28

1K 109 47
                                    

Jungkook'la odamıza geçtiğimiz sırada bir şeylerin devrilme sesleri ve bağırışlar kulaklarımızı dolduruyordu. Jungkook ilk olarak kendi montunu giyip ardından benimkini giydirdiğinde kaşlarımı çatarak onu izliyordum. Neler oluyordu şu an ya?

"Annemlere gidiyoruz, konuşmuştuk ya hani. Hadi gel." elimi tutmak için uzandığı sırada geri çekilip buna engel oldum. Bu şekilde kaçarca gitmek istemiyordum. Bu evde de durmak istemiyordum ama sorunları halledip gitsek daha iyi olur diye düşünüyorum. Sonuçta SeokJin gücünü geri aldığında tekrar bize bulaşacaktı. Neden konuşupta ortadaki kötü düşünceleri ortadan kaldırmıyorduk?

İçerideki bağırışlar kesildiğinde sessizlikten ürküp Jungkook'a yaklaştım. "Neden sustular? Kesin Namjoon'a bir şey yaptı. Gidip bakalım Jungkook."

Biz daha adım bile atmamışken kapı çalınarak açılmıştı. Önde Namjoon, arkada Jin içeri girdi. Jin'le göz göze geldiğimiz sırada ben Jungkook'un yanına biraz daha yaklaşırken Jungkook da bana yaklaşmıştı.

Sessizliği Namjoon bozdu. "Sanırım gitmeye hazırlanıyordunuz. Birkaç gün kalın lütfen. Hem saat fazlasıyla geç oldu. Ayrıca SeokJin'in size söylemek istediği bir şeyler var."

Bakışlarımız Jin'e döndü. "Jungkook, dayıcım üzgünüm. Hırsıma yenik düştüm. Siz sadece benim annenle uğraştığımı düşünüyorsunuz ama bunun bir de görünmeyen tarafı var. Sevgiline bulaşmayacağım, rahat olabilirsiniz."

"Öhm, devam et Jin." Namjoon'un uyarıcı ses tonuyla göz devirip bana döndü. "Özür dilerim." ağzının içince kelimeleri o kadar yutarak konuşmuştu ki hiçbir şey anlamadım.

"Ne?"

"Bak ama Joon! Benimle alay ediyor, ben diyeceğimi dedim." Namjoon elini Jin'in beline koyup tekrar aynı tonda konuştu. "Anlamamış işte hayatım, tekrar et."

Ya ben anlamıyorum hani sadece aralarındaki alışkanlıktı. Namjoon Jin'le sevgilisi gibi konuşuyor. Ben de belimde el hissettiğimde başımı Jungkook'a çevirdim. Kaşlarını uyarır gibi kaldırıp indirdi. Ne be üf! Okuma o zaman aklımdakileri!

"Özür dilerim Jungkook'un sevgilisi. Oldu mu Namjoon, yeter artık." Joon bana döndüğünde hızlıca başımı salladım. Bu ânın daha fazla uzamasına gerek yoktu. Asıl merak ettiğim şey; Namjoon SeokJin'i nasıl bu hale getirmişti.

Dakikalardır konuşmayan Kook konuştu. "Dayı biz şu görünmeyen tarafı daha sonra konuşuruz ama gitsek daha iyi olur."

Jin Jungkook'a doğru adım atmış sarılacakken onlardan hızlıca uzaklaşıp Namjoon'a doğru gittim. Bir nevi kaçmıştım Jin'den işte. Hepsi de bana garip bakışlar atmaya başlamıştı.

"Güvenmiyorum ona, bakmayın öyle boşuna."

"Hah! Ben sanki sana çok güveniyorum. Daha adını bile bilmiyorum."

"Yalan söyleme. Odanda fotoğrafım bile vardı, gördüm. Gidelim artık Jungkook. Seninle tanıştığıma da sevindim Namjoon, umarım ilerisi istediğin gibi olur."

Son sözlerimi de söyleyip odadan çıktım. Dış kapının önünde Kook'u bekliyordum ki kapı çaldı. Bir kapıya bir de merdivenlerin oraya bakarken yukarıya seslendim. "Ben bakıyorum!" kapıyı araladığımda karşıma şık, oldukça alımlı bir kadın çıktı. Beni görmeyi beklemediği için kaşlarını çatarak baştan aşağı süzdü. Bakışlarından rahatsız olup söze girdim. "Merhaba, SeokJin'e mi bakmıştınız?" beni aşağılar biçimde gülerek, omzumdan itip içeri girdi. Bu kimdi şimdi?

Arkasından kapıyı kapatıp yukarı seslendim. Kadını tanımıyordum ve ne yapacağını da kestiremiyordum. "Jungkook! Biri geldi, aşağı gelin lütfen!" kadın gözlerini devirip kanepeye otururken Jungkook hızlı hızlı merdivenlerden aşağı indi. Yanıma ulaştığında ellerini yanaklarıma koyup bedenimi süzdü.

Lake Person | YoonKook |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin