11

1.4K 138 16
                                    

Bir kızın, Jungkook'un ismini bağırması ile arkamıza döndük. Kız benden birkaç santim kısaydı ve teninin rengi benimkine aşırı benzerdi. Açık kumral saçları omuzlarına dökülürken inci gibi dişlerini gösterecek kadar gülümsüyordu.

Resmen benim kız halimdi diyebilirim. O yanımıza doğru yürürken, sorarca Jungkook'a baktım. Gergince, sorun yok der gibi gülümsedi. O sırada da kız yanımıza varmıştı.

"Jungkook-shi, uzun zaman oldu. Nasılsın?"

Jungkook'un elindeki elimi uyarıcı bir şekilde sıkılaştırdım. Aval aval kıza bakmayı kesip boğazını temizledi.

"İyiyim, iyiyim sen nasılsın?"

"Ben de iyiyim," dedi. Ardından beni baştan aşağı süzüp, tekrar Junkook'a döndü. "Beni unutamadığın için bana benzer birini mi buldun diyeceğim ama... benden ayrılan sendin ve senin birinin arkasın yas tutman aşırı komik geliyor."

Sözlerinin bitmesiyle kaşlarımı çatmam bir oldu. O kimdi ki Jungkook'la alay edebiliyordu? Jungkook ağzını açamadan ben çıkıştım.

"Evet, seni terk ettikten sonra yas tutsaydı cidden çok komik olurdu. Ayrıca... beni, senin gibi birine benzettiyse gerçekten alınırım. Sevgilim, beni ona mı benzetiyorsun?"

Dudak büzüp, şımarık bir şekilde sorumu sorarken Jungkook'a bakıyordum. Şaşkın ifadesini belli etmeyip beni bozmadı.

"Hayır bebeğim, kesinlikle alakan yok. Sen bir tanesin."

Eğilip burnumun ucunu narince öpüp geri çekildi. Kız iğrenir bir şekilde bize bakıyordu. Salak, 21. yüzyıldayız. Eşcinsel insanları görünce böyle bir tipe hâlâ giriliyorsa cidden geri kafalılardır.

"Harika! Size mutluluklar. Ben de sadece Jungkook'a selam verip, iki ay sonra evleneceğimi haber vermek istemiştim. Jungkook-shi, telefonuna mesaj atarım tarih ve yeri. Sevgilin de isterse gelebilir tabii."

O surat ifadesinden sonra bunları demesi şaşırtmıştı. Fazla kaba olduğumu düşünmeye başladım. Bir dakika! Jungkook'un telefonu mu var?!

"Teşekkürler Mi Cha, ayrıca tebrik ederim. Bir aksilik çıkmazsa gelmek isteriz."

"Evet, tebrikler ve mutluluklar."

İsminin Mi Cha olduğunu öğrendiğim kız en baştaki gibi gülümsedi. "Sağ olun. Düğünüme bekliyor olacağım, görüşürüz."

El sallayıp geldiği yoldan geri yürümeye başladığında başımı hızla Jungkook'a çevirdim.

"Cidden o sevgilin miydi? Daha kaç tane onun gibi kızlarla çıktın? Asıl soru senin telefonun var ve benim haberim yok, öyle mi?"

"Hey hey hey, sakin ol önce ve evet telefonum var. Ayrıca eski sevgilim. "

"Başka sorular da sordum."

"Sen basbayağı beni kıskandın ve bana sevgilim dedin az önce. Bence bu konuyu konuşmalıyız."

"Hayır." Diyerek yürümeye başladım. Kıskandığımı kesinlikle kendim kabul ediyorum ama bunu onun öğrenmesine gerek yok. Ayrıca sevgilim dememin bir diğer nedeni de ona göre sevgili olmamızdı. İstemiyorsa bir daha demezdim ve olup biterdi.

Arkamdan yetişip kolunu belime sardı. "Kesinlikle istiyorum. Daha sık de lütfen."

Yüzümün sıcaklaştığını hissedip başımı yola çevirdim. Aklımı okuyabildiğini unutup duruyordum ve her seferinde rezil oluyordum.

"Ee, merak ettiğin bir şey yok mu?"

"Ah, evet. Birkaç sorum var."

Dudaklarını birbirine bastırıp başımı salladı. "Dinliyorum."

