15

1.3K 130 25
                                    

"O da ne demek?"

Jungkook'tan hoşlanıyordum. Artık buna eminim hatta kabullendim ama bunu ona söyleyipte gerçek ve resmi bir ilişkiye başlamaya hazır değildim.

Yüzümü boynuna gömüp kokusunu içime çekmeye çalıştım. Çalıştım çünkü kokusu yoktu. Su altında olup bu kadar rahat nefes alıp, konuşmak garip gelirken kokusunu alamamak üzmüştü.

"Jungkook kokun neden yok?"

"Su altındayız, kokuların olmaması normal değil mi?"

Gülüp başımı sağa sola salladım. "Şu an bana hiçbir şey normal gelmiyor ve sen burda normal kelimesini kullanıyorsun."

O da gülüp yatağa yatırdı beni. Yanıma yatmasını beklerken üstüme uzanması kalbimin maratona çıkmasına neden oldu.

"Yoongi? Nefes almakta zorluk mu çekiyorsun?"

Yüzümün dibindeki yüzüne bakamazken yutkundum. "H-hayır, neden?"

"Çok hızlı nefes alıyorsun. İyi değilse-"

Kafasını göğsüme yaslayıp sakinleşmeye çalıştım. "Hayır, iyiyim. Uyuyalım sadece."

Sonradan aklıma geldi kalbimin tam üstündeki başının, hızlı atan kalbimi duyabileceği. Bu sefer de hızla başını kaldırıp göğsümden uzaklaştırdım. Şaşkınca bana baktığını gördüğümde ne diyeceğimi bilemedim.

"Sana bir şeyler oluyor. Karaya çıkalım en iyisi."

Üstümden kalkıp havalanmadan önce sanki bir bebeği kucağına alır gibi almış ve koridora benzer mağarada ilerlemeye başlamıştı. Kollarımı boynuna dolayıp yüzünü incelerken suyun aştında artık daraldığımı fark ettim. Ayrıca fazla suyun altında kaldığım için ellerim ayaklarım buruşmuştu. Bunları düşünürken aklımı okuyabiliyor oluşu geldi.

"Jungkook, aklımı nasıl okuyorsun?"

"Ah, bunu nasıl anlatabilirim ki? Şöyleki hani insanlar üçüncü göz diyor ya," biliyor muyum diye sorarca bana baktığında başımı salladım. "İşte bizdeki de üçüncü kulak gibi bir şey. Bunu hem engelleyebiliriz hem de açık bırakıp herkesin aklını okuyabiliriz."

Gözlerimi kocaman açtım. "Yani o zaman sen üçüncü kulağını kapattığında beni duymadığın oldu mu?"

Güldü. "Elbette. Rahatsız hissettiğin için üçüncü kulağımı(!) kapattığım oldu."

Alayla beni taklit ettiğinde dudak büzüp omzuna vurdum. Bu sırada da, o bir anda suya daldığımız büyük deliğin oraya gelmiştik. Jungkook bana dönüp kararsızlıkla yüzüme baktı.

"Seni bıraksam zaten yüzeye çıkacaksın, o sırada da ben gelirim."

Korkuyla yüzüne baktım. "Tanrım... öyle bakma bana."

Beni bırakmasını istemiyordum. Hem hâlâ yüzmeyi tam bilmiyordum hem de gece vakti kapkaranlık suda tek kalmak istemiyordum. Sevimli ve ikna edicilikte iyi olduğunu düşündüğüm yüz ifadesiyle ona bakmaya başladım.

"Neden ikimiz çıkamıyoruz ki?"

İç çekip yukarı bakıp tekrar bana döndü. "Çünkü bacaklarım bu kadar yükseklikte olan bir yere kadar ikimizi de taşıyamaz."

"Kuyruğun taşıyabilir mi?"

Bir an duraksadı. "Evet ama yanında deği-"

Dudaklarından öperek lafını böldüm. Gözlerini sonuna kadar açıp şokla yüzüme baktı.

"Hadi ama Jungkook~ beni bu karanlık suda tek başıma mı bırakacaksın? Hem eninde sonunda göreceğim."

Göz kırparak cümlemi sonlandırdığımda gülüp başını aşağı eğdi ve sağa sola salladı. Kafasını kaldırıp yüzüme baktığında hâlâ kararsız görünüyordu.

"Kabul ediyorum ama kuyruğuma bakmayacaksın tamam mı?"

"Tabii ki de tamam değil! Bu fırsatı kaçırır mıyım sanıyorsun sen? İnceleyebileceğim kadar inceleyeceğim."

Kuyruğunun özel bir bölgesi olduğunu bilmeme rağmen böyle arsız bir laf etmeme ben bile şaşırırken o derin bir kahkaha attı.

"Min Yoongi, fesatlaşmaya başlıyormuşsun gibi geldi ve bu kendinden emin tavırlarınla beraber çok hoşuma gidiyorsun."

Gülümseyip dönüşmesini beklerken elleriyle gözlerimi kapattı. Birkaç saniye sonra yukarı doğru hareket etmeye başladığımızda ellerini çekti ve göz göze gelmemizi sağladı.

"Bakmayacağını biliyordum."

Gülüp yüzümü boynuna gömdüm. Şu an utandığım için yapmış olsam da, sanırım alışkanlık haline getirdim bu hareketi. Ayrıca ciddi anlamda kendimi onun bebeğiymiş gibi hissetmeden edemiyorum. Sürekli kucağındaydım ve ilgi odağının bende olmasıyla da beraber hep uyku modundaydım.

Sudan çıktığımızda esen rüzgarın ıslak tenimde bıraktığı o soğuk hisle titredim. Bunu fark eden Jungkook daha sıkı sarılıp, hızlıca ağacın altındaki havluların yanına vardı ve yerden bir tanesini kapıp omuzlarımdan sardı.

Beni yere oturtup diğeriylede hızlıca bacaklarımı kurularken gözlerimi ondan alamıyordum. Çok yakışıklıydı. Nazik, ilgili ve düşünceli. Havluma daha sıkı sarılırken bakışları bana kaydı.

"Çok mu üşüyorsun?"

Her ne kadar donuyor olsamda başımı olumsuz anlamda salladım. Oflayıp beni kendine çekip sarıldı. Sırtımdaki kollarını ısınmam için aşağı yukarı sürtüyordu.

"Neden anahtarını unuttun ki?! Ya hasta olursan? İnsan olduğun için suyun altında çok kalamıyorsun. Şu ellerine bak, 50 yıl sonra bile böyle olmaz. Hiçte söylemiyorsun rahatsız olduğunu."

Ardı ardına sıraladığı cümlelerin sonunda geri çekilip yüzüme baktı. "Yoongi, kendine dikkat etmelisin. Şu sıralar zaten garip davranmaya başladın, anlamıyorum seni."

İç çektim ve Jungkook'un sarılması için biraz daha yanaştım ona. Anlayıp hemen sardı kollarını.

"Sadece bana biraz zaman ver. Kafamı toparlamalıyım. Ayrıca artık uyumazsam sabaha sağ çıkamayabilirim."

Gülüp, üstüne oturduğumuz havluya yatırdı bedenlerimizi. Saçlarımı okşuyor ve üşümemem için sıkıca sarmalıyordu beni. Zaten o kokusuyla insanın içini ısıtıyordu şimdide mayışmamı sağlayıp uykuya dalmamı kolaylaştırmıştı.




🌬

Lake Person | YoonKook |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin