"Nasıl olmuşum?" Saatlerdir ayna karşısında uğraşıp durduğum saçlarımı sonunda serbest bırakmaya karar verince ayaklandım ve etrafımda bir tur dönüp Minseok'a baktım. Yorgun gözlerle beni süzmüş ve gülümseyerek alkış tutmuştu. "Makyajımın abartılı olduğunu söyleme," dedim elimi yanağıma götürüp aynaya bakarken. Yüzüme sürdüğüm şifalı karışımlar yetmiyormuş gibi bir güzellik pazarından aldığım kalemle gözlerimi renklendirmiştim. Cildim pasparlak olmuştu.
"Tam krallığından kilometrelerce uzaktaki nişanlısının krallığına gelip sarayın içinde şaklanbanlık yapıp duran bir prens gibi olmuşsun," diye alay etti benimle ve yaslandığı yerden kalkıp ceketini giyindi. Sabırsızlığı beni delirtiyordu. "Ve saatlerce bekletildiği için bir ton azar işiteceğimiz bir prensin nişanlısı gibisin."
"Hiçbir şey diyemez o bana." Komodinin üzerindeki kokuyu alıp boynumun iki yanına sürdükten sonra aynanın karşısına geçtim ve son kez kendime baktım.
Üzerimde kahverengi kadife bir tunik vardı. Kollarında yine fırfır detayları bulunuyordu ama katlayarak detayları saklamaya karar vermiştim. Boynumdan aşağı doğru inen ipleri gevşettiğim için sağ omzum hafif açık kalmıştı. Minseok bunu garipsese de kapatmak için ceket giyinmek istememiştim. Boynuma geçen gün aldığım taşlı kolyemi ve Meldreth'tan getirdiğim bilekliklerimi de takmıştım. Pantolonum özel dikimdi ve tuniğimin altına çok yakıştığını düşünüyordum. Tuniğin üzerinden geçirdiğim siyah ve işlemeli kemerim göz alıyordu, takılarımla da çok uyumlu olmuştu. Saçlarım biraz uzadığı için toplamayı düşünmüştüm ama iki yana taramamın daha güzel duracağına karar vermiştim. Alnıma düşen kahküllerimi kıvırcıklaştırmak için epey uğraşmıştım ve bu yüzden Minseok'tan da azar yemiştim. Onun gibi kıvır kıvır saçlarım olmadığı için anlamıyordu beni. Güzelliğime ne kadar düşkün olduğumu bildiği halde saatlerce başımda dırdır etmişti. Ve evet, hazırlanmak gerçekten saatlerimi almıştı.
Ne için hazırlandığımı sorarsanız, bu gece Chanyeol ile beraber soylu bir ailenin nişan kutlamasına davet edilmiştik. Minseok'un söylediğine göre epey zengin ve gösterişli bir aile oldukları için nişanı da bir balo havasında kutlamayı seçmişlerdi. Bizimkisi gibi yalandan bir içki masasıyla kutlanmayacaktı yani. Bu yüzden daha fazla özenmemi söylediği için günler öncesinden bir terziyle konuşmuş, üzerim için olabilecek en güzel giysileri diktirmiştim. Son günlerde fazla zayıfladığım için terzi kıyafeti üzerime oturtturmakta zorlansa da son halinin gayet iyi olduğuna inanıyordum. Chanyeol'ün özensiz kıyafetlerini görünce pişman olacağımdan emindim ama hiçbir şeyi ona yakışmak için yapmıyordum ne de olsa. Tek amacım kendime güzel görünmekti.
Zaira geldiğinden beri sarayda sessiz bir hafta geçirmiştik. Kral bir tören için uzak bir şehre gitmişti ve hala dönmemişti. Bu yüzden yokluğunda kutlamalara ve devlet işlerine katılmamızı emretmişti. Bir haftadır olan bitenle pek ilgilendiğimi söyleyemezdim. Chanyeol'ün girdiği toplantı sayısı kadar pazar pazar dolaşıp kendimi güzelleştirmeye özenmiştim ve bunun mutluluğu tarifsizdi. Bu saraya geldiğimden beri yıllarca insanlara gösterdiğim gamsız rollerime iyice alışmıştım ve bunun hiç de kötü bir şey olmadığını deneyimlemiştim. Ayrıca kendime özen göstermeyecektim de ne yapacaktım? Günlerdir Chanyeol yüzüme bile bakmıyordu. Onun o soğuk bakışlarıyla canımı sıkmaktansa kendimi eğlendirmeyi seçmiştim işte. Bu gece katılacağımız kutlama da onlardan biriydi. Güzelliğimi konuşturmak istiyordum.
Odadan çıkmadan önce Minseok'un dışarıda giyinmemi istediği pelerini üzerime geçirip başlığı da başıma geçirmiştim. Bunun içinde kaybolduğum için bütün uğraşlarım kaybolmuş gibiydi ama sorun yoktu. Sadece salona gidene kadar bunun içinde duracaktım. Saraydan çıktığımız gibi Chanyeol'ün atlı arabanın önünde volta attığını görünce kendi kendime gülmeye başlamıştım. Beni görünce sinirden solumaya başlamıştı. Merdivenlerden inmeden önce üzerini şöyle bir süzdüm ve dudaklarımı kıvırdım. Genel olarak siyah giyinmeyi tercih etmişti ve üzerindekiler biraz resmi görünüyordu. Kyungsoo'nun geçen günlerde giyindiği ve beni hayran bıraktığı ceketin benzerinden vardı üzerinde. Anlaşılan tam bir prens gibi görünmek istemişti ama biraz uyumsuz olmuştuk. Pelerinimi çıkarınca bunu fark edecek olması benim için iyiydi. Üzerime ne giyinmem gerektiğini sorunca ne giyersen giy diye beni terslemişti çünkü. Şimdi değiş derse asla o özene tekrar girmezdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Curse of Cornelius || chanbaek [mpreg]
FanfictionBen on krallığın onuna da tek başıma ve silahsız bir şekilde meydan okuyabilecek kadar deli, kendi halkını vergi artışı nedeniyle grev için galeyana getirecek kadar gamsız, turnuvalardan turnuvalara koşup prensleri birbirine düşürecek kadar korkusuz...