Boğazımı temizleyip belimdeki ellerini çözdüm. Eşyalarımı tekrar alıp ona döndüm. Yüzünde anlamlandıramadığım bir ifadeyele bana bakıyordu. Önüme dönüp yürümeye başladığımda arkamdan konuştu.
"Yarın görüşürüz sevgilim."
Tanrı aşkına ikidir sevgilim diyordu ve ben onun sevgilisi falan değildim. Ayrıca yarın yanına da gitmeyeceğim. Doğaüstü güçlere sahip ve onu sinirlendirecek bir şey yaparsam başıma kötü şeyler gelebilirdi.
Eve vardığımda büyükannem ve büyükbabama selam verip odama çıktım. Eşyaları merdivenin altındaki küçük oda gibi yere koymuştum zaten. Üstümdekileri çıkartıp banyoya girdim.
Ilık suda bedenimi dinlendirip biraz düşünmeye ihtiyacım vardı. Suyu ayarlayıp altına girdiğimde yine o yosun kokusunu almıştım.
Suyun altındayken hızla gözlerimi açtım. Karşımda Jungkook'u görünce korkudan geri sıçradım. Sırtım buz gibi mermere değdiğinde tıslayıp bir adım öne gittim.
Kıkırdayıp o da suyun altına girip yanağımı okşamaya başladı. Kalbim korkudan deli gibi çarpıyordu. Çıplaktım ve çok fena utanmaya başlamıştım.
"Sevgilim aklından geçenler hiç hoşuma gitmiyor."
Suyun altında gözümü açtığım için acımaya başlamıştı. Gözlerimi yumdum. Bir an önce gitmesini istiyordum ama ani tepki değişimleri beni korkuttuğu için bir şey diyemiyordum.
"Benden korkma demedim mi ben sana? Gözlerini aç ve bana bak."
Açıp baktım. Hatırlatayım ben hâlâ çıplağım. "Şimdi bana neden benden korktuğunu söyle."
Yüzümdeki elini indirip yandan suyu kapattım. "Korkutuyorsun işte. Davranışların, aniden değişen tavrın ve az önceki gibi sihirlerin beni kokutuyor."
"Neden?"
"Ne, neden?"
"Bunlar neden seni kokutuyor?"
"Çünkü bir an da sinirlenip bana güçlerinle zarar verebilirsin."
Ellerini göğsünde birleştirip, benim asla yapamayacağım şeyi yapıp, arkasındaki mermere yaslandı. Tek kaşını kaldırıp beni süzdüğünde utancımdan ölmeden önce duşa kabinden çıkıp bornozumu giydim. Yüzüm kesin kıpkırmızıydı çünkü yandığımı hissediyordum.
O da çıkıp sessizliğini korumaya devam etti. Offlayıp banyodan da çıkıp odama geçtim. Kapıyı kapatacakken koluyla tutup arkamdan içeri girdi ve kapıyı kapattı.
Duşa girmeden önce yatağıma bıraktığım saç havlusunu yastığıma serip yorganın altına girdim. Giyinmeye acayip üşeniyordum ve yine çok fena uykum gelmişti. Umarım uyandığımda gitmiş olurdu. Başımı yastığa koyduğumda o yosun kokusunu aldım ve uykuya daldım.
°•°
Burnunu sızlatan kokuyla gözlerimi araladım. Tahmin ettiğim gibi Jungkook ben uyuduktan sonra yatağa girmiş ve sıkı bir şekilde bana sarılarak uykuya dalmış.
Bornozum üstümde değildi. Yorganı kaldırıp üstümdekilere baktığımda geçenki gibi pijamalarım üzerimdeydi. Beni nasıl kendisi giydirebilir ya? Çok utanç verici!
Aval aval etrafa bakarken yanımda bir kıpırdama olunca ona döndüm. Yüzlerimiz yakındı ve bu benim hiç hoşuma gitmiyordu.
Burnunu saçlarıma sürterek konuştu. "Uyandın mı sevgilim?"
Bu soruya cevap vermeyeceğim. Kollarından kurtulmaya çalıştığımda daha sıkı sarılmıştı ve nefret ettiğim yosun kokusu artmıştı. Anında mayışırken kıkırdadığını duydum. Kokusunun üstümdeki etkisinden nefret ediyordum.
"Neden konuşmuyorsun sevgilim?"
"Dokunma bana."
Ciddileşip kafasını geri çekti ve yüzüme baktı. "Neden?"
"Çünkü rahatsız oluyorum?"
"Neyden rahatsız oluyorsun?"
"Jungkook bilerek mi yapıyorsun?"
Gülmesini tuttuğunu fark ettim. "Neyi?"
Sinirler inledim. "Yah, Jungkook çek kollarını kalkacağım."
Sonunda gülüp kollarını çekti. Tanrım ne günah işledim de beni bir göl insanıyla sınıyorsun? Dolabımdan kıyafet seçerken hâlâ yatakta olan beden kıkırdadı.
"Aklından geçenleri duyabiliyorum Yoongi-sshi. Benden kurtuluşun yok, sen artık benimsin."
Bu bölümde biraz utandım. >-<🎍
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lake Person | YoonKook |
FanfictionYoongi, sadece gölde balık tutmak istemişti ve bir göl insanıyla karşılaşmayı kesinlikle beklemiyordu. Tabii o göl insanıyla da ruh eşi olmak... aklının ucundan bile geçmezdi. Başlangıç: {27.08.20} Bitiş : {04.07.21} #1-yoonkook #1-göl #1-s...