"Chanyeol, eğer şimdi kalkmazsan üzerine kusacağım." Kucağıma ağırlık verdiği yetmiyormuş gibi başını karnıma yaslamış, kendini bedenime bastırmaya başlamıştı. Kollarıyla belime sıkıca tutunuyordu ve bu hareketlerimi kısıtlıyordu. "Aşkım, ciddiyim." Elimi ağzıma örterken mırıldandığımda endişeyle geri çekilip yüzüme bakmıştı.
"İyi misin?" Kendimi ne kadar zorladığımı gördüğünde paniğe kapılmıştı. Ellerini yüzüme getirdi ve saçlarımı alnımdan uzaklaştırdı. "Annemi çağırayım mı? Ya da hekimi?" Ayaklanmak için hareket ettiğini gördüğümde başımı iki yana sallayıp elini kavramıştım. Dokuz ay boyunca böyle davranacaksa işimiz vardı.
"Hasta değilim Chanyeol, sadece hamileyim. Her midem bulandığında paniğe kapılmamalısın." Ellerimle yüzümü yelleyip derin nefesler alıp vermeye başladım. Bu işe yaramış gibi görünüyordu. Midem rahatlamıştı.
Chanyeol'ün yanıma kaydığında sırıtmaya başladığını gördüğümde tepkisine gülmüştüm. "Hamilesin değil mi?" Kendi kendine tekrarlayıp elini göbeğime getirdi ve üzerini okşamaya başladı. Çok sevimliydi.
Hamileliğimi duyurduğumdan beri bir hafta geçmişti ama bu bir hafta bile Chanyeol'ün durumuma alışmasına yeterli olmamıştı. Beklemediği için şaşkındı, inanası gelmiyordu. Varlığını hissedecek kadar güçlü olduğumu bildiği halde hekime danışmamızı istemişti. Kısacası son bir hafta Chanyeol'e hamile olduğumu ikna etmekle geçmişti. Artık algılamış gibi görünüyordu.
"Yejun çok mutlu olacak," dedi göbeğimin üzerini okşarken. Ona doğum gününde sürpriz yapmak istediğim için henüz söylememiştim. Babamlar da dahil herkes doğum gününde öğrenecekti. Sadece Zaira ve Jihwa biliyordu. Onlardan da saklamam pek mümkün değildi zaten.
"Yarına kadar ağzını sıkı tut, tamam mı?" Elini kavrayıp Yejun'u tembihler gibi baktım gözlerine. O kadar heyecanlıydı ki oğlumuzun yaş gününü bekler miydi emin olamıyordum. "Chanyeol?" Kaçamak bakışlarına güvenmediğimden söz almak için adını seslendiğimde başını sallamıştı. Bunu kendi içinde yaşamak çok zor olmalıydı.
"Tamam, kimseye söylemedim zaten. Yarına kadar da söylemem." Saçlarını okşayıp teşekkür mırıldandığımda elimi bırakıp yine başını karnıma yaslamıştı. Gıdıklandığımı hissettiğimde kendimi geri çekmeye çalışsam da izin vermiyordu. "Bebeğim, baban burada." Göbeğimin üzerine kendi ağzının içinde mırıldanırken onu daha iyi hissetmek ister gibi tuniğimi sıyırmış, karın bölgemin çıplak kalmasını sağlamıştı.
"Aşkım o daha küçücük. Seni hissetmez bile." Ellerimi saçlarına daldırırken gülümseyerek onu izlemeye başladım. Her baş başa kaldığımızda bunu yapmayı huy haline getirmişti.
"Ben her zaman burada olduğumu hissettirmek istiyorum. Bebeğimle aramıza karışmaz mısın lütfen?" Karnımın üzerini öpüp parmak uçlarıyla okşamaya başladı. Yavru bir ceylanı seviyormuş gibi hassastı. Onu böyle gördükçe istemeden Yejun'a olan hamileliğimi hatırlıyordum.
"Üzgünüm," dedim. Arkamı başlığa yaslayıp saçlarını okşamaya devam ettim. "Önce seni gebeyim diye kandırıp içimde bile olmayan bir bebeğe alıştırdım. Sonra hamile kalsam da hiçbir anıma şahit olmana izin veremedim. Gerçekten, berbat bir eşim." Gözlerimin anında dolması bana da sürpriz olmuştu. Az önce patlayana kadar gülmek isterken şimdi tamamen ağlama eğilimindeydim. "Özür dilerim Chanyeol. Seni bu anlara hasret bıraktığım için-" Kelimelerim ansızın gelen hıçkırıklarım yüzünden bölündüğünde Chanyeol'ün panikle karnımdan kalkıp yanıma yaklaştığını gördüm. Ellerimi yüzüme kapattım ve ağlamaya başladım. Midemle beraber duygularım da bulanmaya başlamıştı sanki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Curse of Cornelius || chanbaek [mpreg]
FanfictionBen on krallığın onuna da tek başıma ve silahsız bir şekilde meydan okuyabilecek kadar deli, kendi halkını vergi artışı nedeniyle grev için galeyana getirecek kadar gamsız, turnuvalardan turnuvalara koşup prensleri birbirine düşürecek kadar korkusuz...