Küçücük marketin içinde "bende mi sihirli oldum" diye bağırınca Jungkook eliyle ağzımı kapatıp çıkışa doğru yönlendirdi bizi. Durması için koluna vurduğumda, durup elini ağzımdan çekti.
"Çikolata alalım."
Büyük bir göz devirip çikolataların olduğu reyona ilerledi. İlk defa göz devirmişti ve bunu bana karşı yapması kırmadı değil. Canım çok çekmişti, neden öyle yaptı ki?
Elinde poşetle geri döndüğünde somurtarak yere bakıyordum. Belimden kavrayarak yürümemi sağladığında ona ayak uydurup devam ettim. Küçük bir çocuk parkına vardığımızda -parkın hemen karşısı da bizim ev- bir banka oturttu bizi.
Yüzüne baktığımda çok ciddi görünüyordu. Kolundaki saate bakıp iç çekti. Benim de gördüğüm kadarıyla 09.35'ti. Daha 25 dakikamız vardı ve ekmek almadan eve gidersek annem bizi eve almazdı. O sırada Jungkook'un sesini duydum. Ama kesinlikle dudakları kıpırdamamıştı.
"Bağlanmada insanların da hissetmesi normal ama zihin okuyabilmesi... ahh, bilmiyorum. Belkide o sırada gerçektende dışarıdan konuştum?"
Sonunda gözlerini boş parktan çekip bana çevirdiğinde dinlemeye devam ettim.
"Yoongi, eğer şu an beni duyabiliyorsan, bu hiç normal değil. Umarım duyamıyorsundur aksi takdirde pek hoş şeyler olmayacak. Şimdi dürüstçe söyle lütfen. Duyabiliyor musun, duyamıyor musun?"
Yutkunmamla beraber hareket eden adem elmama kaymıştı gözleri. Ne söylemem gerektiğinden hiç emin değildim. Neden hoş şeyler olmayacaktı ki? Ne olacaktı? Hoş şeyler olmayacaksa söylemesem daha iyi olmaz mıydı?
"Neden burada oturmuş birbirimize bakıyoruz? Ekmek alıp gidelim hadi. Acıktım ben, sen acıkmadın mı?"
Omuzlarını düşürdüğünde kendini bu süre zarfında ne kadar kastığını fark ettim. En kötü ne olabilirdi ki? Zaten benim de artık zihin okuyabilmem neden kötü bir şey olsun? Belki de bu yaşıma kadar ben de zihin okuyabiliyordum ama üçüncü kulağım yeni açılmıştı. Off her neyse, daha fazla düşünmek istemiyorum.
Ekmekte alıp evin yolunu tuttuğumuzda Jungkook hâlâ sessiz ve ciddiydi. Gevşemesi için elini tutup kendime çektim ve yanağından öptüm.
"Hâlâ annemle tanışacağın için gergin misin?"
"Ah, o aklımdan çıkmış. Ben annesiyle tanışacaktım, değil mi? Evet ya, sadece ekmek ve çikolata aldık gidiyoruz. Keşke başka bir şeyler de alsaydık. Ayıp olucak."
Yalan söylemesini göz ardı edip, omzumla itekledim. "Takma o tarz şeyleri kafana. Annem bir şey lazımsa isterdi. Eğer bir şey istemediyse almamalısın. Gariptir biraz, onu düşünüp bir şey aldığımızda kızıyor. 'Ne gerek vardı, zahmet etme bir daha' diyor. Ama nezaketen değil, gerçek düşünceleri."
Kafa sallayıp dinliyormuş gibi görünüyordu ama aklından hâlâ başka şeyler geçiyordu. Çokta umursamamaya çalışıp önüme döndündüm ve eve yönlendirdim bedenini.
°•°
Annemle Jungkook çok iyi anlaşmış ve kaynaşmıştı. Benim ortamı yumuşatmama gerek kalmadan ve anneme alıştıra alıştıra sevgili olduğumuzu söylememe gerek kalmadan annem masaya oturduğumuz an anlamıştı.
Nereden anladı bilmiyorum ama tahmin ettiğim gibi hiçbir sorun çıkarmadan kabullendi. O sürede Jungkook kafasında saçma senaryolar kurmuş ve hepsinin sonunda da gölünde bir başına yalnızlıktan öldüğünü düşünerek noktalamıştı. Aptal, yalnızlıktan ölünür müydü hiç?
Neyse işte kahvaltılar yapıldı sohbetler edildi, şimdide benim üniversite işi için hep beraber kayıt yaptırmaya gelmiştik. Annem Jungkook'a okuyup okumadığını sorduğunda Jungkook, son senesini dondurduğunu bu sebepten bu yıl tekrarlayacağını söylemişti. O sırada anlamıştım aslında Jungkook'un benden gerçekten büyük olduğunu. Ne kadar da salağım...
Üniversite işini halletmiş bir kafede oturuyorduk şimdi de. Jungkook halinden memnun dışarıyı seyrederken, annem telefonuna gelen e-mail ile dikkatini ona vermişti. Ben ise.. bir şey yapmıyordum. Cidden herhangi bir şey yapmıyordum. Masa cam kenarında olduğu için sadece üç kişi oturabiliyordu ve annemle Jungkook karşılıklı oturduğu için koridor tarafına oturmak zorunda kalmıştım. Öylece oturmuş ellerimle oynuyordum.
Neden bir anda böyle hüzünlendim bilmiyorum ama içimi bir karartı kaplamıştı. Jungkook'a baktığımda kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Başını 'bir sorun mu var?' der gibi salladığında olumsuz anlamda salladım kafamı. O sırada da annem lafa girdi.
"Kusura bakmayın çocuklar, iş işte. Bir türlü rahat bırakmıyorlar."
"Sorun değil Bayan Min, siparişlerimizi verelim mi artık?"
"Olur tabii ama şu resmiyeti bıraksan mı sen bi'? YeonMi teyze de bana."
Jungkook utangaçça gülüp başını eğdi. "Siz nasıl isterseniz."
Annem eliyle garsonu çağırdığında, hemen gelip siparişlerimizi almaya başladı. İlk annem istedi. "Tatlım ben bir kahveli pastalarınızdan istiyorum içecek olarakta bitki çayı. Çocuklar siz ne istiyorsunuz?"
Garson not alıp bize döndüğünde Jungkook'a baktım. Bu bakış 'ilk sen ver' demek oluyordu ve o da anlamıştı. "Filtre kahve lütfen."
Garson yine başını sallayıp not ettiğinde bana döndü. "Ben sadece su istiyorum."
Onu da yazdıktan sonra "siparişlerinizi hemen getiriyorum." Diyerek yanımızdan ayrıldı.
Kolumda bir el hissetmemle elin sahibine döndüm. "Oğlum bir sorun mu var?"
Oturduğum sandalyede dikleşip gülümsedim ve başımı olumsuz anlamda salladım. "Hayır sadece canım bir şey çekmedi. Kahvaltıyı fazla kaçırdım sanırım."
Başını salladığında aklına bir şey gelmiş gibi durup gözlerini ikimizin arasında gezdirdi hızlıca. "Bu gece burda kalıyorsunuz değil mi?"
Jungkook'la aynı anda birbirimize baktığımızda aklından geçenlet morelimi biraz daha bozmuştu.
"Umarım ısrar etmezsin Yoongi. Gerçekten hiç havamda değilim ve bir an önce gölüme gitmek istiyorum."
İç çekip biraz düşünüyormuş gibi durdum. Ama kesinlikle red edip birkaç saate kalkmamızı sağlayacaktım. Aslında annem de hevesle sormuştu. Gerçekten kalmamızı istiyor gibiydi ama Jungkook neden böyle davranıyordu anlamıyorum.
"Anne ya kalmayalım biz. Hem büyükannemin bitkileri ve balığı var. Onlara bakmam gerek. Başka bir sefere kalırız, olur mu?"
Biraz üzülsede belli etmeyip başını salladı. "Olur tabii. İstediğiniz zaman gelin."
Jungkook bir şey demiyor sadece dinliyordu. Yine çok umursamayıp ellerime döndüğümde siparişler gelmişti. Garson ilk önce benim suyumu koyup diğerlerini de masaya yerleştirdiğinde suyumu açıp içtim. İştahım cidden yoktu ama tokta değildim. Gerçi açta değildim, her neyse.
Çiftimizin arasını bok gibi yaptım bu ve bundan sonraki birkaç bölümde ;—;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lake Person | YoonKook |
FanfictionYoongi, sadece gölde balık tutmak istemişti ve bir göl insanıyla karşılaşmayı kesinlikle beklemiyordu. Tabii o göl insanıyla da ruh eşi olmak... aklının ucundan bile geçmezdi. Başlangıç: {27.08.20} Bitiş : {04.07.21} #1-yoonkook #1-göl #1-s...