Y/N: Bölüme başlamadan önce ufak bir uyarı. Yorum yapın fmwmdmsdl İyi okumalar❤️
***
Chanyeol'ün karşımda hayrete düşmüş ifadesini gördüğümden beri bütün algılarım donuktu. Minseok'un da benden eksik yanı yoktu. Onunla aynı şeyleri düşündüğümüzden emindim. Chanyeol gelmeden sadece birkaç saniye öncesinde konuştuklarımızı duyup duymadığını düşünüyorduk. Hepsinden önemlisi, bizi nasıl bulmuştu?
"Ne yapıyorsun burada?" Şoktan henüz çıkmış gibi, ne yaptığımı sorgulamak için koşar adımlarla yanıma geldiğinde elimdeki kılıcı hızlıca kılıfıma yerleştirmiştim. Gözlerime şaşkınlıkla ve kızgınlıkla bakıyordu.
"Minseok turnuva katılımcısı olacakmış. Talim yapıyorduk." Sesim o kadar alçak çıkıyordu ki beni duyabildiğinden emin bile değildim. Kaşları çatıktı. İfadesini anlayamıyordum. Gebe olmadığımı öğrenmesinden daha dehşet olanı bu şekilde öğrenmesi olurdu. "Sen ne zaman geldin?" diye yokladım onu. Gözlerini nihayet benden çekip Minseok'a çevirmişti.
"Şimdi geldim. Biraz yürüyüşe çıkmak istemiştim ama sizi burada talim yaparken görünce şoka girdim. Gerçekten, bütün o hareketler neydi?"
Minseok'la aynı anda birbirimize bakıp derin bir nefes vermiştik. Konuştuklarımızı duymuş olamazdı. Minseok tam karşımdayken Chanyeol'ü görememe ihtimali yoktu zaten. Gerçekten de bizi fark edip yanımıza gelmiş olmalıydı. Şaşkınlığının kaynağının benim talim yeteneklerimden kaynaklandığını düşünüyordum.
"Minseok," diye seslendim kalkanı ona doğru uzatırken. Ne demek istediğimi anlayıp yanıma gelmiş, kalkanı elimden alıp yanımızdan hızlı adımlarla uzaklaşmıştı. Şimdi Chanyeol ile baş başaydım ve ona gebe olmadığımı açıklamaktan daha zoru az önce sergilediğim yeteneklerimin hep benimle olduğunu anlatmaktı.
"Baek, gebe olduğunun farkında mısın sen?" Minseok gider gitmez kolumu kavrayıp ona odaklanmamı sağlamıştı. Hem kızgındı, hem de meraklıydı ifadesi. "Yaptığın o hareketler... Anlam veremiyorum. Kılıç bile tutamadığını sanıyordum."
"Açıklayacağım." Biraz sakinlemesi için kolumu tutan elini kavradım. Pek işe yaramamıştı ama en azından kaşları düzelmişti. "Yürüyelim." Parmaklarımızı birbirine kenetleyip gülümseyerek yüzüne baktım. Sevimliliğime asla itiraz edemezdi.
Önümüzdeki ormanı yürümeye başladığımızdan beri çok sessizdi. Benim konuşmamı bekliyor gibiydi. Ben ise nereden başlayacağımı düşünüyordum. Sanırım bunu ona anlatmak o kadar da kötü bir fikir değildi. Az önce odada atışmış olsak da, hala ona kendimle ilgili her bir parçayı aktarmaya çalışıyor olmam ne olduğumu gösterirdi bilmiyordum. Aptal olduğum kesindi.
"O gün hedefi tam on ikiden vurmandan anlamalıydım," dedi. Anlattıklarımdan sonra ilk tespiti bu olmuştu. Gülerek başımı sallayıp adımlarımı yavaşlattım ve yüzüne baktım. Hala çok şaşkındı. Ona çocukluğumdan beri ailem dahil herkesi kandırdığımı anlatmıştım. Hala amacımı anlayamamış gibi görünüyordu ama yadırgamadı. "Neden saklıyorsun?" diye sordu yorgun bir sesle. Benim yerime yorulmuş gibiydi. Böyle bir yükü taşımak benim için de kolay değildi.
"Hayatım boyunca bir prens olarak Jongin'le aynı yükleri taşımak istemedim. Kılıç tutmak, savaşmak, turnuvalara katılmak... Bütün bunlar prens olmanın en iyi avantajı ancak dezavantajlarıyla uğraşamazdım. İnsanlara kendimi sevdirmek için sahte birisi olamazdım."
"Bu şekilde de insanları kandırıyorsun." Bundan rahatsız olmuş gibi söyleyip adımlarını durdurduğunda ben de duraksamıştım. Onu sadece bununla kandırmadığımı bilseydi ne yapardı diye düşünmeme sebep oldu ifadesi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Curse of Cornelius || chanbaek [mpreg]
FanfictionBen on krallığın onuna da tek başıma ve silahsız bir şekilde meydan okuyabilecek kadar deli, kendi halkını vergi artışı nedeniyle grev için galeyana getirecek kadar gamsız, turnuvalardan turnuvalara koşup prensleri birbirine düşürecek kadar korkusuz...