmaya çalışıyordum. Önceden hiçbir şeyi dikkate almadan yaşamayı amaç haline getirmiş biriyken şimdi her anımda ve her adımımda oğlumu düşünüyordum.
Sarayın içinde bana ihanet etmeyi düşünen kim varsa hepsini uzaklaştırmıştım. Chanyeol'ün halaları evlerine gitmişti. Babam ve dayım da bir süre önce Meldreth'a geri dönmüştü. Her ne kadar biraz daha yeğeniyle zaman geçirmek istese de babamın ısrarıyla Jongin de geri dönmüştü. Uzun zamandır orayı boşladığı için gidip halka bir görünmesini ve sonra tekrar gelmesini söylemiştim. Hem yeğeninden hem de benden ayrılmak istememişti. Tabii Sehun da diğer etmenlerden biriydi.
Meclis üyelerinin hepsi sorgusuz bir şekilde değiştirilmiş, yerlerine daha güvenilir olduğuna inandıklarım getirilmişti. Bu kararıma halkın tepkisi ağır olsa da umrumda olmamıştı. Onların güvenliği için bir şekilde en içeriden başlamamız gerekiyordu değişime. Artık büyüyle manipüle edilen Kral Seojoon'un değil Kral Chanyeol ve Kral Baekhyun'un devriydi. Bunu zamanla öğreneceklerine, kabul edeceklerine inanıyordum.
Bebeğimin doğumu dolayısıyla laneti ortadan kaldırdığı için halk bugünlerde alınan kararları fazla sorgulamayacak kadar neşe içindeydi. Son yirmi gün içerisinde şehrin uzak köylerinden birkaç erkeğin sağlıklı bir şekilde doğum yaptığını öğrendiğimizden beri biz de daha mutluyduk. Artık Jihwa'nın istemeden sebep olduğu ne varsa hepsinden kurtulmuştuk.
"Bebeği bu kadar sıkarsan baskıyla ağlayabilir." Jihwa'nın karşımda kocama bebeğimizle ilgili eğitim vermesi her şeyden çok inanılmaz geliyordu bana. Oğluna kavuşmuş, bunu normalleştirmiş ve torununa nasıl bakacağı hakkında bilgiler vermeye başlamıştı. "Tutarken koltukaltlarına baskı yapmamaya da özen göstereceksin. İşte böyle." Yejun'u dikkatle kollarına aldıktan sonra Chanyeol'e doğru uzattı ve beklentiyle gülümsedi. Çok sevimli görünüyorlardı.
"Tamam... Benden pek hoşlanmıyor gibi." Bebeği kucağına alır almaz bütün sessizliği bozulmuş ve çığlıklarla ağlamaya başlamıştı. Chanyeol'ün her denemesinde başarısız olması komik olsa da bir yandan endişe veriyordu. Bebeği ağlatmaktan korktuğu için kucağına bile alamıyordu.
"Hoşlanmaz olur mu evladım? Babasısın sen onun. Düzgünce tut." Bebeği kucağına düzgünce oturtturup kollarıyla destek vermesini sağladı. Chanyeol ise bebeğin sırtını sıvazlamaya başlamıştı. Onun için yapabildiği en iyi şey buymuş gibi hissediyordu. "Gazını almak için sırtını okşaman güzel ama buna alıştırma. Bu sefer bununla baş edemezsin."
"Peki." Sırtını okşamayı anında bırakıp boynundan destek vererek tutuyor ve ufak adımlarla odanın içinde yürüyordu. Annesine olan utangaç bakışları bir süre sonra beni bulmuş ve heyecana dönüşmüştü. "Ne zaman uyandın aşkım?"
"Bir süredir uyanığım." Yerimde doğrularak esnemeye başladım ve yorganı üzerimden attım. Jihwa beni fark edince gülümseyerek bana dönmüştü. Günlerdir olduğu gibi yine bana karşı fazlasıyla ilgiliydi. Sanki burada kalmasının bedeli varmış ve bana karşı daha özenli olmak zorundaymış gibi hissediyordu, farkındaydım ve buraya alışması için ses etmemeye çalışıyordum. "Günaydın Jihwa anne." Tabii Chanyeol'ü alıştırmamın en iyi yolu ona oğlundan önce anne diyebiliyor olmamdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Curse of Cornelius || chanbaek [mpreg]
FanficBen on krallığın onuna da tek başıma ve silahsız bir şekilde meydan okuyabilecek kadar deli, kendi halkını vergi artışı nedeniyle grev için galeyana getirecek kadar gamsız, turnuvalardan turnuvalara koşup prensleri birbirine düşürecek kadar korkusuz...