İki tane bebek. Evet, yanlış duymadınız. İki tane bebeğe sahiptim. Üstelik ikisi de kepçe kulaklara ve kıvırcık saçlara sahipti. Ve aralarında otuz yaş olmasına rağmen aynı yaştaymış gibi davranıyorlardı.Tabii ki kocamdan ve oğlumdan bahsediyorum. Her seferinde sabrımı sınamanın yollarını arayıp buluyor ve ortak hareket ediyorlardı. Yejun çocuktu ve yaşı kadar davranıyordu ama Chanyeol'ü anlayamıyordum. Koskoca kralın tacına bakmadan böyle davranması beni düşündürüyordu.
"Arsızlığın boyut atladı artık." Oyuncak bebekleri yatağın üzerinden toplarken söylendiğimde ne yaptım der gibi suratıma bakıyordu. "Bir daha Yejun'u arsızlıklarına alet edersen çocuğu doğurmam haberin olsun." Göbeğimi işaret ederek böyle bir tehditte bulunmam ne kadar normaldi bilmiyordum. Güldüğüne göre çok da ciddiye alınmamıştım.
Meldreth'taki odamızdaydık. Geleli iki gün olmuştu ve düğüne sadece bir gün kalmıştı. Biz telaş içinde koştururken Yejun ve Chanyeol'ün arsızca oyunlar hazırlaması beni yoruyordu. Düğün hazırlıklarına el atmayacağını çünkü Sehun'un tarafında olduğunu ve istekli görünmek istemediğini, ağırdan alacağını falan zırvalayarak bütün gününü Yejun'la geçiriyordu. Babama şimdi kafa tutası gelmişti, inanamıyordum.
"Ne oluyor burada?" Aralık olan kapıdan içeri giren Jihwa anneyi gördüğümde elimdeki bebekleri göstererek yanına gittim. Bunları Meldreth'tayken kuzenimin çocuklarına o dikmişti. Şimdi Yejun'la sarayda ne kadar bez bebek varsa bulup odama topladıklarına inanamıyordum. "Bunlar niye burada oğlum?"
"Jihwa anne, gerçekten oğlunun arsızlıklarına yetişemiyorum." Onu her gördüğümde hala Chanyeol'e yaptığı imayı hatırlıyor ve utanıyordum ama bu sefer Chanyeol ile uğraşabileceğimi sanmıyordum. "Sarayda ne kadar bez bebek varsa toplayıp yatağa dizmişler."
"Ne amaçla?" Elimdeki bebekleri alıp elini sırtıma götürdü ve sıvazlamaya başladı. Yatağın ucuna oturmuş çocuk gibi omuz silken oğluna bakıyordu.
"Ailemizin ne kadar genişleyeceğinin mesajını verdim sadece."
"Yedi tane bebekle mi Chanyeol?" Jihwa annenin elindeki bebeklerden birini alıp üzerine fırlattığımda korkarak yana yatmış ve ıskalayınca gülmüştü. "Başka çocuk yok. Ölene kadar korunma büyüsüyle yaşayacağım."
"Tamam, yedi abartı oldu ama bir tane daha yaparız diye düşünüyordum."
"Yapmayacağız."
"Çocuklar, sessiz olun." Jihwa anne araya dahil olup kolumu tutarken derin nefesler alıp vermeye başladım ve elimi göbeğime dokundurdum. Terziye kıyafetlerim için provaya gitmem gerekiyordu ama burada Chanyeol ile uğraşıyordum. "İkiniz de kral olduğunuzu unutuyorsunuz. Chanyeol, kocan hamile ama senin neyin var? Çocuk gibi davranıyorsun."
"Canım sıkılıyor sadece."
"Bize yardım etmeye ne dersin? En yakın arkadaşın evleniyor hani?" Bileklerini yatağa yaslamış rahat rahat oturması sinirimi bozuyordu. Bir yandan da kıyamıyordum işte. Onca yorgunluğun içinde gülecek sebepler aramasına kızamıyordum. Yaşadığımız zor günlerden sonra bugünlerin tadını çıkarıyordu.
"İkiniz de toparlanıp kıyafetlerinizin provasına gidin. Jongin düğünümde kar yağıyor diye ağlıyor aşağıda. Dikkatimizi size veremeyiz."
Jihwa anne bir cevap almadan odadan ayrıldığında arkasından gidip kapıyı örttüm. Meldreth'a geleli birkaç gün olmasına rağmen hala yol yorgunluğunu atabilmiş değildim ve bu da beni fazla gergin yapıyordu. Hamilelik güzeldi ama bir an önce doğurmayı dilerdim. Zaman yaklaştıkça kendi kendimi strese sokuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Curse of Cornelius || chanbaek [mpreg]
FanfictionBen on krallığın onuna da tek başıma ve silahsız bir şekilde meydan okuyabilecek kadar deli, kendi halkını vergi artışı nedeniyle grev için galeyana getirecek kadar gamsız, turnuvalardan turnuvalara koşup prensleri birbirine düşürecek kadar korkusuz...