"İlk olarak ailen nerde?"

"Ailem Busan'da."

"Ne, nasıl?"

"Kafanın karışacağını biliyorum. O yüzden baştan anlatıyım."

"Hayır, dur. Bir yere oturalım öyle anlat. Ayak üstü başlama şimdi."

Gülüp başıyla onayladı. "Güzel bir kafe biliyorum. Ferah ve modern bir yer. Seveceğine eminim, oraya gidelim."

Alayla güldüm. "Sanırım bir göl insanı benden daha sosyal."

O da kıkırdayıp yolda yönlendirdi beni. Çok değil, yaklaşık 7-8 dakika sonra fresh bir mekana girdik. Cidden dediği kadar vardı. İçeri girince insanın içi açılıyordu.

Kafenin arka taraflarında, orta bir sıraya oturduk. Benim sırtım duvarı, yüzüm kapı tarafını görürken onun ki tam tersiydi. Oturduktan birkaç saniye sonra garson gelip menüleri önümüze koydu.

"Ne yemek veya içmek istersin?"

Dudaklarımı büzüp menüye bakmaya başladım. Canım tatlı çekiyordu ama çokta tatlı olsun istemiyordum. Pasta yiyebilirim ama çikolatalı istemiyordum çünkü bana ağır geliyordu. Kırmızı orman meyvelerini seviyorum belki-

"Bize iki kahve, bir de frambuazlı pasta."

Şaşkınca Jungkook'a bakarken garson menüleri alıp gitmişti. Ah, doğru ya, aklımı okuyabiliyordu. Aslında benim yerime istediğim şeyi söylemesi iyi oldu. Çünkü kararsız bir insandım ve kendi kendime elediğim seçenekleri düşünerek frambuazlı pasta demesi çok hoş bir davranıştı.

"Neyse."

Kıkırdayarak dirseklerini masaya yaslayıp, çenesini de avuç içlerine yerleştirdi. "Kendi kendine içinden düşünüp, dışarıdan 'neyse' demen çok tatlıydı."

"Sen onu bunu bırakta anlat hadi. Merak ettim."

"Peki~"

Derin bir nefes alıp arkasına yaslandı. "Annem de göl insanıydı ama babam normal bir insandı. Annem de benim gibi belirli bir yaşa gelmiş, kendi bölgesini korumak için görevlendirilmişti. Görevlendirildiğimiz zaman, doğup büyüdüğümüz yerde bir portal oluşur ve korumamız gereken yere geçiş yaparız. Annem de Busan'da ki bir gölü korumak için görevlendirilmişti işte. Bizim tanışma hikayemizle benzer aslında babam ve annemin tanışma hikayesi. Orayı da anlatmamı ister misin?"

Kollarımı masaya koymuş, pür dikkat, ilgiyle Jungkook'u dinliyordum. Sorusuyla hızlı bir şekilde başımla onayladım.

Gülümseyip devam etti. "Annem de benim gibi gölüne gelenleri korkutup bir daha gelmemelerini sağlıyormuş. Çünkü onun gölünde benimki gibi çok balık veya başka canlı yokmuş. Bu yüzden insanlar oraya yüzmek için gidiyorlarmış. Tabii bunu yaparlarken de gölün etrafındaki bitkilere zarar verip, vücutlarına sürdükleri kremler yüzünde kirletiyorlarmış. Neyse, işte babamda yüzmeye gitmiş bir gün ve annemin büyüsü babama, aynı sana olduğu gibi, işlememiş. Sonra evlilik ve bum, ben olmuşum."

Siparişler geldiğinde durmuştu. Kendi oluşumunu anlatma şekline gülerken önüme konulan pastayı masanın ortasına ilerletmiştim. Beraber yiyebiliriz bence.

"Tatlıyla aram çok yok. Sen ye."

Bir şey dememe izin vermeden tabağı geri önüme itti. Çok üstelemeyip pastanın ucundan bir parça alıp ağzıma attım. Tek kelimeyele mükemmeldi. Tadını anlatmakla uğraşmayacağım şimdi. Karşımdaki adamı merak ediyordum ve onu dinlemek istiyordum.



Yoongi bey, Jungkook beyi sahiplenip kıskanmaya başlamış gibi dkfmdksmfös.

Lake Person | YoonKook |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin