Otobüsten inmiş eve doğru yürüyorduk. Jungkook hakkında birçok şey öğrenmiştim ve bu istemsiz iyi hissetmeme neden olmuştu. Anlattıklarını kısaca özet geçecek olursam şöyleydi;
Annesi, normal bir insan gibi yaşamak istediği için koruduğu gölü, başkası gelene kadar korumaya devam etmiş. Ama bu çok uzun sürmemiş çünkü ruh eşini bulduğu için kendisini ona adaması gerekiyormuş.
Bunu duyduğumda şaşırmıştım çünkü Jungkook bana ruh eşi olduğumu söylemişti. Hâlâ emin değildim çünkü ben ona karşı pek bir şey hissetmiyordum.
Her neyse, sonra Jungkook'un babası, eşine gizlice kimlik çıkartıp evlenmişler. Jungkook doğmuş ve babası Jungkook doğduğunda normal insanların yaptığı gibi kimlik çıkartmış. Bu arada Jungkook görevlendirilene kadar insan olduğunu sanıyorlarmış. 16 yaşında odasında portal açıldığında korkuyla çığlık atarak odasından kaçtığını anlatırken kıpkırmızı kesilmişti. Tabii ben de gülmekten kızarmıştım.
En nihayetinde koruması gereken göle gelmiş ve uyum sağlaması birkaç ay sürmüş. Çünkü ilk defa kuyruğuyla karşılaşmış. Üniversite okumak ve çocukluğundaki gibi insan içinde olmak istediği için başta da söylediği gibi hipnozla girmemiş. Bileğinin hakkıyla da sınavı kazanmamış. Başkalarının zihnini okumuş sınavda.
İşte şimdi de burdayız. Beni evimin önüne kadar bırakmıştı. Durduğumuzda ona dönüp bakmaya başladım. Bugün cidden eğlendim ve tekrarlamayı çok isterim ama bunu nasıl söyleyeceğimi hiç bilmiyorum. Elimi enseme atıp, oradaki saçları çekiştirdim.
"Imm, bugün güzeldi. Eğlendim yani, bir de daha sabah gizemli gizemli yok tanıdıkmışta, yok hipnozmuşta kandırdın beni."
Oyuncu bir şekilde homurdandığımda gülüp belime sarıldı. "Bende eğlendim. Gülmene sebep olmam çok hoşuma gitti. Yarın göle gel, yüzme derslerin bitmedi."
Ellerimi koyacak bir yer bulamadığımda omuzlarına koyup yüzünü inceledim. Hülyalı bakıyordu biraz, biraz da hüzünlü gibiydi. Bunu, 16 yaşından sonra ailesini görememesine bağlıyorum.
"Olur ama gittiğinde gölgeliklerle söyle lütfen, ayağıma bacağıma değmesinler. Tamam mı?"
Kıkırdayıp başıyla onayladı. "O zaman bir iyi geceler öpücüğü alıp gidiyim artık. Dinlenmen gerekiyor."
Öpücük kelimesini duyduğumda istemsiz karnım kasılmıştı. O yavaşça yüzüme yaklaşmaya başladığında panik olup, hızlıca yanağını öptüm. Ani hareketimle şaşırınca bu halinden faydalanıp kollarından kurtuldum ve kapıya gittim.
"İyi geceler!"
Hızlıca el sallayıp içeri girdiğimde, kapıya yaslanıp derin bir nefes verdim. Daha önce kaç defa öptü beni, bu sefer neden böyle hissettim ki? Cidden garipti.
°•°
Gözlerimi araladığımda güzel bir uyku çektiğimi anladım. Oturur pozisyona gelip, kollarımı havaya kaldırarak esnedim. Uykumu güzel almıştım ama yine de bir uyuşukluk vardı. Bunu da fazla uyumama bağlıyorum.
Yataktan inip banyoya gittim. İşlerimi halledip, üstümü değiştirmeden aşağı kahvaltıya indim. "Günaydınlar! Nasılsınız bakalım bugün?"
İki yaşlıda bu enerjik halime gülüp, günaydın dediler. Beraber güzel bir kahvaltı yaptık. Büyükanneme toplamada yardımcı olup, beraber salondaki büyükbabamın yanına gittik.
Büyükbabam, "evlat, seninle bir şey konuşmamız gerek." Dediğinde gerilemden edemedim.
Başımı sallayıp, oturduğum yerde biraz yaklaştım ona. "Sizi dinliyorum büyükbaba."
Yanında oturan büyükannemin elini avuçları içine alıp kucağına koydu. Birbirlerini severek evlenmişlerdi ve onlara aşırı özeniyordum bu ilişki durumlarında.
"Eski bir dostumuz bizi, sahip oldukları bir tatil köyüne davet ediyorlar. Biz de kıramadık ve bir haftalık tatile çıkacağız."
Onların adına sevinirken büyükannem biraz endişeli bir sözle araya girdi. "Yavrum, tek kalabilirsin değil mi?"
Gülümseyip başımla onayladım. Annem ve babam bile beni bu kadar düşünmezken onlar tatile gideceklerini çekinerek söylüyorlardı.
"Beni dert etmeyin, yalnız başıma kalabilirim. Tatilinizin keyfini çıkartın."
Yanlarına gidip ikisine birde sarıldığımda aynı şekilde geri dönüş aldım. Güzel bir tatil köyünde kafa dinlemek onlar içinde iyi olacaktır eminim.
Geri çekilip arkamdaki sehpaya oturdum. "Ne zaman gidiyorsunuz peki?"
"Yarın sabah erken saatte uçağımız kalkacak. Gitmeden senin için masaya kahvaltı hazırlarım, tamam mı canım?"
Büyükannem şefkatle elini yanağıma çıkartıp okşadı. Yanağımdaki, kırışmış ama hala yumuşak olan elini indirip bir öpücük kondurdum.
"Gerek yok büyükanne. Siz büyükbabamla tatiliniz için hazırlanın ve güzel bir yolculuk geçirin. Ben kendim hallederim her şeyi."
İkisi de gülümseyip beni onaylarken büyükbabam, her zaman yaptığı gibi, kolumu pat patladı. Ardından büyükanneme döndü.
"Biz hazırlanalım o zaman. Sonra erkenden uyuyalım, sabah uykumuzu almış olalım."
"Olur hayatım. Yoongi, o zaman görüşelim biz oğlum. Sabah göremeyeceğiz seni."
Ayağa kalkıp onlarında kalkmasını bekleyip, tek tek sarıldım bu sefer. "İyi tatiller ve iyi yolculuklar, dikkat edin kendinize."
İkisi de teşekkür edip odalarına geçtiler. Ben de odama geçip deniz şortumu giydim. Havluların olduğu çantayı omzuma asıp evden çıktım.
Göle vardığımda çantayı ağacın altına bırakıp suyun kenarına ilerledim. Gözümü gölün yüzeyinde gezdirirken Jungkook'un burayı tek başına koruyor oluşu şaşırmıştı beni.
Başından beri sadece göl diyip duruyordum ama oldukça büyük bir göldü. Karşısı görünsede yanlara doğru ırmak gibi devam ediyordu. Bir kez daha Jungkook'a hayran kalmış olabilirim.
🎏
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lake Person | YoonKook |
FanficYoongi, sadece gölde balık tutmak istemişti ve bir göl insanıyla karşılaşmayı kesinlikle beklemiyordu. Tabii o göl insanıyla da ruh eşi olmak... aklının ucundan bile geçmezdi. Başlangıç: {27.08.20} Bitiş : {04.07.21} #1-yoonkook #1-göl #1-s...